Çok değerli okuyucularım. Ülkemizde herkesin katıksız uzman olduğu EKONOMİ üzerine sizlerle etkileşeceğiz. Her ne kadar bu benim mesleğim ve ihtisas alanım olsa da bu konuda toplumda hiç kimsenin eline su dökemeyeceğimi bilecek kadar da tecrübem var. Bu konuda bizim ülkemizde herkes kendini ordinaryüs profesör görür. Bu yüzden “ekonomi” yazmanın zor olduğu bir husustur. Ama fazla endişelenmeye de gerek duymuyorum. Neden mi?
Nasılsa okumayan bir toplum var. Onun için al kalemi eline yaz yazabildiğince.
Fakat, biraz yalan yanlış bir şeyler yazarsan onun alıcısı inanılmaz. Tek sorun benim yalana bulaşmayacak olmam.
O zaman bakalım sonu nereye varacak bu ekonominin ben de merak ediyorum!
Haydi başlayalım!
Nedir ekonomi?
Ekonomi, üretim, ticaret, dağıtım ve tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insan etkinliğidir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılamada yapılan her türlü faaliyeti içerir.
Ya arkadaş, “şunu basit anlaşılacak şekilde anlat” deseniz ben şöyle derim.
Aşırı ve gereksiz harcamalardan sakın, tutumlu ol.
Yani atasözünde olduğu gibi “ayağını yorganına göre uzat”.
Daha daha.
“Cebine girenden fazla cebinden çıkmasın.”
Fazlası nasıl çıkar? Çıkar hem de öyle çıkar ki.
Önceden çıkmazdı da şimdi, kredi kartlarıyla girmeyenler çıkıyor. Yani senin geleceğini de cebinden çalıyorlar. Hem de tıpış tıpış ve gönüllüce alıveriyorlar cebinden.
Farkında mısınız?
Yoksa sizin de umurunuz da değil mi?
Günübirlik spontane mi yaşıyorsunuz?
Nedense hiç şaşırmadım toplumun çoğu bu durumda, “Saldım çayıra Mevlâ’m kayıra” modunda.
Aman ne güzel, geleceği çalınmış ve hiçbir yere gitmeyen bir yol üzerinde bir toplum.
Oh oh ne güzel.
Eline ver cep telefonunu oynasın eğlensinler.
Hatta hiç çalışmadan para da verseler çok daha mutlu olacaklar.
Herkese emekli maaşı verseler hiç çalışmadan, hiç üretmeden, hiç prim ödemeden. Herkes yan gelip yatsa, gezip eğlense.
Kaç kişi buna itiraz eder, merak ederim hep!
Çalışmayan, üretmeyen, hazırdan yiyen, borç yiyen ülkelerin sonunun nereye varacağı acaba kaç kişinin umurunda!
İyi iyi. Tamam da. İşte çalışmayan üretmeyen toplumlar mahkûm.
Kimlerin?
Artık efendileri kim?
Çalışıp teknoloji üretenler elbette.
Siz paraları basın, onların kahvesini yudumlayın ve cep telefonunuza sağlam bir şekilde sarılın. Oradan civciv çıkacak kuş çıkacak!
TV ler de de herkes ekonomi uzmanı. Onlara kısaca “HBB” diyorlar. Ben halk dilinde değil de edebiyle efendice tercüme edeyim. “Her Birşeyi Bilir” diyorlar.
Peki nasıl oluyor bu?
Çok kolay! Kimin borazancı başı iseler, kimin elinde ise ipleri onun sözcülüğünü yapıyorlar. Cukkaları sağlandı mı, sözleri iplerini elinde tutanların istedikleri şekilde akıyor dillerinden.
Yalan olup olmamasının hiç önemi yok.
Ahlâk mı?
O ne ki? O prim yapmıyor. Hatta ahlâksızlık olunca daha dikkat çekici ve daha popüler.
İnsanlar artık düzgün şeyleri ne okuyor ne izliyor?
Sansasyonel olacak, saçma sapan olacak, rezil olacak, acayip olacak, küfürlü olacak, açık saçık abuk olacak, dikkat çekmek için her türlü pislik içinde olacak, onlar izleniyor. İzlenme rekorları kırılıyor.
Ekonomi dibe vurması çok önemli değil de ahlâk dibin dibinde kimse onu umursamıyor.
Hiçbir yere çıkmayan yola girmiş ve orada son sürat ilerleyen bir toplum.
Zaten ekonomik sıkıntı ile ahlâk sıkıntısı sarmal halinde olduğundan buradan çıkış yok.
E kolay gelsin.
“Gemisini kurtaran kaptan”, “her koyun kendi bacağından asılır” gibi içeri özenle enjekte edilen özlü(!) sözler virüslerden daha tehlikeli bir şekilde yıkıp geçmiş.
Değerleri kalmamış değersiz bir toplum.
Her şey değersizleşmiş.
Haydi! Yalan dünyada yalanın büyüsüne kapılıp giden sayın yolcular!
Uyanın! Uyanmazsanız yoksunuz!