İsmail Kahraman - Doğu Karadeniz’de Devr-i Alem
Yaz ayları belgesel çekimleri için en uygun zamandır. Belgeselciler ve sinema filmi çekenler için yaz ayları tarihi bir fırsat sunar. Hem gün ışığından yararlanmak hem de doğanın çok güzel manzaraları eşliğinde çekimler yapılır. İstanbul Boğazı ve Batı Karadeniz bölgesinde ki belgesel çekimlerimden sonra, şimdi de Doğu Karadeniz bölgesindeyim. Doğu Karadeniz Kültür ve zaferler tarihimiz için çok önemlidir. Doğal güzelliklerinin yanında tarihi geçmişi ile keşfedilmeyi, tanıtılmayı ve bilinmeyi bekliyor.
Bende bir Doğu Karadeniz evladı olarak her fırsatta bu bölgeyi tanıtmaya çalışıyorum. Önceki gece Trabzon’a geldim. Trabzon Havalimanında bizleri evladı fatih an diyarı balkan gezisinde tanıştığımız kültür adamı ve gönül dostu eğitimci-yazar Hasan Suiçmez ve tarihçi-eğitimci Zühtü Akyıldız karşılayarak, Fatih'in fethettiği Yavuz Sultan'ını valilik yaptığı kanuni gibi cihan imparatoru yetiştiren şehzadeler Şehri-i Trabzon'u gezdirdiler. Hasan Suiçmez Bey, Mısır ve Güneydoğu gezi kitapları ile Araklı tarihi Kitabı'nı hediye etti. Trabzon'daki savaş ve muhabirlik yıllarındaki, zulüm ve sıkıntıları anlatan Eynesi Ana Kitabı'nın yazarı Emine Özgenç Hanım Efendi ile telefonla görüşüp kitap hakkında bilgi alarak Doğu Karadeniz belgesel çekimlerine başladık. Kitap Anadolu kadınının yaşadığı sıkıntıları ve zorlu hayat mücadelesini anlatıyor. Gerçekten okuması gereken bir kitap. Bende bu kitabı okurken, bir yandan da Giresun’da annemin yanında onun hatıralarını ve geçmiş günleri yâd ediyoruz.
Doğu Karadeniz’in düşman işgalinden kurtuluşu 1918 yılına rastlar. 1918’de henüz kurtuluş savaşı başlamamış, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Samsun’a çıkmamışlardı. Dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’nın başlamasında Karadeniz’in çok büyük rolü olmuş, Doğu Karadeniz illeri Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Rize ve Artvin’den toplanan mudafa-i hukuk cemiyeti üyeleri ile Erzurum Kongresi toplanarak Kurtuluş Savaşı başlamıştı.
Bu bakımdan Doğu Karadeniz’in düşman işgalinden kurtuluşu çok önemlidir. Aslında Doğu Karadeniz, Trabzon ile şekillenmekte. Doğu Karadeniz’in bugün ki illeri 1918’de Trabzon’a bağlıydı. Bugün Trabzon’un kurtuluşu eğlencelerle gerçekleşiyor. Aslında tarihi sempozyumlar ve bilimsel toplantılarla yapılmalı. Bu konuda biz gazeteci ve Devr-i Alem Belgesel yapımcısı olarak konuyu kamuoyuna mal etmek için bir çok çalışma yapıyor ve yapmaya devam edeceğiz. Bu konuda yaptığımız çalışmaları bir bölümünü burada sizlerle paylaşıyorum. Yazının bütününü www.gebzegazetesi.com adresindeki köşe yazımdan okuyabilirsiniz.
Bundan sonra Trabzon’un kurtuluşu kutlanırken, eğlence yerine bilimsel çalışmalar yapılmalı, sempozyular düzenlenmeli ve Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşu Giresun, Ordu, Bayburt, Gümüşhane, Rize ve Artvin illerinden oluşacak bir komisyon ile gerçekleştirilmeli. Böylece gençlerimiz milli kurtuluş ve tarih bilinci verilmelidir.
DOĞU KARADENİZ’İN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞU
Osmanlı Devleti, 1914 - 1918 yılları arasında 7 devlete karşı 10 cephede yapılan savaşlarda 3 milyona yakın şehit 220 bin esir verdi. Şehitlerimiz Çanakkale destanı ile gündeme geldi. Sarıkamış harekâtının sayfaları yeni açılıyor. Yemen elleri yavaş yavaş hatırlanıyor. Kafkasya, Filistin, Sina, Hicaz, Irak, Galiçya, Makedonya cepheleri ile Kurtuluş Savaşı destanının yazıldığı Afyon, Kütahya, Eskişehir ve Sakarya cephesindeki şehitlikler vefakâr şehit torunları tarafından araştırılıp gündeme getirileceği günü bekliyor.
Birinci cihan harbinin en önemli cephelerinden binisi Kafkas cephesi ve Doğu Karadeniz bölgesinde verilen ölüm kalım mücadelesidir. Verilen bu mücadelede din adamlarının büyük rolü olmuş din adamları Alay imamları olarak gerek cephelerde ve gerekse cephe gerisinde çok önemli görev alarak vatanın düşman işgalinden kurtarılmasına katkı sunmuşlardır. Kafkasya Cephesi, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya İmparatorluğu, daha sonra Britanya, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ve Merkezi Hazar Diktatörlüğü ile karşı karşıya geldikleri cepheye verilen isimdir.
Kafkasya Cephesi, savaş sırasında Doğu Anadolu içlerine kadar genişlemiş, Trabzon, Bitlis, Muş ve Van şehirlerine kadar yayılmıştır. Kara harbi, Karadeniz Bölgesinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu deniz gücü ve Rus donanması tarafından desteklenmiştir. Osmanlı Devleti’nin Kafkasya Cephesi’nde gerçekleştirdiği Kop ve Harşit Savunması Osmanlı-Rus Savaşının seyrini değiştirecek kadar önemli bir savunma olmuştur.
Tarihimizde önemli bir yere sahip olan I. Dünya Harbi, Türk milletinin unutmaması gereken ibret sayfaları ile doludur. Çünkü bu harp, Batı dünyası için Türk- İslam medeniyetinin yok edilip Anadolu’dan atılmasını hedef alan bir misyonun; ilim, irfan ve medeniyetinin adı olan Türkistan ve Horasan İslam medeniyetini yıkmak için batılı haçlı ve sömürgecilerin uydurduğu “Şark Meselesinin” tatbik safhalarından biridir. Zaferler tarihimize ikinci Çanakkale destanı ve Plevne savunması olarak geçen Kop Dağı ve Harşit savunması, Rusya’nın hayal kırıklığına uğramasının önemli kilometre taşlarından biri ol- muştur.
Düşmana geçit vermeyen Kop Dağı, Bayburt ve Gümüşhane’den Tirebolu’ya kadar olan 250 km’lik bölgede ölüm kalım mücadelesi verilmiş. Karadeniz bölgesi Birinci Cihan Harbinin bütün sıkıntısını çekmiştir.
Ağustos ayı zaferler ayıdır. Zafer haftası kutlanırken, Kurtuluş Savaşı’nda çok büyük rolü olan Doğu Karadeniz illeri ciddi toplantılar yapmalı, Kurtuluş Savaşı’ndaki verdikleri mücadele, gönüllü olarak Kurtuluş Savaşı’na katılanlar ve Doğu Karadeniz’in zaferler tarihindeki yeri ve önemi kamuoyuna anlatılmalıdır. Zaferler tarihimizde düşmanlar bir Çanakkale geçilmedi birde Harşit geçilemedi.
Evet, sizleri yaptığımız araştırma yazısı ile başbaşa bırakıyorum.
KOP DAĞIN’DAN HARŞİT SAVUNMASINA DOĞUKARADENİZ
I. Dünya Savaşı’nın, Kafkas Cephesi’nde yer alan son savunma haddi “Kop Dağı ve Harşit Savunması” askerî, siyasî ve sosyal tarihimiz açısından önemli sonuçları da beraberinde getirmiştir. I. Dünya Savaşı’nda İtilaf devletleri Çanakkale’yi aşamazken doğuda da Ruslar Kop dağı ve Harşit’te durdurulur. Rusya’daki Bolşevik ihtilaline yol açan Kop Dağı ve Harşit Savunması Çarlık Rusya’nın yıkılmasına sebep olur.
Mehmetçik, Kop Dağı ve Harşit savunmasında, Estergon, Kanije, Akkâ, Plevne ve Çanakkale’de olduğu gibi, bir kez daha destanlar yazmış, Osmanlı ordusu olağanüstü başarılara imza atarak zaferler tarihimize altın harflerle adını yazdırmıştır.
Savaşın tüm hızıyla devam ettiği cephelerdeki savunma bölgelerinde yer alan köylerimiz bir yandan boşaltılmış, diğer yandan da Rus istilası yüzünden göç kaçınılmaz hâle gelmişti. Ancak halk, yurt edindiği köylerini terk etmek istemiyordu. Köy ve kasabalarını terk etmeyenler, Rus askerlerinin desteği ile Ermeni ve Rumların baskısına maruz kalırken, Anadolu’nun iç kısmına doğru göç edenler büyük bir dram yaşıyordu. Rus işgali ve savaşları yüzünden Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinden bir milyondan fazla insanın Anadolu’nun iç kısmına doğru göç ettiği, Rus askeri arşiv belgelerinde yer almakta. Dede ve ninelerinin Muhacirlik ve seferberlik yıllarında çektiği sıkıntılar torundan toruna anlatılarak devem etmekte. Muhacirlik ve seferberlik yıllarında hastalık ve açlıktan çok sayıda insan ölür. Devr-i Alem belgesel ekibi olarak bugün Karadeniz ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptığımız araştırmalarda muhacir mezarlarında okuduğumuz Fatihalarla ruhlarını şad etmeye çalışıyoruz.
Unutulmamalıdır ki; şehit kanlarıyla yazılan ve bir destanın adı olan Doğukaradeniz ve Kop Dağı Savaşları ve Harşit Savunması Türk tarihinin bütünlüğü içerisinde lâyık olduğu yeri tespit ederek, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve bekası için yeni nesillere aktarmak zorundayız. Kop Dağı savunmasının vefasızlığa uğrayan komutanlarından Halit Karsı alan bir başka ifade ile Eyüplü Deli Halit Paşa ile 3 savaşta bir komutan Tirebolulu Kılıç ve kalem erbabı şehit Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan’ı, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.
Birinci Cihan Harbinde Rusların Artvin, Rize ve Trabzonu işkal edip Tirebolu Harşit’e kadar gelmesi ile Espiye büyük sıkıntılar çeker. Giresun’un Espiye ilçesi birinci cihan harbi ve kurtuluş savaşında çok önemli yere sahiptir. Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanlarından birisi olan Hüseyin Avni Alparslan Espiye Kurugeriş köyündendir. Kafkas Cephesi’nin Son savunma hattı Harşit Cephesi’nin karargah ve komutanlık merkezide Espiye Arpacık köyündedir. Sahil müfrezemiz 37. Tümen Komutanı Hamdi Paşa idi. Tümen karargâhı bugünkü Espiye’nin Arpacık Köyü’ne konuşlandırarak 16 aya yakın Harşit cephesini savunarak Ruslara geçit vermez.
HOPA’DAN HARŞİT’E KARADENİZ’İN KURTULUŞ DESTANI
Devr-i Alem kameralarını şimdi de Doğu Karadeniz’de verilen destansı mücadeleye çeviriyoruz. Hopa’dan Harşit Nehri’ne kadar, Doğu Karadeniz bölgesinde ölüm kalım mücadelesi verilmiş ve namert düşmana Harşit savunması ile geçit verilmemiştir. Zaferler tarihimize Harşit savunması ikinci Çanakkale destanı olarak geçmiştir.
Birinci Dünya Harbi’nde açlık, yokluk, salgın hastalığın bir sel gibi çiğneyip geçtiği Doğu Karadeniz’de meydana gelen Sarıkamış bozgunundan sonra Rus ordusu ancak Harşit’te durdurulmuş ve 16 aya yakın Harşit Vadisi’ni savunularak Rus ordusu Harşit’i geçememiştir.
Kafkas cephesinin son siperleri Harşit savunması; bugüne kadar araştırılmamış, şehitlikler yok olmuş, Harşit cephesi şehitlerine bir anıt mezar bile yapılamamıştır. Harşit savunmasının canlı şahidi Kafkas cephesinin son siperleri her geçen gün yok oluyor. Başbakanlık Devlet arşivleri ve Askeri Tarih arşivlerinde Harşit savunması ile ilgili arşiv belgeleri tasnif bile edilememiştir.
Harşit şehitleri için bölgeye bir şehitler anıtı dikilip siperler koruma altına alınmalıdır. Arşiv belgeleri tasnif edilip kamuoyuna açıklanmalı. Harşit şehitlerine vefa borcumuz ödemelidir. Zaferler tarihimizin ikinci Çanakkale destanı olan Harşit savunmasının araştırılması son siperlerin korunması için mülki, askeri ve idari devlet yetkililerine büyük görev düşüyor.
Bir akrebin kıskacı gibi, Rus ordusu bir koluyla güneyden Erzurum - Bayburt üstünden diğer koluyla da Karadeniz sahilinden, kuzeyden harekete geçer. O sırada sahil kuvvetlerine Rus donanması eşlik eder. Osmanlı ve Rus ordusu arasında Karadeniz sahilindeki savaşlar öncelikle Batum, Artvin, Ardahan, Borçka, Hopa yöresinde yoğunlaşır. Artık Doğu Karadeniz’de ve Doğu Anadolu’daki cephelerde her karış toprak savaş alanıydı. Derelerin savaşı, tepelerin, sırtların, dağların savaşıydı bu. Her dere, her vadi, her sırt doğal bir cepheydi. Biri terkediliyor, diğerine geçiliyordu. Osmanlı’nın savaştığı büyük cepheler Karadeniz’de asker kaynağını kurutmuştu. Geride ihtiyarlar, kadınlar, çocuklar çoğunluktaydı. Yokluk ve açlık had safhadaydı. Doğu’dan giren düşman her gün yaklaşıyordu.
Batum’dan başlamak üzere bir muhacir seli batıya doğru akıyordu. Hem doğayla, hem hastalıkla, açlıkla, deniz bombardımanı altında batıya doğru akıyordu yöre insanı.
Yaşananlar muhacirlik miladı idi Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgemizin. Sadece Karadeniz’de iki milyon kişinin muhacir olduğu tahmin edilmektedir. Bu durum muhacir yani Rus, Ermeni ve Rumlardan can ve namusunu korumak için göç eden kadın, çocuk ve yaşlıları yurt yuva olan diğer şehir ve bölgelerimizin de dengesini bozmuştur.
21 Kasım 1914 yılında Hopa Müfrezesi, 8 bölüklük Rus kuvvetlerine saldırır ve 4 bölüğü esir alır. Rıza Bey de, Artvin’i alır. Bu kuvvetler Çoruh’u geçip Ardanuç’u aldıktan sonra diğer kuvvetlerimiz Batum’a kadar gelip, elektrik santralini tahrip ederler.
OF ALİMLERİNİN BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDEKİ ÖNEMİ
Batum kuşatması, Borçka Şehitler Tepesi Savaşları, Arhavi Savaşları, Abı Deresi, Fırtına Deresi Savaşları... Şubat 1914’ten itibaren Ruslar üstünlüğü ele geçirmiş batıya yönelmiştir. Ve Rize düşmüştür. 24 Şubat 1916 yılında Rize’ye kadar olan tüm bölgeler Ruslar tarafından işgal edilir. Of cephesinde ummadığı bir dirençle karşılaşan Ruslar, Baltacı Deresi’nde 10 kilometrelik bir cephede büyük zayiat verir. Of âlimlerinin halkı aydınlatma çabaları çok etkili olur. Avni Paşa’nın yetkilendirdiği Of müftüsü Hüseyin Sabri Efendi’ye her türlü salahiyeti vererek şu emri yayınlamıştı “Bütün alakadar makamatın sureti katiyyeden mazeret göstermemesini beyan eylerim”. Ruslar hiç beklemedikleri bu direnişte büyük zayiat vermiş ve Baltacı Dere’sini ancak 22 gün sonra aşabilmişlerdir. Of ve Çaykara ahalisi de varını yoğunu, canını ortaya koyarak Ruslara karşı amansız mücadele vermekteydi.
15 Nisan 1916 yılında gelindiğinde Of kazası işgal edilir. Sürmene ve Araklı dağları destansı savaşlara sahne olur. Madur Dağında Ruslara karşı verilen ölüm kalım mücadelesi zaferler tarihimize altın harflerle geçer. Sultan Murad, Harmantepe ve Çataltepe’deki şehitlikler bu mücadelenin manevi hatırası ve zaferler tarihimizin canlı şahidi olarak halen dimdik ayakta durmaktadır. Devr-i Alem kameralarımızı Sultan Murad, Harmantepe ve Çataltepe şehitliklerimize çeviriyoruz.
TRABZON NASIL VE NEDEN İŞGAL EDİLDİ ?
Sultan Fatihin bizlere armağanı Trabzon’da işgal edilir. Eli silah tutan Trabzon uşakları Çanakkale, Sarıkamış ve Yemen’de şehit oldukları için Trabzon sahipsizdir. Trabzonlu ihanete uğramış, Ermeni ve Rum azınlığın Rusları Trabzon limanında alkışlarla karşıladığını tarih asla unutmayacaktır.
Sahil birlikleri ve yerli milis güçleri Karadağ’da düşmanı karşılar. Karadağ, Çamlıtepe, Kanlıtepe, Işıklar Köyü ölüm kalım mücadelesine sahne olur. Akçabat, Hıdırnebi, Balıklı sırtları ve Karadağ bölgesindeki siper ve şehitlikler bugün vefasızlığa uğrasa da birer ıslak imza gibi durmakta. Ve şehit torunlarından vefa beklemektedir. Bölgede yaşayan şehit torunları ile yaptığımız belgesel çekimleri ile tarihe not düşüp, zamana noterlik yapıyoruz.
Bir avuç vatan evladı Karadağ’da Ruslara geçit vermez. Tam 92 gün Rus Ordusunun Karadağ’da durdurulması bugün hatırlanmasa da kahramanlık destanı olarak zaferler tarihimizdeki şerefli yerini alır. Bu mücadelede askeri birliklerimizin yanında gönüllü milis güçleri de yer alır.
Ancak Ruslar dört ay süren Bayburt Kop Geçidi, Masad Vadisi, Ahsunk Hanları, Maden hanları savaşlarından sonra Bayburt’un düşmesi moralleri bozarken Ruslara cesaret verir. Düşmanın sahil güçlerimizin arkasına düşme tehlikesi ve Bayburt’un da düşmesi, geri çekilip yeni bir savunma hattı kurmayı gerektirir.
Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşa; Erzincan, Tirebolu arasına bir çizgi çekip savunma hattını, üçüncü orduyu bu çizgi üzerine konuşlandırır. Bu cephe Harşit Cephesidir.
Harşit; Gümüşhane dağlarından doğan ve Tirebolu’dan Karadeniz’e dökülen ırmağın adıdır. Harşit ırmağının yatağı derin ve sarp bir vadidir. Ormanlar ve arazi Sarıkamış’ta Rusların işine yaramıştır. O dönem Osmanlı ordusu da taarruzdaydı. Harşit Vadisi’nde bu sefer roller değişir ve Ruslar taarruza geçer. Biz savunmadaydık. Sarp arazi bizden yanaydı. Bu sırtları kaplayan engin ormanlar ordumuzun yorganıydı. İki Vadi arasında akan Harşit Irmağı doğal engeldi. En büyük silahımız ise vatanımız koruyor olmaktı. Karadağ’daki birliklerimiz ve çetelerimiz Harşit’in batı yakasında konuşlanıp savunma hazırlıklarını hızlandırır.
"TRABZON’DAN ÇIKTIM UZUN YAZILAR”
Ruslar Karadağ savaşlarından sonra Harşit’e çekilen ordumuzun boşalttığı köylere girmeye devam ettirir. Vakfıkebir, Tonya, Eynesil ve 27 Temmuz 1916 günü Görele’yi işgal edilir. Çavuşlu’da Şeminin gıranından çetelerin yaptığı baskında Rusların taburu telef olur. Bunun üzerine Heri altı ve Dumurlu Deresi altında Ruslar korkunç bir katliam gerçekleştirir. Savunmasız sivil halk ve muhacirleri kurşuna dizerler. “Trabzon’dan çıktım uzun yazılar” türküsü Rusların yaptığı katliamı anlatmaktadır. Düşman artık ilerliyordu ama yoğurdu üflüyordu. Rus ordusu, üç filo 36 gemi denizden, kara gücü ile karadan Harşit’in doğusunda konuşlanır.
Sahil müfrezemiz 37. Tümen Komutanı Hamdi Paşa idi. Tümen karargâhı bugünkü Espiye’nin Arpacık Köyü’ne konuşlandırılır. İn Köyü, Aslancık başı, Güce sırtları, Şaban Kalesi, Garigen, Tepe alan, Olucak, Argaç Tepesi Ağaç başı Kara ovacık yaylaları savunma için hazırlanmıştı. Ordumuz ve gönüllü milis güçleri tarihimize ikinci Çanakkale destanı olarak geçecek Harşit savunmasına hazırlanıyordu. Devr-i Alem kameralarını şimdi bu bölgelere çeviriyoruz.
Harşit vadisindeki Osmanlı ordusunun kazdığı siperler bütün canlılığı ile halen o günkü gibi durmaktadır.
Ağaç başı yaylasında birlik karargâhı vardı. Tepe alan iaşe nakliye ve dağıtım yeri olarak kullanılmaktaydı. Ayrıca hâkim olduğu tepeye taciz atışları için kullanılıyordu. Mehmetçik cephede mücadele verirken kadınlar ve çocuklar sırtlarında askere cephane ve malzeme taşıyordu. Karda ve çamurda on sekiz saat yalınayak yürüyerek vatan savunması için emsali görülmemiş fedakârlıkta bulunuyordu.
Bugün Gümüşhane yaylası olan Harşit vadisindeki Güvende’nin kuzeyinden başlayan yakın savunma mevzileri de bütün canlılığı ile durmaktadır. Ağaçbaşı, Güvendebaşı, Güvende arkası, Kabaktepe, Naldöken, Balıklı gıranı, Gerdanlık tepe, Karaovacık, Yalakoba, Ocakyanı ve diğer yaylalarda de bütün canlılığı ile bu siperler durmaktadır. Devr-i Alem belgesel programı olarak Karaovacık - Pirali Şeyh şehitliğinin etrafını çevirip koruma altına alarak şehitlerimize karşı vefa borcumuzu ödemeye çalıştık. I. Dünya Savaşı’nda Kafkasya ve Doğu cephesindeki son siperlerini kendini bölgenin tarihi araştırmalarına adayan değerli eğitimci - yazar Fahri Şirin ile gezerek zaferler tarihimize not düşüyoruz. Harşit’in batı tepelerinde ormanların zirvelerinde, zirvelerdeki topuk yaylalarında bu siperler abide gibi duruyor. İçine girecek askeri bekliyor sanki. Sarıkamış yenilgimiz ile batıya yönelen Rus ordusunun tepelerde, sırtlarda, vadilerde, derelerde, yaylalarda dişiyle tırnağıyla karşısına dikilen Türk ordusunun son siperleriydi bu siperler. Üçüncü ordumuzun birinci dünya savaşındaki ıslak imzaları halen bütün heybetiyle ile duruyor. İçinde otlar büyümüş, ihtişamı eskimemiş bu siperler vefakâr şehit torunlarını bekliyor.
Acıdır ki; ne üzerinde otlayan koyunlar, ne çobanlar ne de yanlarından geçen yolcular bu siperlerin farkında değil. Üzerinde piknik yapan insanlarımız neyin üstünde oturduğundan haberi yok. Acımız bu. Narkoz almış acımız!
Bu savaş doğu cephesinin sırtına acımasız yükler yüklemiştir. Irak’ta, Kut’ül Emmare’de, Trablus’ta, Çanakkale’de, Kafkasya’da savaşan Osmanlı orduları, üç milyon civarında asker kaybetmiştir. Doğu Karadeniz’de Muhacirlik diye adlandırılan felaket yüzbinlerce ocak söndürmüştür. Ta Batum’dan başlayan ve Rus ordusundan ve Ermeni eşkıyasından kaçarak batıya akan muhacir sayısı iki milyon olarak verilmektedir. Ve bunların yarıdan fazlası geri dönmediği gibi gittikleri bölgeleri de büyük bir yükün altında bırakmışlardır.
DOĞU KARADENİZ’İN KURTULUŞ GÜNLERİ
Rusya’da Ekim devrimi gerçekleşince Rus ordusunda çözülmeler meydana gelir. Yöreyi iyi bilen ve gerilla savaşı veren milislerimiz ile üçüncü ordumuz karşısında bir hayli yıpranır Rus ordusu. Ordumuz aynı zamanda Ruslar tarafından örgütlenen Ermeniler ve Pontus Çeteleriyle savaşır. Ve nihayet Ruslar Erzincan anlaşması gereği Harşit vadisinden çekilmeye başlar.
13 Şubat 1918 tarihinde Tirebolu’dan hareket eden sahil kuvvetlerimiz 13 Şubat 1918’de Görele’ye girer. Önce Vakfıkebir sonra 17 Şubat 1918’de Trabzon ardından da Rize, Artvin, Çayeli, Hopa, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum bütün doğu cephesi ciddi mücadeleler verilir. Osmanlı ordusu bunu takiben Ermeni çeteleriyle oluşturulmuş ve silahlandırılmış Ermeni alaylarıyla savaşır. Bu savaşlarda Doğudaki Ermeni mezalimi bertaraf edilir. Rus işgalinden kurtulan ülkemiz Mondros öncesi rahat bir nefes alır.
Ancak; Anadolu’ya sahipsen rahatlık senin işin değildir. Şimdi Harşit Vadisi’nin batı zirvelerinde bir yaz iki kış geçirmiş üçüncü ordumuza bağlı 37. Tümen’in, denizden Erzincan’a kadar uzanan çizgide mevzilenmiş ve savaşmış askerlerimizin, milislerimizin hakkı unutulacak mı? 1916’den 2016’ya Harşit savunmasının yüzüncü yılıdır. Yüzüncü yıl anısına bu canlı siperlerin yeni neslimize tanıtılması elzemdir. Şimdi üzerinde uçurtma şenlikleri yapılıyor. Ancak bastığı yeri tanımayan gençlik; hangi geleceğin teminatı olabilir?
Çevre ve Orman Bakanlığımızca bu siperlerin bulunduğu yerlerin milli park ilan edilmesi ve koruma altına alınması gerekir. Bu bir borçtur! Doğu Karadeniz bölgemizin miladıdır Harşit Savunması. Ondan öncesi vardır. Sonrası vardır. Ama 1916 - 1918 yıllarında olan olayları anlatmalıyız. Unutmamalı ve unutturmamalıyız. Savaşmak için değil, tedbir için! Tekerrür etmesin diye tarih! Birinci Dünya Harbi’nde açlık, yokluk, salgın hastalık, bir sel gibi çiğnemiş geçmiştir Doğu Karadeniz’i. Ama yiğit Karadeniz uşağı Rus ordusunu Harşit’de durdurmuş ve 16 aya yakın Harşit vadisini savunarak Rus Ordusu’nun Harşit’i geçmesine izin vermemiştir. Ancak bölgedeki şehitlikler bugüne kadar araştırılmamış. Şehitlikler yok olmuş, Harşit cephesi şehitlerine bir anıt mezar bile çok görülmüş. Harşit savunmasının canlı şahidi siperler her geçen gün yok oluyor. Devlet yetkilileri tarafından bölgede ciddi araştırmalar yapılmalı. Harşit şehitleri için bölgeye bir şehitler anıtı dikilip siperler koruma altına alınmalıdır.
HARŞİT SAVUNMASI’NDAN ERZİNCAN ANLAŞMASI’NA
Kafkas Savaşı’nda Harşit’i geçemeyen Rusya’da çarlık yıkılmış ve Bolşevik Devrimi olmuş. Lenin dünyaya barış mesajları verdikten sonra Osmanlı Devleti ile ateşkes antlaşması için 4 Aralık 1917’de Erzincan’da masaya oturur. Görüşmeler uzun sürer. 18 Aralık 1917 tarihinde imzalar atılır.
Antlaşmaya göre savaşan taraf ordularının ateş keserek bulundukları yerde kalmaları, yığınak yapmamaları, Türklerin, doğu cephesinden Irak cephesine asker taşımamaları, Karadeniz’de her iki yanın tecim gemilerinin serbestçe dolaşmaları kabul edilir. Savaş gemilerinin dolaşım sahası da kurulacak iki tarafın üyelerinden oluşan bir komisyon tarafından yönetilecektir.
Erzincan anlaşması ile Ruslarla yapılan Kafkas savaşı bitmişti ancak esir düşen Mehmetçikler için çile, dert ve sıkıntı bitmemişti. Birinci Dünya Harbi’nde verilen şehitler, esir ve gazilerle ilgili Devr-i Alem belgesel programı olarak dünyanın birçok yerinde araştırmalar yaptık. Amacımız Yemen’den Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Hicaz Cephesine 1. Dünya Savaş’ına sahne olan cephelerin yer aldığı bölgelere ilgililerin ve şehit torunlarının dikkatini çekmek.
KARADENİZ’DEN SİBİRYA ESİR KAMPLARINA
Yapılan araştırmalarda başta Sibirya bölgesi olmak üzere Rusya coğrafyasında toplam 125 esir kampının olduğu bilinmekte. Rusya’nın batısından Ural dağları ve Asya bölgesinde yer alan 125 ölüm kampının neredeyse yüzde 60’ı Sibirya’nın çeşitli bölgelerinde bulunmaktaydı. Devr-i Alem belgesel TV program ekibi olarak Moskova üzerinden yollara koyulup uçsuz bucaksız Sibirya bölgesinde esir düşen şehit dedelerimizin ölüm kalım mücadelesi verdiği esir kamplarını araştırıp toplu şehit mezarlarını bularak Fatiha okuyoruz. Devr-i Alem kameralarını Sibirya’ya çeviriyor, on binlerce Mehmetçiğimizin tutsak edildiği Sibirya bölgesi, Yenisey Irmağı vadileri, Sayam Dağları, Tuva’nın başkenti Kızıl, Hakas’ın başkenti Abakan, Orta Sibirya coğrafyasının merkezi Krasnoyarsk kentlerinde araştırmalar yapıyoruz. Sizleri on binlerce Mehmetçiğin esir kamplarında öldüğü Sibirya’da çektiğimiz belgesel görüntülerle baş başa bırakıyoruz.
Sibirya’da belgesel çekimlerimizden sonra Türkiye’ye dönüp şehit ve esir torunları ile ilgili de araştırmalar yapıyoruz.
Birinci Cihan Harbi’nde Sibirya gibi esir kamplarına düşen ve cephelerde şehit olan yüz binlerce Mehmetçik Harşit savunmasının karargâh merkezi Giresun’un Espiye ilçesi Arpacık köyü yakınlarındaki Soğuk pınar beldesinden Şerefoğlu Gazi Mustafa Şağar gibi şanslı değildi. Onların birçoğu esaretten dönememiş gurbet elde şehit olmuşlar ve cephelerde kalmışlardı.
Sibirya’da on sene esir kaldıktan sonra dönen Mustafa Şağar’ın esaret hayatını bugün 90 yaşındaki kızları Emine ve Kezban hanımdan dinliyoruz. Sarıkamış ve Sibirya deyince Emine hanımın gözleri doluyor, hüzünlenip konuşmakta zorluk çekiyor. Mustafa Şağar gibi on binlerce Mehmetçiğin esir kaldığı birçoğunun geri dönemediği Sibirya’daki araştırmamıza değerli tarihçi yazar merhum Metin Tekin’in kaleme aldığı “Sarıkamış’tan Sibirya’ya” kitabı çok önemli kaynak teşkil ediyor.
Yine Espiye / Soğukpınar beldesi Dikmen köyünden ana karnında şehit yetimi olan Kandazoğlu Mustafa ve Fadime hala, birinci cihan harbinde şehit olan Babaları İbrahim’in hangi cephede şehit olduğunu araştırmak için yaptıkları çalışmalar ve verdikleri mücadele insanı derinden etkiliyor. Tirebolu askerlik şubesi kayıtlarında “Kandazoğlu İbrahim’in “Askere Celp edilip Cepheye Sevk” edildiğini gösteren noter tasdikli yazıdan başka bir belgeye ulaşamadıklarına üzülüyorlar. Şehit torunu Fadime halanın sürekli babam İbrahim’in şehit olduğu yerleri bularak oraların taşına toprağına yüz sürüp öpsem demesi şehit evladının atasına vefasını da yansıtıyor. Genç Sibirya’da 10 yıl esir kalan Sarıkamış Gazisi Mustafa Şagar ve eşi yaşta dul kalan Şehit İbrahim’in eşi Kezban hanım hamile olarak Espiye’den aldıkları askeri cephaneyi sırtlarında 18 saat yaya olarak Kafkas savaşlarının son siperleri Harşit cephesinin Ağaç başı ve Gümüş oluk bölgesine karakışta yalınayak taşıyarak vatan savunmasına katkıda bulunmuş. Kezban hanımın şehit yetimi dört çocuğuna hem ana hem de baba olması Anadolu kadınının sadakat ve vefasını da gösteriyor.
SAVAŞIN CANLI ŞAHİDİ FADİME NİNE ANLATIYOR
Hopa’dan Tirebolu’ya kadar olan savunmasız Karadeniz insanı, Rus işgali, Rum ve Ermeni işbirlikçilerinden büyük zulüm görmüştü. Zulümden kaçan insanlar akın akın Batıkaradeniz ve Anadoluya doğru göç ediyordu. Yapılan zulümlerin canlı şahidi olan 100 yaşındaki Tirebolulu Fadime nineyi 1997 yılında Samsun’da bulup konuştuk. 100 yaşındaki Fadime nineden; Rus işgali, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Doğukaradeniz bölgesinde yaşanan acı olayları dinlerken gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Fadime nine Rusların Harşit Irmağı’na kadar gelmeleri ile acı olayların yaşandığını anlatıyor. Artvin, Rize ve Trabzon bölgesinden insanların akın akın Rus işgalinden kaçtığını, yaşlı ve çocukların yollarda öldüğünü, çocuklarını sırtlarında taşıyan anaların çekilen ıstıraba dayanamayarak aklını oynatıp kendilerini Harşit Irmağı’na atarak intihar ettiğini dinliyoruz.
Rus işgalinde 7 Yaşında olan Fadime nine anne ve babasını savaşta kaybettiğini kardeşi ile birlikte Espiye’ye geldiklerini, Giresun’daki yetimhaneye gelirken 5 yaşındaki kardeşini fındık bahçesinde bırakmak zorunda kaldığını yıllarca kardeş hasreti ve vicdan azabı ile yanıp tutuştuğunu söylüyordu. Fadime nineden duyduklarımız bizleri can evimizden vuruyor. Bugün kaç Karadenizli Birinci Dünya Savaşı ve Rus işgalinde dede ve ninelerinin çektiği sıkıntıyı biliyor? Hangimiz yaşanan zulümleri araştırıp öğreniyoruz? Göç yollarında ölenleri, Rum ve Ermeni zulmüne kurban gidenleri rahmetle anıyoruz.
( Kaynak: Devri Alem belgesel tv programı araştırma ve senaryo ekibi )
DOĞU KARADENİZ İLLERİ KAÇ ŞEHİT VERDİ ?
Başta Karadeniz bölgesindeki il ve ilçelerimiz olmak üzere, Doğu Anadolu Bölgemizdeki birçok il ve ilçe kurtuluş günleri organize ediyor. Giresun’un Görele ilçesi 13 Şubat’ta düşman işgalinden kurtulmuştu. 24 Şubat 1918’de Trabzon düşman işgalinden kurtuldu. Sırasıyla Doğu Karadeniz Bölgesindeki il ve ilçelerimizin düşman işgalinden kurtuluş günleri için anma toplantıları düzenleniyor.
‘’Karadeniz Bölgesindeki Şehitlerimizin isim isim listesi Devr-i Alem Belgesel TV programı Belgesel Yayıncılık Kütüphane ve Araştırma Merkezi’ndeki bilgi ve belgelerde yer alıyor. Karadeniz bölgesindeki illerden Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı’nda şehit olanların isim isim listesini tespit ederek, şehit torunları ve araştırmacıların bilgisine sunuyoruz. Resmi belgelerdeki bilgilere göre Doğu Karadeniz bölgesindeki illerimizin kaç şehit verdiğini tespit ettik. İşte İllerimizin Birinci Cihan Harbi’nde verdiği şehit sayıları; Artvin:211, Bayburt: 249, Giresun: 1076, Gümüşhane: 329, Ordu: 1233, Rize: 383, Trabzon: 1230
Türk zaferler tarihine altın harflerle geçen. 1916-17 yıllarında “Kop Dağı’ndan Harşit Vadisi’ne kadar olan bölgede yaşanan destansı mücadele henüz araştırılmadı. Bu bölgede yer alan, Trabzon’dan Giresun’a, Bayburt’tan Gümüşhane’ye kadar olan yerler, tarihin şanlı sayfalarında yerini aldı. Kop Dağı ve Karadeniz Dağlarında yok olan siperler, mevziler ve şehitliklerimizi araştırarak belgesel çekmeye devam ediyoruz.
Devri Alem Belgesel tv program ekibi olarak Trabzon’un Akçaabat, Düzköy, Vakfıkebir’in yüksek dağlarında, Kayabaşı, Hıdırnebi, Karadağ, Haçkalı Oba Yaylaları ile Giresun’un Harşit Vadisi ve Gümüşhane’nin Kürtün bölgesini adım adım gezerek araştırma yapıp, belgesel çekimleri yaparak tarihe not düştük.
1. Cihan Harbi’nde destansı mücadele verilen şehitlerimizin, bu bölgedeki mezarları yok olmuş, siperler topraklarla örtülmüş. Vefasızlık ve ilgisizlikten kültür tarihimizde önemli bir yeri olan bu tarihi bölgedeki değerler, yok olmakla karşı karşıya.
MUHACİRLİK YILLARINDA DOĞU KARADENİZ
Karadeniz’in en acı yılları 1915- 1916-1917 yılları arasında yaşanmıştır. MUHACİRLİK YILLARINDA, Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun’un Harşit Vadisi’ne kadar olan bölgeyi Ruslar işgal ediyor. 10 binlerce insan Karadeniz’den batıya ve güneye doğru göç ediyorlar. Bu göç esnasında çok acı çekiliyor. İşte bu dönemlere MUHACİRLİK YILLARI deniliyor. Bu yıllarda bölgedeki düşman güçleri kin duygularıyla vahşice davranıp yerli halka her türlü zulmü reva gördüler. Düşman istilasından kaçan halk paramparça olup, dağıldı. Halkın hayatı işkenceye döndü. Halk zorunlu olarak göç etmeye başladı. Zorlu muhacirlik yılları hasret ve acıyı beraberinde getirdi. Yaşlı, kadın ve çocukların canlarını ve ırzlarını kurtarmak için zorunlu muhacirlikten başka yapacakları bir şeyleri de yoktu.
İşte o yılları ikinci ağızdan dinleyip, belgesel çektik. Babalarının, annelerin, dedelerinin kendilerine anlattıklarını bizlere aktaran ve bilgi veren yöre halkından o günleri araştırdık.
O yıllarda bu acı günleri yaşayanlardan birinin oğlu olan Ahmet Canım Bey ile görüşüp bilgi aldık. Ahmet Bey ile uçakta tanıştık. Babasından dinlediği muhacirlik yıllarını anlattı. Rus Çetelerinin elinden nasıl kaçtıklarını, Bolu’ya kadar nasıl göç ettiklerini, yolda çektikleri çileli ve meşakkatli günleri, tarihin tozlu sayfalarında kalan ve gündeme gelmeyen o yılları anlatırken duygulanıyor ve gözleri nemleniyordu...
Muhacirlik yıllarında Ruslar Harşit Vadisi’ni aşamayınca, bütün hırslarını Tirebolu ve Tirebolululardan çıkartmıştı. Ruslar büyük toplarıyla Tirebolu’yu yakıp yıkmıştı. Burada yaşananları dinleyerek büyüyen Tirebolu Avcılar Köyünden Veysel Telli bizlere çok önemli bilgiler verdi. Veysel Telli 90 yaşında. Telli, Muhacirlik yılları ile ilgili babasından dinlediği tüyler ürpertici olayları anlatarak, o günleri bizlerle paylaştı.
Acı dolu o günlerde özellikle Rum ve Ermeni çeteleri, yerli halka baskı ve işkence yaparak canından bezdirmiş. Binlerce kişi, başta sıtma olmak üzere hastalıkla, açlık ve sefaletle mücadele etmek zorunda kalmış, cepheye yakınlığı nedeniyle de zorunlu göçe tabi tutulmuşlar.
Rum ve Ermeni çeteleri kadın, çocuk yaşlı demeden işkence ediyor, hamile kadınlarını karınlarını yararak, bebekleri süngülerine takarak vahşice katlediyorlardı.
Harşit Vadisi Karadeniz’in Çanakkale’si olarak nitelendiriliyor tarihçiler tarafından. Harşit Vadisi ve Harşitliler teslim olmamışlar Ruslara. Cansiperane mücadele etmişler on beş buçuk ay. Ruslara karşı büyük bir direniş göstermişler. Çok büyük sıkıntılar çekmişler ama Harşit’ten öteye koymamışlar Rusları. Bu konularda en kapsamlı araştırmayı değerli dostum, yazar ve araştırmacı İsmail Hacifettahoğlu yapmıştır. Araştırmalardan yararlanarak aşağıdaki yazıyı sizlerle paylaşıyorum.
İLLERİN ŞEHİT SAYILARI
Devr-i Alem Belgesel TV programı ve İlim Kültür ve Tarih Araştırmaları Merkezi İKTAV Kütüphane ve araştırma merkezindeki bilgi ve belgelerde yer alan bilgilere göre; Türkiye’nin 81 ilinden Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı’nda şehit olanların isim isim listesini tespit ederek, şehit torunları ve araştırmacıların bilgisine sunuyoruz.
İşte illerimizin şehit sayısı; Adana: 1781, Adıyaman: 193, Afyon: 3273, Ağrı: 35, Aksaray: 604, Amasya: 751, Ankara: 4219, Antalya: 2132, Ardahan: 31, Artvin: 211, Aydın: 2638, Balıkesir: 4043, Bartın: 798 , Batman: 8, Bilecik: 1585, Bayburt: 249, Bingöl: 106, Bitlis: 282, Bolu: 3206, Burdur: 1023, Bursa:
6121, Çanakkale: 2210, Çankırı: 1930, Çorum: 3238, Denizli: 3625, Diyarbakır: 497, Edirne: 1822, Elazığ : 718, Erzincan: 702, Erzurum: 910, Eskişehir: 1615, Gaziantep: 1626, Giresun: 1076, Gümüşhane: 329, Hakkari: 21, Hatay: 585, Isparta: 1516, İçel: 2272, İstanbul: 3177, İzmir: 2805, Kahramanmaraş: 784, Karaman: 895, Kars: 41, Kastamonu : 5160,
Kayseri : 2127, Kırıkkale: 505, Kırklareli: 693, Kırşehir: 1074, Kocaeli: 1377, Konya: 4787, Kütahya: 2488, Malatya: 643, Manisa: 2200, Mardin: 182, Muğla: 1363, Muş: 105, Nevşehir: 1069, Niğde: 1072, Ordu: 1233, Rize: 383, Sakarya: 1465, Samsun: 1243, Siirt: 153, Sinop: 2438, Sivas: 1575, Şanlıurfa: 710, Şırnak: 8, Tekirdağ: 980, Tokat: 1224, Trabzon: 1230, Tunceli : 77, Uşak: 1093, Van: 343, Yozgat: 2053, Zonguldak: 2091.(Kaynak: İlim Kültür ve Tarih Araştırmaları merkezi Gebze/ Kocaeli )
DOĞU KARADENİZ’İN KURTULUŞ MÜCADELESİNDE TRABZON LİSESİ MEZUNU ŞEHİT BİNBAŞI HÜSEYİN AVNİ ALPARSLAN
Harşit savunmasının karargah merkezi Espiye bölgesinde yetişen Sarıkamış, Kop Dağı ve Harşit savunmasının en önemli komutanlarından birisi de üç savaşta bir komutan şehit Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’dır. Hüseyin Avni Alparslan 1877 yılında Espiye’nin Kurugeriş Köyünden Emin Efendi ile Kadın Hanımın oğlu olarak dünyaya gelir.
İlk tahsilini Tirebolu’da tamamlamıştır. 1893’te girdiği Trabzon Lisesi’ni 1898’de bitirerek 1899’da Harbiye’ye giren Hüseyin Avni 1901’de piyade teğmeni olarak mezun olur. Balkan savaşlarına katılarak Rumeli’de Rum ve Bulgar komitecilerine karşı mücadele eder. Birinci Dünya Savaşı’nda Şark cephesinde, cepheden cepheye koşarak zaferler kazanır. Askeri belgelere göre çok sayıda muharebeye katıldığı anlaşılan Hüseyin Avni Alparslan, Erzurum ilçeleri, Artvin yöresi ve Bayburt’ta mücadeleler vermiş, ünlü Çoruh Müfrezesinde aktif görev almıştır. Doğu cephesinde savaşırken aynı zamanda Türk Yurdu Dergisi’ne, “Alparslan” adı ile yazılar yazmıştır.
Kazımkarabekir ve Deli Halit paşalarla birlikte Doğu cephesinde, başta Sarıkamış harekatı olarak üzere birçok cephede bulunur. Kop dağı ve Harşit savunmalarına birlik komutanı olarak katılır ve Doğu Karadeniz bölgesini düşman işgalinden kurtaran komuta kademesinde aktif olarak görev alır.
Yarbay Hamdi Bey komutasında Teşkilatı Mahsusa Alayı başta, 9 taburlu 3 Alaylı bir kuvvet oluşturulur.
Hüseyin Avni 37. Tümen olan bu birliklerde görev alır. Rusları, Harşit’in öte yakasına geçmesini engelleyerek, Doğu Karadeniz’in düşman işgalinden kurtarılmasında milli mücadeleye zemin hazırlarlar.
Birinci Dünya Harbi’nden sonra Hüseyin Avni Bey, Pazar ve Rize Askerlik Şube Başkanlığı’na atanır. Bu sırada Samsun’dan Trabzon’a kadar Pontus Devleti kurmayı amaçlayan Pontus çeteleri ile mücadele eder. Hüseyin Avni Bey, 1 Ocak 1920’de Giresun Askerlik Şube Başkanlığı’na atanır. Bir süre Giresun Kaymakamlığı görevini de vekâleten yürütür.
Kurtuluş Savaşına destek vermek için 1921 yılında Giresun’da 42. gönüllü Alayların kurulmasını tamamlayarak, 42. Alay Komutanı olarak Sakarya ve Dumlupınar savaşlarına katılır. 1921 yılının 30 Ağustos’unda Yarbay rütbesi ile alayının başında Polatlı, Haymana’da şehit olur.
Trabzon Lisesi Mezunu Tirebolulu Alparslan’ın yazar ve araştırmacı kişiliği Trabzon ili Laz mı, Türk mü kitabını yazdı.
Hüseyin Avni Bey, Osmanlı Devleti’nin çok dinli ve etnik yapılı insan yapısını, Osmanlı’yı yıkıp dağıtmak isteyen malum Emperyalist devletlerin kullandığını kışkırtma ve misyoner faaliyetleriyle sayısız acılara sebep olduğunu yaşayarak görmüştür. Bu doğrultuda halkın bilinçlendirilmesi amacıyla yerel gazeteler, “Yeşil Giresun” ve Erzurum “Albayrak” da yazılar yazmıştır. Gönüllü Alayları kurmasında halkın “Kurtuluş” bilinci etrafında toplanmasının payı büyüktür.
Türk Milliyetçiliği ve Türk Dili’ne büyük önem veren Hüseyin Avni Alparslan, Türk Kültürü üzerine de önemli araştırmalar yapmıştır. Tirebolulu Alparslan’ın, “Trabzon İli Laz mı, Türk mü?” başlıklı 24 sayfalık kitabında, Doğu Karadeniz Bölgesinin etnik kökeni üzerini ciddi bir araştırma vardır. Hüseyin Avni Bey, Oğuz Türkmenleri, Çepni Türkleri üzerine yaptığı ciddi araştırmalar yanında bu göçer toplulukların bölgeye taşıdığı folklorik yapıyı da mercek altına almıştır. Bugün Doğu Karadeniz’de hala devam eden, yaz aylarında kentten yaylaya gitme törenlerinin, özü ve yapılışını en ince detaylarına kadar araştırmıştır.
Vatanı için savaşmayı, kendi deyimiyle cenk etmeyi kaçınılmaz bir görev olarak kabul eden, savaşa giderken, yüzünde tebessümler beliren, kendisine verilen tüm görevlerin üstesinden geldiği gibi, Türklerin kötü talihini yenmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçmayan Hüseyin Avni Alparslan kısa sayılacak yaşamına kolay erişilemeyecek başarılar sığdırmıştır.
Hüseyin Avni Bey kendi yazdığı “Trabzon ili Laz mı Türk mü?” kitabını imzalayarak Erzurum Valisi Hamid Bey’e göndermiştir. Kitap üzerinde mürekkeple şunlar yazılıdır.
“Erzurum Valisi Hamid Beyefendi Hazretlerine ref’ü takdim kılınır.
17.4.37 (1921)“Giresun Nizamiye Alay Kumandanı Hüseyin Avni Alparslan”
--------------
ŞEHİTLER KUR’AN HATİMLERİ İLE ANILDI
Birinci Cihan Harbi’nin 100. yıl dönümü dolasıyla, savaşta şehit düşenler için Giresun’un Espiye İlçesi Arpacık Köyü Cami’ndeKur’an-ı Kerim ve mevlit okutuldu.
Birinci Cihan Harbi’nin Kafkas Cephesi’nin son savunma hattı olan Kop Dağı ve Harşit Cephesi’nde kanının son damlasına kadar savaşarak Ruslara geçit vermeyen şehitler için, Kop Dağı ve Harşit Savunmasının Karargah Merkezi olan Espiye’nin Arpacık Köyü Camii’nde Kur’an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okutuldu. Espiye İlçe Müftülüğü ’nün düzenlediği programa Espiye Kaymakamı Osman Bilgin, Espiye Belediye Başkanı Musta- fa Karadere, Garnizon Komutanı Yüzbaşı Erden Aktaş, Espiye Müftüsü Kemal Türksoy katıldı
Programda bir konuşma yapan Espiye Müftüsü Kemal Türksoy, Birinci Cihan Harbi’nin en önemli cephelerinden biri olan Kafkas Cephesi’nin son Savunma Hattı olan Kop ve Harşit Vadisi’nde çetin savaşlar olduğunu belirterek, sa- vaşın 100. Yılında Devr-i Alem Program Yapımcısı İsmail Kahraman’ın da önerisi ile bir program dü- zenlediklerini ve bundan da büyük bir mutluluk duyduklarını söyledi.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ve mevlit okunması- nın ardından söz alan Devr-i Alem Program Ya- pımcısı ve Araştırmacı Gazeteci İsmail Kahraman ise, Birinci Cihan Harbi’nin Kafkas Cephesi ile ilgili önemli bilgiler verdi.
I. Dünya Harbi’nin, Türk milletinin unutmaması gereken ibret sayfalarla dolu olduğunu vurgulayan Kahraman, Harşit Cephesi’nin karargah Merkezi’nin Espiye’nin Arpacık Köyü olduğunu söyledi. Savaşın 100. Yılında aziz şehitlere gös terilen vefanın önemli olduğunu dikkat çeken
Kahraman, Espiye’nin büyük sıkıntılar çektiğini söyledi. Kop Dağı ve Harşit savunmasının karar gah Merkezi olan Arpacık köyü ile ilgili tarihi bilgileri paylaşan İsmail Kahraman şunları söyledi:” Birinci cihan harbinde Rusların Tirebolu Harşit’e kadar gelmesi ile Espiye büyük sıkıntılar çeker. Giresun’un Espiye ilçesi birinci cihan harbi ve kurtuluş savaşında çok önemli yere sahiptir. Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanlarından birisi olan Hüseyin Avni Alparslan Espiye’nin Kurugeriş köyündendir. Kafkas Cephesi’nin son savunma hattı Harşit Cephesi’nin karargah ve komutanlık merkezide Espiye Arpacık köyündedir.. Sahil müfrezesi 37. tümen komutanı Hamdi Paşa idi.
Birinci Cihan Harbi’nde 16 aya yakın Ruslara karşı mücadele verilen 37 tümenin Karargah komutanlığının bulunduğu Giresun’un Espiye ilçesine bağlı Arpacık Köyü’nün manevi tarihimizde ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Arpacık Köyünün kurucusu Ocak Dede’nin Peygamber Efendimizin soyundan geldiği rivayet edilen, Şeyh Menteş oğlu Zeynel Abidin adlı bir Horasan erenidir. Ocak Dede’nin tavsiyesi ile bugün bile Arpacık Köyünde acı veren soğan, sarımsak, biber gibi bitki ve sebze ekilmemekte, köy dışından evlilikler yapılmamakta. Türbesi Arpacık’da zi yaret edilen Ocak Dede’nin tavsiyesi ile incir ağacı yakılmaz, tavuk köpek gibi hayvanlar köyde beslenmez. Arpacık’da bugüne kadar hırsızlık, cinayet, trafik kazası ve boşanma gibi olayların olmaması dikkat çekicidir. Arpacık Köyü’nde 600 yıllık tarihi bir çeşme ve cami bulunmakta. Köy odası olarak kullanılan yapı, Osmanlı Rus Savaşı’nda, Binbaşı Hamdi Paşa komutasında Harşit savunmasının komuta ve karargâh merkezi olarak hizmet vermiştir.
................................................................................................................................
ŞEHİT DEDELERİMİZE VEFA BORCUMUZU ÖDEDİK Mİ?
Bu saha araştırması yazısı ve belgesel Birinci Cihan Harbi’nde başta Trabzon olmak üzere Doğu Karadeniz ve Giresun’un Harşid bölgesinde ve Kurtuluş Savaşı’nda verilen destansı kurtuluş mücadelesi ve gönüllü şehit olan dedelerimize vefa borcumuzu ödemek için kaleme alındı.
Doğu Karadeniz düşmandan 1918’de kurtulmuş, Mustafa Kemal Paşa 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkmış, Giresun ve Trabzon’dan seçilen delegelerle Erzurum Kongresi gerçekleşmişti. Karadeniz uşakları Birinci Cihan Harbi’nde 16 ay Harşit vadisini savunarak düşmana geçit vermemiş, “Bir Çanakkale bir de Harşit geçilememiş” dedirtmişlerdir.
Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı’nda şehit olan binlerce gönüllü Karadeniz Uşağı kefensiz ve nişansız mezarlarda yatmakta.
Karadeniz coğrafyası ve Dağları’nın ıssız tepeleri isimsiz mezarlarla dolu. Başı dumanlı dağları gezerken karşımıza çıkıyor ansızın. Her iki ucuna acele ile konmuş iki taş. Altında kim yatıyor, kimin nesi, anası babası kimdir, çocukları var mıydı, evli mi nişanlı mı, hangi savaşta şehit olmuşlardı bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey biz torunlarının geleceği uğruna bırakmış ecdadımız bedenlerini toprağın kara bağrına. Meçhul asker veya isimsiz garip şehit mezarları demiş geçmiş şehit dedelerimize vefasızlık yapmışız.
Osmanlı Devleti, 1914 - 1918 yılları arasında 7 devlete karşı 10 cephede yapılan savaşlarda 3 milyona yakın şehit 220 bin esir verdi. Şehitlerimiz Çanakkale destanı ile gündeme geldi. Sarıkamış harekâtının sayfaları yeni açılıyor. Yemen elleri yavaş yavaş hatırlanıyor. Filistin, Sina, Hicaz, Irak, Galiçya, Makedonya cepheleri ile Kurtuluş Savaşı destanının yazıldığı Afyon, Kütahya, Eskişehir ve Sakarya cephesindeki şehitlikler vefakâr şehit torunları tarafından araştırılıp gündeme getirileceği günü bekliyor.
Devr-i Alem Belgesel TV programı olarak bugüne kadar Kafkaslardan Çanakkale’ye, Yemen’den Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Hicaz cephesine 1. Dünya Savaşı’na sahne olan birçok cephede araştırma yapıp belgesel çekerek şehit dedelerimize vefa borcumuzu ödemeye çalıştık. Dünya coğrafyasındaki şehitliklerimiz ve esir kampları ile ilgili araştırmalarımıza Kafkaslar ve Sibirya’da devam ettik. Devr-i Alem belgesel ekibi olarak on binlerce kilometre yol giderek Osmanlı’nın Kafkasya cephesindeki şehitlikleri ve Sibirya’daki esir kamplarında araştırma yapıp belgesel çektik.
Belgeseli 15 yıllık bir çalışmanın ürünü. Bu kitap ve belgesel için “Tarih tarihin yazıldığı yerde araştırılır” diyerek şehit ve gazi torunu olarak dünyanın birçok ülkesinde araştırma yaparak hazırladık’dan sonra devletin ilgili ve yetkili kurumlarınada bir dilekçe yazarak isteklerimizi bildirdik. O dilekçeden birisini sizlerle paylaşıyoruz.
................................................................................................................................
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NE
ANKARA
2014 Sarıkamış harekâtının 100 yılı. Birinci Cihan Harbi’nin Kafkas cephesinin Sarıkamış bozgunundan sonra son savunma hattı Harşit vadisidir. Sarıkamış Cephesi’nin bozulmasından sonra Rus orduları Doğu’dan Erzincan ve Kuzey’den Doğu Karadeniz bölgesini işgal ederek Harşit Vadisi ve Tirebolu’ya kadar gelmişlerdir. Tirebolu’dan Gümüşhane’ye kadar Harşit vadisinde 16 aya yakın bir mücadele olmuş ve çok ciddi çarpışmalar yaşanmış. Harşit savunmasının karargâh merkezi Espiye Arpacık Köyü’dür. Doğu Karadeniz bölgesinin vilayet merkezi olan Trabzon işgal edildiği için vilayet merkezi Ordu’ya taşınmıştır.
Araştırmacı-Gazeteciler olarak 15 yıldır Sarıkamış’tan Harşit vadisine araştırmalar yaparak birçok bilgi ve doküman topladık. Rusya, Azerbaycan ve Sibirya’daki esir kamplarında çekimler yaptık. TV belgeseli için ön hazırlık çalışmalarız tamamlandı. 14 Şubat’tan itibaren Giresun / Görele’den başlayan mayıs ayına kadar Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da birçok il ve İlçe’nin düşmandan kurtuluş yıl dönümü kutlanırken, şehitler unutularak tarihi geçmiş gündeme fazla gelmez.
Bölgedeki valilik, üniversite ve belediyelerin destekleri ve aşağıdaki başlıklar altında ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ile işbirliği yapılarak bölgelere birer anıt ve abide yapılmalıdır.
YAPILACAK ANIT VE ABİDELERİN ADLARI
1. Birinci Cihan Harbi’nin Kafkas Cephesi (Kafkaslar Kan Ağlarken)
2. Sarıkamış Nasıl İşgal Edildi? (Sarıkamış Düşerken)
3. Sarıkamış Hareketi Başlıyor (Donarak Öldüler)
4. Sarıkamış’ta Toplu Şehitlikler (Kefenleri Kar Oldu)
5. Sarıkamış Bozgunundan Kop Dağı Savunmasına (İkinci Plevne Destanı)
6. Sarıkamış’ın İsimsiz Kahramanları (Deli Halit Paşa’dan Hüseyin Avni’ye)
7. Doğu Karadeniz Nasıl İşgal Edildi (İşgal, Savaş ve Muhaceret)
8. Sultan Murad’dan Madur Dağı’na (Rize ve Of dereleri Kan akarken)
9. Akçaabat’tan Karadağ’a Ölüm Kalım Mücadelesi (Karadağ Savaşları)
10. Rusların Çavuşlu katliamı ve Muhacirler (Giresunluların Vefası)
11. Sarıkamış Bozgunu Harşit’te Durduruldu (Kafkas Cephesi’nin Son Siperleri)
12. Sarıkamış’tan Sibirya’ya Esirlerin Dramı (Esir Kamplarında Şehit Oldular)
13. Kurtuluşa giden yol 17 Ekim Devrimi (Erzincan’da İmzalan Barış)
14. Doğu Karadeniz’de Kurtuluş Şenlikleri (Unutulan Şehit ve Şehitlikler)
15. Kafkas Cephesi’nin Son Karargâhı (Espiye / Arpacık Köyü)
16. Birinci Cihan Harbinden Milli Mücadeleye (Kurtuluş Savaşında Karadeniz)
Artvin, Rize, Trabzon bölgesindeki işgal yerlerinden kaçan sivil halk (kadın, çocuk ve yaşlılar) öncelikle Giresun ve ilçelerine sığınmış. Giresun halkı savaştan kaçan sivil halk ve muhacirlere kucak açmış. Karadeniz halkı bir taraftan Rusları Harşit’te durdurmaya çalışırken diğer taraftan muhacirlere sahip çıkıp onların açlık ve soğuktan ölmelerini önlemişlerdir.
Harşit vadisi ile ilgili çok ciddi çalışmalar yapılmalı. Kitaplar yazılıp, belgeseller çekilerek bu vadiyi gelecek kuşaklara aktararak kültür ve tarih bilinci oluşturmalıyız. Bu konuda Milli Parklar Genel Müdürlüğü öncülüğünde bölgede araştırmalar yapılmalı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Bölge Müdürlüğü’nün destek ve katkıları ile “SARIKAMIŞ BOZGUNUN’DAN HARŞİT SAVUNMASINA DOĞU KARADENİZ’İN KURTULUŞ DESTANI” bir panel düzenlemeli, TV belgeseli çekip, kitap hazırlayarak gök kubbede hoş bir seda bırakmalı
BAKANLIK “HARŞİT CEPHESİ ŞEHİTLERİ VE SON SİPERLERE SAHİP ÇIKILMALI.”
1916-1918 yıllarında askerlerimiz birçok cephede olduğu gibi Karadeniz’de destanlar yazmış, namert düşmana geçit verilmemiştir. Birinci Dünya Harbi’nde açlık, yokluk, salgın hastalığın bir sel gibi çiğneyip geçtiği Doğu Karadeniz’de önemli savaşlar yapılmış. Sarıkamış bozgunundan sonra Rus ordusu ancak Harşit’ de durdurulmuş ve 16 aya yakın Harşit vadisini savunarak Rus ordusu Harşit’i geçememiştir.
Harşit cephesindeki şehitlikler bugüne kadar araştırılmamış. Şehitlikler yok olmuş, Harşit cephesi şehitlerine bir anıt mezar bile yapılamamıştır. Harşit savunmasının canlı şahidi siperler her geçen gün yok oluyor. Başbakanlık Devlet arşivleri ve Askeri Tarih arşivlerinde Harşit savunması ile ilgili arşiv belgeleri tasnif bile edilememiştir.
İlgili devlet yetkilileri tarafın- dan bölgede ciddi araştırmalar yapılmalı. Harşit şehitleri için bölgeye bir şehitler anıtı dikilip siperler koruma altına alınmalı Arşiv belgeleri tasnif edilip kamuoyuna açıklanmalı. Harşit şehitlerine vefa borcumuzu ödemek ve Karadeniz’in Çanakkale cephesi mesabesinde olan Harşit savunması siperlerin korunması için Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, Genel Kurmay Başkanı Sayın Orgeneral Necdet Özel, Veysel Eroğlu olmak üzere, mülki, askeri ve idari devlet yetkililerinin bölgeye ilgisini çekip Harşit vadisinde araştırma ve inceleme yapması için kampanya başlatıldı.
Harşit cephesi şehitlikleri ile siperlerin koruma altına alınması için HARŞİT CEPESİ TARİHİ ARAŞTIRMA GURUBU kuruldu. Gurup Harşit vadisinde araştırma yapıp şehit mezarları ve son siperlerin belgesel çekimlerini yapmaya başladı. “HARŞİT SAVUNMASI TARİHİ ARAŞTIRMA GURUBU”bir bildiri hazırlayarak yaptıkları ön çalışmayı devlet yetkililerine gönderip kamuoyuna açıkladı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ŞEHİTLERE SAHİP ÇIKMALI
Birinci Dünya Harbi’nde açlık, yokluk, salgın hastalık, bir sel gibi çiğnemiş geçmiştir Doğu Karadeniz’i. Ama yiğit Karadeniz uşağı Rus ordusunu Harşit’ te durdurmuş ve 16 aya yakın Harşit vadisini savunarak Rus ordusunun Harşit’i geçmesine fırsat vermemiştir. Ancak bölgedeki şehitlikler bugüne kadar araştırılmamış. Şehitlikler yok olmuş, Harşit cephesi şehitlerine bir anıt me- zar bile çok görülmüş. Harşit savunmasının canlı şahidi siperler her geçen gün yok oluyor. Devlet yetkilileri tarafından bölgede ciddi araştırmalar yapılmalı. Harşit şehitleri için bölgeye bir şehitler anıtı dikilip siperler koruma altına alınmalıdır. Harşit şehitlerine vefa borcumuzu ödemek ve Karadeniz’in Çanakkale’si mesabesinde olan Harşit cephesindeki siperlerin korunması için Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı sayın Cemil Çiçek, Başbakan sayın Ah- met Davutoğlu, Genel Kurmay Başkanı sayın Orgeneral Necdet Özel, Orman ve Su İşleri Bakanı Sn. Veysel Eroğlu’nun ilgi, yardım, ve desteğini bekliyor, mülki, askeri ve idari ilgili devlet yetkililerini Harşit Vadisi’nde araştırma ve inceleme yaparak Harşit cephesi şehitlikleri ile siperlerin koruma altına alınması için çalışma yapmalarını istiyor başarı dileklerimizle saygılar sunarız. Temmuz 2014
İLİM KÜLTÜR VE TARİH ARAŞTIRMALARI MERKEZİ VE AVRASYA GAZETECİLER DERNEĞİ ADINA
İsmail Kahraman
Genel Başkan
................................................................................................................................
BİRİNCİ CİHAN HARBİNİN 100 YILINDA
Birinci Dünya Harbi’nin 100. Yıl dönümü. Bundan yüz yıl önce Bosna Hersek’te başlayan savaş, bütün dünyayı kasıp kavurmuş, onlarca milyon insan ölmüş. Başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere birçok devlet tarih sahnesinden silinmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmara Üniversitesi’nin 2014-2015 eğitim ve öğretim yılının açılış töreninde yaptığı konuşma ile tarihe not düştü. Bu konuşma her yönüyle iyi değerlendirilmeli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birinci Dünya Harbi’nin 100. yıl dönümü ile ilgili yaptığı konuşmanın özetine yer vermek istiyorum.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KONUŞMASI
... “2014 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasının 100’ncü yılını idrak ediyoruz. 28 Haziran 1914’te Ferdinand Saraybosna’da bir suikast sonucu öldürülmüş, ardından da bütün Avrupa’yı ve Osmanlıyı içine alan büyük bir savaş başlamıştı. Bu yılın haziran ayından itibaren, bu savaşın yüzüncü yılına mümkün olduğunca dikkatleri çekmeye çalışıyorum. Özellikle üniversitelerimizin savaşla ilgili çalışma yapmaları, ortaya fazla eser koymaları benim çok arzu ettiğim bir durum.
Birinci Dünya Savaşı’nı İngilizce, Fransızca kaynaklardan okumak emin olun bizim adımıza özellikle de bilim camiamız adına çok yaralayıcı olur. Bu savaşın merkezinde Osmanlı imparatorluğu vardı. Yani İstanbul vardı. Birinci dünya savaşını en iyi araştırabilecek, aydınlatabilecek olan bizim bilim insanlarımızdır. Bu savaşın en değerli belgeleri İstanbul arşivlerindedir, kütüphanelerdedir. Bu yıl aralık ayında, Birinci Dünya Savaşı dahilinde Sarıkamış’ın yüzüncü yılı idrak edilecek. 2015 yılı 1915 olaylarının da 100’ncü yıl dönümü olması hasebiyle bizi ayrıca meşgul edecek. 2023 yılına kadar bugünümüzü şekillendiren çok sayıda hadise gündemimize gelecek. Ülke olarak millet olarak, üniversite ve bilim camiası olarak bizim bu yüzüncü yıl dönümlerini verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Ayrıca Başbakanımıza, YÖK’e, üniversite rektörlerimize bu yıl dönümlerini en iyi şekilde değerlendirme yönünde hatırlatmamı da yapmak istiyorum...”
1. DÜNYA SAVAŞI NEDEN ÖNEMLİ?
... “Birinci Dünya Savaşı neden bu kadar önemli? Yüzüncü yıl dönümü üzerinde neden bu kadar duruyoruz? Birinci Dünya Savaşı bugünümüzü şekillendiren, bugün bölgedeki tüm kriz ve çatışmaların fitilini ateşleyen bir savaştır. 1918’de sona ermiş ama etkileri her yıl artarak bugünlere gelmiştir.
Şu anda balkanlar, Kafkasya Kuzey Afrika’daki sınırlar birinci dünya savaşının ardından Osmanlı bakiyesi olan topraklar üzerinde oluşmuştur.
1. Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na
Yaklaşık 100 yıl öncesine kadar Bosna’dan Yemen’e Gürcistan’dan Libya’ya kadar çok geniş bölge burada İstanbul’dan idare ediliyordu. Savaş sona erdiğinde ise, idare ettiğimiz topraklar bugünkü topraklardan daha dar bir sınır içine hapsedilmek istendi...”
SINIRLAR NASIL ÇİZİLDİ?
... “Ortadoğu’da sınırların belirlenmesi üzerinde bugün dikkatle durması gereken bir konudur. 20’nci yüzyılın başına kadar dünyada Ortadoğu diye bir kavram yoktu. Yakın doğu vardı, uzak doğu vardı, Ortadoğu diye bir kavram kullanılmıyordu. Ortadoğu petrol ve çatışma bölgelerini işaret etmek amacıyla inşa edildi.
Birinci Dünya Savaşı’nın galibi olan egemen güçler Kahire’de bir masanın etrafına oturdular, ellerine bir cetvel aldılar sınırlar orada çizildi. Meşhur bir espriyi de hatırlatmak isterim. Ortadoğu’da iki ülkenin sınırları düz zikzaklar çizer. o sınıra bile Churchill’in hıçkırığı adı verilir. Sınırlara baktığınızda keyfi çizildiğini görürsünüz. Örneğin Şii mezhebine mensup halk üç ayrı devlete dağıtılmıştır, Türkmenler aynı şekilde. Lübnan’da sayıları az olan Dürzi halk bile üç ayrı ülkeye dağıtılmışlardır. Suriye, Irak, Ürdün gibi ülke isimleri Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra konulmuş isimlerdi.bu sözlerimden hiç kimse farklı manalar çıkarmaya çalışmasın. Sınırları tartışmaya açacak değilim. Hiçbir ülkenin sınırlarında iç işlerinde bizim gözümüz yok.
GÖNÜLDEKİ SINIRLAR KALKMALI
Ancak burada coğrafi sınırların değil zihinlerdeki sınırların gönüllerdeki sınırların mutlaka ve mutlaka tartışmaya açılması taraftarı olduğumu belirtmek isterim. Araplar, Kürtler, Türkmenler aynı inancın, değerlerin ve kültürün mensupları olduğu halde, neden sürekli gerilim halindeler? Bu haritayı çizenler öyle istediler de ondan. Başka bir şey aramaya gerek yok. Bölgenin asli unsurları yüz yıl önce onları çatıştırmak için kurulmuş, edilgen aktörleri olmaya devam edecekler mi?”
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI , YÖK, VALİLİK VE BELEDİYELERE TARİHİ GÖREV
Evet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması özetle böyle. Bu konuşma dikkate alınarak Birinci Dünya Harbi’nin 100. yıl dönümü ile ilgili birçok toplantılar düzenlenmeli. Panel ve sempozyumlar organize edilerek harbin sebep ve sonuçları tartışmaya açılmalıdır. Bu konuda öncelikle görev Üniversiteler, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Valilikler ve Belediyeler olmak üzere tüm kamu ve özel kuruluşlara sivil toplum örgütlerine düşmekte. En büyük görev ise Diyanet İşleri Başkanlığına düşüyor. Diyanet işleri başkanlığı şehitlerimizin anılması ile ilgili özel programlar organize etmeli ve kuran hatimleri ile anmalıdır.(kaynak: www.belgeselyayincilik.com)