10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü de çalışarak geçirdik. Yıllardan beri araştırma yapıp belgesel çekimi yaptığım Sakarya Nehri ile ilgili, başta Sakarya Valisi Sayın Ahmet Hamdi Nayır olmak üzere Sakarya ili yetkili ve yöneticileri ile Sakarya Nehri üzerine, Geyve Ali Fuat Paşa’da tarihi taş köprü karşısında belgesel çekimi yaparak akşam geç saatlerde Gebze’ye döndüm.
Sakarya Nehri’nde su değil binlerce yıllık kültür ve medeniyet tarihimiz akar. Sakarya Nehri ile ilgili bugün ilk söyleşiyi, Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ile yaptık. Sakarya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü, Sakarya Orman Bölge Müdürü, Sakarya Kültür ve Turizm Müdürleri Sakarya ile ilgili çok önemli bilgiler verdi.
Geyve Kaymakamı ve Belediye Başkanı, Vali Bey ile yaptığımız belgesel çekimine eşlik ettiler. Geyve’nin, İpek Yolu Belediyeler Birliği başkanlığını yaptığını öğrendik. Bugün verimli ve çok güzel bir çalışma gerçekleştirdik.
Sakarya Nehri ile ilgili daha önce yazdığımız yazıyı sizlerle paylaşıyor, birlikte okuyoruz.
Sakarya Nehri, kültür tarihimiz için çok önemlidir. Necip Fazıl Kısakürek’in ünlü ‘Sakarya’ türküsü şiirine ilham kaynağı olan Sakarya Nehri ile ilgili yıllardır çekimler ve araştırmalar yaparak belgeselleştirmeye çalışıyorum. Adını Sakarya Medyan Muhaberelerinin yapıldığı Afyon – Eskişehir Polatlı bölgesindeki Sakarya Ovası’ndan alan, Sakaryabaşı diye Eskişehir’de ırmağın doğduğu yerdeki manzarası ile insanı büyüleyen, Sakarya Nehri’nin doğduğu yerden, denize döküldüğü Sakarya Karasu’ya kadar değişik zamanlarda belgesel çekimleri yaptık.
Geçtiğimiz gün Sakarya Nehri ile ilgili belgesel çekimleri için Sakarya’nın Karasu ilçesine gittim. Karasu ilçesine en son yıllar önce gitmiştim. Burası henüz betonlaşmamış, sahiller tüm doğallığı ile korunurken, köyler geleneksel mimarisini muhafaza ediyordu.
Karasu ilçesinde gördüğüm manzara beni gerçekten dehşete düşürdü. Sahiller tam anlamı ile beton yığını haline gelmiş. Sakarya Nehri’nin denize karıştığı yere yakın, büyük bir liman kurulmuş. Nehrin çevresi Organize Sanayi Bölgesi ilan edilmiş. 3. Boğaz Köprüsü, otoyol bağlantılarının buradan geçecek olması bölgeyi cazibe merkezi haline getirmiş. Tam anlamı ile bölge her bakımdan yatırımcıları cezbeden bir konumda.
BELEDİYE BAŞKANINA TARİHİ GÖREV DÜŞÜYOR
Sakarya Nehri’nin denize döküldüğü Karasu ilçesine sahip çıkmak, Karasu ilçesinin 2023 vizyonunu ortaya koymak noktasında, başta ilçe belediye başkanı ve yetkililere büyük görev düşüyor. Karasu ilçesi ile ilgili bugün ciddi anlamda bir çalışma yapılmazsa, geleceğini ortaya koyacak bilimsel ve akademik çalışmalar ortaya konulmazsa, gelecekte çok büyük sorunlar yaşanabilir.
Bugün bölgede henüz sanayileşme başlamamış. Şimdiden raporlar hazırlanmalı. Geleceğin Karasu ilçesi planlanmalıdır. Özellikle Sakarya Nehri’nin denize döküldüğü bölge koruma altına alınmalı, gerekirse sit alanı ilan edilerek doğal görünümü korunmalıdır. Sakarya Nehri’nin denize döküldüğü yerde çekimler yaparken gerçekten insan etkileniyor. Ünlü şairimiz Necip Fazıl’ın yazdığı şiirler bir kez daha insanın hafızasında tazeleniyor. Gelin birlikte Necip Fazıl’ın Sakarya şiirini okuyalım.
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
Necip Fazıl Kısakürek