Karadeniz’in Çanakkale’si Harşit Savunması ve Trabzon’un Kurtuluşu
İSMAİL KAHRAMAN'IN KALEMİNDEN
Trabzon tanıtım günleri Gebze’de devam ediyor. Dün sitemde bulunmuştum. Bu tanıtım günlerinde Gebze bölgesi de tanıtılmalıydı. Daha önce Trabzon değil, Kocaeli ve Gebze bölgesinde dernekler tarafından yapılan tüm etkinliklerde öncelikle Gebze ve Kocaeli bölgesi ön plana çıkartılmalı. Gebze ve Kocaeli’nin ön plana çıkartılmadığı etkinliklerde de yetkililer sorumluluğunu taşımalı ve Gebze ve Kocaeli’yi ön plana çıkaracak çalışmalara destek vermelidir. Trabzon tanıtım günlerinde kesinlikle Gebze bölgesinin de değerleri ön plana çıkartılıp, tanıtılmalı ve Gebze’de kentlilik bilinci ve kent kültürü oluşmasına bu vesile ile Trabzonlular öncelikle öncülük etmeli çünkü, ilk kez Gebze’de böyle bir tanıtım günü etkinliği yapılıyor. Burada ilgili ve yetkililere büyük görev düşüyor.
Bugünde yine farklı bir konuyu gündeme getiriyorum. Ben şuan Karadeniz bölgesi, Giresun ve Trabzon’da birinci Cihan harbinin harşit savunması, Trabzon ve Giresun’un kurtuluş destanları ile ilgili konferans verip çalışmalar yapıyorum. Trabzon gerçekten birinci cihan harbinde büyük sıkıntılar yaşamış ve Trabzon’un büyük bölümünde destansı mücadeleler verilmişti. Trabzon’un kurtuluşu da ayrı bir destansı mücadeledir. Harşit Savunması da oldukça önemlidir. Bu konu ile ilgili olarak www.kocaeligebze.tv adresinde canlı bir makale yayınladım. Bu makalede bazı hususları dile getirdim. Canlı makalede özetle şu görüşlere yer verip, Karadeniz’in Kurtuluş destanını belgesel orijinal görüntüler ile eşliğiyle yaptığı klip çalışmasıyla sizlerle paylaştım. Canlı makaleyi www.kocaeligebze.tv adresindeki http://kocaeligebze.tv/v/41494/smail-kahramanla-canli-makale--kafkaslardan-harsit-savunmasinaka#.VT39HdLtmko Linkinden izleyip görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.
Daha önce bu köşede yayınladığım “Harşit Cephesi ve Karadeniz’in Kurtuluşu” başlıklı yazımının bir bölümünü buradan sizlerle paylaşırken yazının tamamını www.gebzegazetesi.com adresindeki köşemden okuyabilirsiniz
KAFKAS CEPHESİNDEN HARŞİT SAVUNMASINA
1916-1918 yıllarında askerlerimiz bir çok cephede olduğu gibi Karadeniz’de destanlar yazmış, namert düşmana geçit verilmemiştir. Birinci dünya harbinde Açlık, yokluk, salgın hastalığın bir sel gibi çiğneyip geçtiği Doğu Karadeniz’de önemli savaşlar yapılmış. Sarıkamış bozgunundan sonra Rus ordusu ancak Harşit’ de durdurulmuş ve 16 aya yakın Harşit vadisini savunarak Rus ordusu Harşiti geçememiştir.
Harşit cephesindeki şehitlikler bugüne kadar araştırılmamış. şehitlikler yok olmuş, Harşit cephesi şehitlerine bir anıt mezar bile yapılamamıştır. Harşit savunmasının canlı şahidi siperler her geçen gün yok oluyor. Başbakanlık Devlet arşivleri ve Askeri Tarih Arşivlerinde Harşit savunması ile ilgili Arşiv belgeleri tasnif bile edilememiştir.
İlgili Devlet yetkilileri tarafından bölgede ciddi araştırmalar yapılmalı. Harşit şehitleri için bölgeye bir şehitler anıtı dikilip siperler koruma altına alınmalı Arşiv belgeleri tasnif edilip kamuoyuna açıklanmalı. Harşit şehitlerine vefa borcumuzu ödemek ve kara denizin Çanakkale cephesi mesabesinde olan Harşit savunması siperlerin korunması için Cumhur başkanı sayın Abdullah Gül, TBMM Başkanı sayın Cemil Çiçek, Başbakan sayın Recep Tayip Erdoğan, Genel Kurmay Başkanı sayın Orgeneral Necdet Özel Başta olmak üzere , mülki, askeri ve idari devlet yetkililerinin bölgeye ilgisini çekip Harşit vadisinde araştırma ve inceleme yapması için kampanya başlatıldı.
Harşit cephesi şehitlikleri ile siperlerin koruma altına alınması için HARŞİT CEPESİ TARİHİ ARAŞTIRMA GURUBU kuruldu. Gurup Harşit vadisinde araştırma yapıp şehit mezarları ve son siperlerin belgesel çekimlerini yapmaya başladı. “HARŞİT SAVUNMASI TARİHİ ARAŞTIRMA GURUBU“ bir bildiri hazırlayarak yaptıkları ön çalışmayı devlet yetkililerine gönderip kamuoyuna açıkladı. Çalışma gurubunun Harşit savunması ile ilgili yaptığı araştırma özetle şöyle.
SARIKAMIŞ HAREKATINDAN HARŞİT SAVUNMASINA
Birinci dünya harbi başladıktan hemen sonra Osmanlı ile Ruslar arasında Doğu cephesi savaşları da başlar.
1 Kasım 1914’te Rus ordusu doğu cephesinde sınırlarımızı aştı.
3. Ordumuzun 118 bin kişilik mevcudu vardı. Ancak iaşe getiren gemiler Ruslar tarafından Karadeniz’de batırıldı. Askerlerin bir bölümü Yemen kıyafeti içindeydi.
Enver paşa Sarıkamış Harekatını kumandanlara tebliğ ettiğinde; Hasan İzzet Paşa direndi.
“ Paşam bu plan iyi bir plan. Ancak mevsim kış. Bu mevsimde bu harekat çok risk taşır. Baharı bekleyelim. Yollar açılsın” dedi.
Enver Paşa’nın cevabı netti:
“Hocam olmasan seni idam ederdim.”
Sarıkamış beyaz ve kırmızı bir felaket olarak çöktü omuzumuza. Silah, iaşe ve giyim malzemesi olarak çok iyi olan Ruslara yenildik.
90 binle anlatılan askerimiz donarak savaşarak ve tifüsle şehit oldu.
Rusların da 30 bin askeri aynı şekilde öldü. Sarıkamış sonrası her iki ordu hem toparlanmaya hem mevzii savaşlarına devam etti.
Rus Çarı Corcile çektiği telgrafta
“ Soğuktan telefonlar bile çalışmıyor. Osmanlı ordusu hala direniyor. Bu nasıl ordu? Derhan Türklere bir cephe daha açın” diye feryad ediyordu. Bir anlamda Çanakkale Savaşı’nın de sebeplerinden biri oluyordu Sarıkamış harekatı.
Yenilmiştik. Ruslar arkasından dilediği kadar takviye alıyordu. Oysa Osmanlı ordusu; aynı anda Çanakkale’de, Kanalda, Irak ve Kafkas Cephesinde savaşıyordu.
Osmanlı ; 93 harbi, Balkan, Yunan, Yemen, Galiçya, Trablusgarp savaşlarından milyonlarca askeri şehit ve yaralı olarak çıkmıştı.
DOĞU KARADENİZ’DE OSMANLI RUS MÜCADELESİ
Sarıkamış yenilgisi sonrasında Rusların önünde silahsız, iaşesiz, yokluk içinde, takviyesiz, toparlanmaya çalışan üçüncü ordu vardı. Teşkilatı mahsusa müfrezeleri ile çete denilen sivil direnişçiler savunuyordu doğu Karadeniz topraklarını.
Bir akrebin kıskacı gibi, Rus ordusu bir koluyla güneyden Erzurum- Bayburt üstünden diğer koluyla da Karadeniz sahilinden, kuzeyden harekete geçti. Sahil kuvvetlerine Rus donanması eşlik ediyordu.
Osmanlı ve Rus ordusu arasında Karadeniz Sahilindeki savaşlar öncelikle Batum, Artvin, Ardahan, Borçka, Hopa yöresinde yoğunlaştı. Artık doğu Karadeniz’de ve doğu cephesinde her karış toprak savaş alanıydı. Derelerin savaşı, tepelerin, sırtların, dağların savaşıydı bu.Her dere, her vadi, her sırt doğal bir cepheydi. Biri terkediliyor, diğerine geçiliyordu. Osmanlının savaştığı büyük cepheler Karadeniz’de asker kaynağını kurutmuştu. Geride ihtiyarlar, kadınlar, çocuklar çoğunluktaydı. Yoklu ve açlık had safhadaydı. Doğudan giren düşman her gün yaklaşıyordu. Batum’dan başlamak üzere bir muhacir seli batıya doğru akıyordu. Hem doğayla, hem hastalıkla, açlıkla, deniz bombardımanı altında batıya doğru akıyordu.
MUHACİRLİK YILLARI VE ORDULARIN DURUMU
Muhacirlik miladı idi karadenizin ve Doğu bölgemizin. Sadece Karadeniz’de iki milyon kişinin muhacir olduğu tahmin edilmektedir. Bu durum muhacer kabul eden diğer şehir ve bölgelerimizin de dengesini bozmuştur.
Seferberlik ilanını takiben Karadeniz’deki Türk kuvvetlerinin dökümü:
Trabzon Jandarma Alayı gönüllülerle takviye ediliyor. Sadece 6 makinalı, 4 top
RUSLARIN ORDU KUVVETİ :
Batum’da dört taburlu bir piyade alayı, I. Kapan Plaston Taburu, Bir Hudut Taburu, 1 İstihkam Taburu, 8 Top, 1 süvari bölüğü, ilave olarak 19 Türkistan alayı ile takviye ediliyor.
18 Kasım 1914 Hopa Hudut Taburu ve gönüllülerden oluşan bir alayımız Ruslara hücum edip 2 top, 100 Rus askerini esir alıyor.
HOPA’DAN HARŞİT’E KARADENİZ DESTANI
21 Kasım 1914 Hopa Müfrezesi 8 bölüklük Russ kuvvetlerine saldırıyor ve 4 bölüğün esir alıyor. Rıza Bey, Artvini alıyor. Bu kuvvetyer Çoruh’u geçip Ardonuçu aldılar. Diğer kuvvetlerimiz Batum’a kadar gelip, elektrik santralini tahrip ettiler.
Rus Komutan General Elshin başarısız sonuçlardan dolayı görevden alındı. Yerine LİYAHOF getirildi.
Batum kuşatması, Borçka Şehitler Tepesi Savaşları, Arhavi Savaşları, Abı deresi, Fırtına Deresi savaşları… Şibat 1914’ten itibaren Ruslar üstünlüğü ele geçirmiş batıya yönelmiştir. Rize düştü. 24 Şubat 1916.
Of cephesinde ummadığı bir dirençle karşılaşan Ruslar Baltacı Deresinde 10 kilometrelik bir cephede büyük zayiat vermiştir. Yerli halkın, of alimlerinin halkı aydınlatma çabaları çok etkili olmuş. Avni Paşa’nın yetkilendirdiği Of müftüsü “Düşmana karşı mücadele etmek için, orduya asker celbi vesair tedbirlerin alınması doğrultusunda Of müftüsü Hüseyin Sabri Efendi’ye her türlü selahiyeti vermiştir. Bütün alakadar makamatın süreti katiyyeden mazkaret göstermesini beyan eylerim”
Ruslar hiç beklemedikleri bu direnişte büyük zayiat vermiş ve Baltacı Dere’sini ancak 22 gün sonra aşabilmişlerdir. Of ve Çaykara ahalisi varını yoğunu, canını ortaya koymuştur.
Kelali Tepeleri ve Madur Dağı Savaşları ( 26 Mart 1916)
15 Nisan 1916 :Of kazası işgal edildi. Üçgün sonra da Trabzon işgal edildi.
18 Nisan 1916: Ardından Akçaabat’a girdiler.
Sahil birlikleri ve yerli milis güçleri karada düşmanı karşıladı. Karadağ, Çamlıtepe, Kanlıtepe, Işıklar Köyü.
Ruslarla vuruşulmuş, tam 92 gün Rus Ordusu durdurulmuştur. Askeri birliklerimizin yanınoa sivil çetelerimiz yer almış. Önemli sonuçlar alınmıştır. Ancak Ruslar dört ay süren Bayburt Kop Geçidi, Masad Vadisi, Ahsunk Hanları, Maden hanları savaşlarından sonra Bayburt düştü.
Düşmanın sahil güçlerimizin arkasına düşme tehlikesi belirince ve Bayburt’un da düşmesi geri çekilip yeni bir savunma hattı kurmak gerekti.
ÜÇÜNCÜ ORDUMUZUN SAVUNMA HATTI HARŞİT CEPHESİ
Üçüncü Ordu Konumatın Vehip Paşa; Erzincan, Tirebolu arasına bir çizgi çekip savunma hattını, üçüncü orduyu bu çizgi üzerine konuşlandırdı.Bu cephe Harşit Cephesiydi.
Harşit; Gümüşhane dağlarından doğan ve Tirebolu’ dan Karadeniz e dökülen ırmağın adıdır. Harşit ırmağının yatağı Derin ve sarp bir vadiydi. Ayrıca derin ormanları giyinmiş her iki yanında yüksek ve aşılması zor savunmaya uygun sırtlara sahipti. Ormanlar ve arazi Sarıkamış’ta Rusların işine yaramıştı. Taarruz eden Osmanlı ordusu idi. Şimdi burası Harşit Vadisi idi. Roller değişmişti. Ruslar taarruzdaydı. Biz savunmadaydık. Sarp arazi bizden yanaydı. Bu sırtları kaplayan engin ormanlar ordumuzun yorganıydı. İki Vadi arasında akan harşit doğal engeldi. En büyük silahımız ise vatınımız koruyor olmaktı. Karadağ’daki birliklerimiz ve çetelerimiz Harşit’in batı yakasında konuşlanıp savunma hazırlıklarını hızlandırdı.
OSMANLI ORDUSU’NUN KARARGAHI ESPİYE – ARPACIK KÖYÜ
Ruslar Karadağ savaşlarından sonra Harşit’e çekilen ordumuzun boşalttığı köylere girmeye devam ettirdi. Vakfıkebir, Tonya, Eynesil ve 27 Temmuz 1916 günü Görele’yi işgal etti.
Çavuşlu’da Şeminin gıranından çetelerin yaptığı baskında Rusların taburu telef oldu. Bunun üzerine Heri altı ve Dumurlu Deresi altında bir katliamı gerçekleştirdi. Düşman artık ilerliyordu ama yoğurdu üflüyordu. Rus ordusu Üç filo 36 gemi denizden, karagücü ile karadan Harşit’in doğusunda konuşlandı.
Sahil müfrezemiz 37 tümen komutanı Hamdi Paşa idi. Tümen karargahı bugünkü Espiye’nin Arpacık Köyü’nde idi. İnköyü, Aslancıkbaşı, Güce sırtları, Şaban Kalesi, Garigen, Tepe alan, Olucak, Argaç Tepesi savunma için hazırlanmıştı. Harşit vadisindeki Osmanlı Ordusunun kazdığı siperler bütün canlılığı ile halen o günkü gibi durmaktadır.
Ağaç başı yaylasın ’da birlik karagahı vardır. Tepe alan iaşe nakliye ve dağıtım yeri olarak kullanılmaktadır. Ayrıca hakim olduğu tepeye taciz atışları için kullanılıyordu.
HARŞİT CEPHESİNDE SON SİPERLER KORUNMALI
Bugün Gümüşhane yaylası olan Harşit vadisindeki Güvende’ nin kuzeyinden başlayan yakın savunma mevzileri de bütün canlılığı ile durmaktadır. Ağaçbaşı… Güvendebaşı, Güvende arkası, Kabaktepe, Naldöken, Balıklı gıranı, Gerdanlık tepe de bütün canlılığı ile bu siperler duruyor. I. Dünya Savaşının Doğu cephesinin son siperleri burda yatıyor. Harşit’in batı tepelerinde.Ormanların zirvelerinde, zirvelerdeki topuk yaylalarında bu siperler yaşıyor. İçine girecek askeri bekliyor sanki. Sarıkamış yenilgimiz ile batıya yönelen Rus ordusunun tepelerde, sırtlarda, vadilerde, derelerde, yaylalarda dişiyle tırnağıyla karşısına dikilen Türk ordusunun son siperleriydi bu siperler. Üçüncü ordumuzun Birinci Dünya savaşındaki ıslak imzaları halen bütün heybetiyle esrarı ile duruyor. İçinde otlar büyümüş, ihtişamı eksilmemiş.
Acıdır ki; ne üzerinde otlayan koyunlar, ne çobanlar ne de yanlarından geçen yolcular bu siperlerin farkında değil.. Üzerinde piknik yapan insanlarımız neyin üstünde oturduğundan haberi yok. Acımız bu. Narkoz almış acımız!
Bu savaş doğu cephesinin sırtına acımasız yükler yüklemiştir. Kanalda, Irakta, Kut’ül Emmare’de, Trablus’ta, Çanakkale’de,Kafkasya’da, savaşan Osmanlı orduları, üç milyon civarında asker kaybetmiştir.
Doğu Karadeniz’de Muhacirlik diye adlandırılan felaket yüzbinlerce ocak söndürmüştür. Ta Batumdan başlayan ve Rus Ordusundan Ermeni eşkiyasından kaçan ve batıya akan muhacir sayısı iki milyon olarak verilmektedir. Ve bunların yarıdan fazlası geri dönmediği gibi gittikleri bölgeleri de büyük bir yükün altında bırakmışlardır.
RUSYA’DA EKİM DEVRİMİ VE HARŞİT CEPHESİ
Rusya’da Ekim devrimi gerçekleşince Rus ordusunda çözülmeler meydana geldi. Yöreyi iyi bilen gerilla savaşı veren milisler ve üçüncü ordumuz karşısında bir hayli yıpranmıştı. Ermenileri örgütlediler. Ayrıca Ermenilerle Pontus Çeteleriyle savaşıyordu. Ruslar Erzincan anlaşması gereği Harşit vadisinden çekilmeye başladılar.
13 Şubat 1918 tarihinde Tirebolu’dan hareket eden sahil kuvvetlerimiz 13 Şubat 1918’de Görele’ye girdi. Vakfıkebir ve 17 Şubat 1918’de Trabzon… Ve Nihayet Rize, Artvin, Çayeli, Hopa, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum bütün doğu cephesi korkutuluyor. Osmanlı Ordusu bunu takiben Ermeni çeteleriyle oluşturulmuş ve silahlandırılmış Ermeni alaylarıyla savaşıyordu. Doğudaki Ermeni mezalimi bu savaşlarda bertaraf ediliyor. Rus işgalinden kurtulmuş olmak Mondros öncesi ülkemize bir nefes aldırıyor. Anca; Anadolu’ya sahipsen rahatlık senin işin değildir.
HARŞİT’İ SAVUNAN ASKERLERİMİZE VEFA…
Şimdi Harşit Vadisi’nin batı zirvelerinde bir yaz iki kış geçirmiş üçüncü ordumuza bağlı 37. Tümen’in, denizden Erzincan’a kadar uzanan çizgide mevzilenmiş ve savaşmış askerlerimizin, milislerimizin hakkı unutulmak mı?
1916’den 2016’ya iki yıl sonra Harşit savunmasının yüzüncü yılıdır. Yüzüncü yıl anısına bu canlı siperlerin yeni neslimize tanıtılması elzemdir. Şimdi üzerinde uçurtma şenlikleri yapılıyor. Ancak bastığı yeri tanımayan gençlik; hangi geleceğin teminatı olabilir?
Çevre orman Bakanlığımızca bu siperlerin bulunduğu yerlerin milli park ilan edilmesi ve koruma altına alınması gerekir. Bu bir borçtur!
Doğu Karadeniz bölgemizin miladıdır Harşit Savunması. Ondan öncesi vardır. Sonrası vardır. Ama 1916, 1918 yıllarında olan olayları anlatmalıyız. Unutmamalı ve unutturmamalıyız. Savaşmak için değil, tedbir için! Tekerrür etmesin diye tarih!….
CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN VE GENEL KURMAY BAŞKANI ŞEHİTLERE SAHİP ÇIKMALI.
Birinci dünya harbinde Açlık, yokluk, salgın hastalık, bir sel gibi çiğnemiş geçmiştir Doğu Karadeniz’i. Ama yiğit kara deniz uşağı Rus ordusunu Harşit’ de durdurulmuş ve 16 aya yakın Harşit vadisini savunarak Rus ordusu Harşit’i geçememiştir. Ancak bölgedeki şehitlikler bugüne kadar araştırılmamış. şehitlikler yok olmuş, Harşit cephesi şehitlerine bir anıt mezar bile çok görülmüş. Harşit savunmasının canlı şahidi siperler her geçen gün yok oluyor. Devlet yetkilileri tarafından bölgede ciddi araştırmalar yapılmalı. Harşit şehitleri için bölgeye bir şehitler anıtı dikilip siperler koruma altına alınmalıdır. Harşit şehitlerine vefa borcumuzu ödemek ve kara denizin Çanakkale’si mesabesinde olan Harşit cephesindeki siperlerin korunması için Cumhur başkanı Sayın Abdullah Gül, TBMM Başkanı sayın Cemil Çiçek, Başbakan sayın Recep Tayip Erdoğan, Genel Kurmay Başkanı sayın Orgeneral Necdet Özel’in ilgi, yardım, ve desteğini bekliyor , mülki, askeri ve idari ilgili devlet yetkililerin Harşit vadisinde araştırma ve inceleme yaparak Harşit cephesi şehitlikleri ile siperlerin koruma altına alınması için çalışma yapmalarını istiyoruz.
Ali DAĞLAR
Bu makaledeki bahsi geçen konu çok önem arz etmektedir bu gün geziler düzenleniyor insanlara yöreler tanıtılıyor fakat gecmişimizle alakalı önem arz eden konulara neredeyse hiç değinilmiyor buraların yeni nesillere tarihi gercekligi saklanmadan gerek tarihçiler gerekse devlet yetkilileri tarafından bune benzer nice tarihi hadiseler anlatılmalı bu vesile vatanımızın müdafaasında şehit düşünlerimiz cümlesine yüce mevlam rahmet eylesin