Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularıma, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında dün gece Yozgat’ın Sorgun ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarıma Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, tüm yakınlarına başsağlığı temenni ediyorum.
Buradan bir kez daha canımızın yanmaması, ocaklara ateş düşmemesi için tüm sürücülerimizi trafik kurallarına uymaya davet ediyorum.
“TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONUMUZDAN ASLA TAVİZ VERMİYORUZ”
Son kabine toplantımızdan bu yana dış politikadan güvenliğe, eğitimden ticarete her alanda Türkiye’yi hayalleriyle buluşturma mücadelemizi kesintisiz sürdürdük. Küresel ölçekte yaşanan ve ülkemizi de etkileyen pek zorluğa rağmen Türkiye yüzyılı vizyonumuzdan asla taviz vermiyoruz.
Cumhuriyetimizin 100’üncü, hariciye teşkilatımızın 500. yaşını kutladığı bir dönemde, 14. Büyükelçiler Konferansı’nı düzenledik. Bu toplantıda büyükelçilerimizle güncel, bölgesel ve küresel meselelere dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Türkiye Yüzyılı’nda nasıl bir dünya tasavvur ettiğimizi, Türk dış politikasının önceliklerinin önümüzdeki dönemde neler olacağını, bu süreçte kendilerinden neler beklediğimizi diplomatlarımıza tekrar ifade ettik. Sahada ve masada güçlü Türkiye iddiamızı tüm yönleriyle hayata geçirmekte kararlı olduğumuzu vurguladık. Bu hedefimizin altını dolduracak hamle ve hazırlıkları 2002 yılından beri zaten yoğun bir şekilde yapıyoruz.
“BUGÜN 146 ÜLKEDE BÜYÜKELÇİLİK SEVİYESİNDE TEMSİL EDİLİYORUZ”
Göreve geldiğimizde 163 olan temsilcilik sayımız bugün itibarıyla 260’a çıktı. Hükûmeti devraldığımızda yalnızca 93 ülkede büyükelçiliğimiz varken, bugün 146 ülkede büyükelçilik seviyesinde temsil ediliyoruz. Bilhassa Afrika, Latin Amerika ve Asya gibi daha önce mevcudiyetimizin çok kısıtlı olduğu bölgelerde bayrağımızı gururla dalgalandırıyoruz.
Toplamda 260 temsilcilikle dünyanın en geniş diplomasi alanına sahip ilk 5 ülkesinden biriyiz. Sadece kapasite bakımından değil, zihniyet olarak da dış politikada büyük bir dönüşüm gerçekleştirdik. İçe kapanık, edilgen bir anlayış yerine, girişimci, insani ve Türkiye eksenli bakış açısını dış politikamızda hakim kıldık. Üç kıtanın tam merkezinde yer alan ülkemizin tarihî, kültürel ve coğrafi açısından tüm potansiyelini kullanabilmesini sağladık. Türkiye’nin sadece kendi sınırlarından ibaret bir ülke olmadığını, çok daha büyük, çok daha kapsamlı bir gücü temsil ettiğini sadece söylemde bırakmıyor, duruşumuz ve eylemlerimizle de ispat ediyoruz.
Türk ve İslam dünyasıyla münasebetlerimiz, hamdolsun son bir asırdaki en parlak dönemini yaşıyor. Avrupa’yla ilişkilerimiz karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde gelişiyor. Dün Sayın Victor Orban’ın davetine icabetle gerçekleştirdiğimiz günübirlik Macaristan ziyareti bunun en somut örneğidir. Stratejik ortağımız ve NATO müttefikimiz Macaristan’la Türk Devletleri Teşkilatı’nda da çok yakın iş birliği içindeyiz. Bu sene 3,5 milyar dolar seviyesinde olan ikili ticaretimizi en kısa sürede 6 milyar dolar hedefine ulaştırmakta kararlıyız.
“DÜNYA BARIŞINA KATKI SUNMANIN DERDİNDEYİZ”
Aziz milletim; Türkiye olarak bölgesel ve küresel krizlerde kimi zaman arabulucu, kimi zaman kolaylaştırıcı roller üstleniyoruz. Gerilim ve macera peşinde koşmadan çıkarlarımızı korumanın, dünya barışına katkı sunmanın derdindeyiz. Hep söylediğimiz gibi, bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde, petrolünde, altınında, yer altı ve yer üstü kaynağında gözümüz yok. Binlerce yıllık tarihinde sömürgecilikle lekesi olmayan bir milletiz. Nasıl bir başkasının hakkına el uzatmıyorsak, ülkemizin ve milletimizin ve kardeşlerimizin hakkının yenilmesine de seyirci kalmıyoruz.
Geçen Cuma günü Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik alanındaki topraklara yönelik fiziki müdahalesi bizim açımızdan asla kabul edilebilir bir durum değildir. Pile Köyü’nde yaşayan Kıbrıs Türk’ünün kendi vatan topraklarını ulaşımını engellememek ne hukukidir, ne insanidir. Barış Gücü, gerek köylülere yönelik fiziki müdahalesi, gerekse müdahale sonrası yaptığı talihsiz açıklamalarla tarafsızlığına gölge düşürmüş, zaten yaralı olan itibarını daha da zedelemiştir.
“ADA’DAKİ EMRİVAKİLERE VE HUKUKSUZLUKLARA RIZA GÖSTERMEYECEĞİMİZ BİLİNMELİDİR”
Uluslararası hukukla bağdaşmayan bu tavırlar sebebiyle bölgede gerilim maalesef yeniden tırmanmıştır. Komşularımızla ilişkilerimizi karşılıklı olarak güçlendirmeye ve aramızdaki pürüzleri gidermeye çalıştığımız bir dönemde yapılan bu müdahaleyi kesinlikle iyi niyetli bulmuyoruz. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden beklenen, istikrarı bozucu davranışlar yerine isminin hakkını vererek Ada’daki tüm tarafların insani ihtiyaçlarının çözümüne katkı sunmasıdır. Garantör bir devlet olarak, ara bölge başta olmak üzere Ada’daki emrivakilere ve hukuksuzluklara rıza göstermeyeceğimiz bilinmelidir.
Kıbrıs Türk’ü kardeşlerimizi, Rum Kesiminin hak, hukuk tanımaz, sürekli tek taraflı taleplerini dayatan uzlaşmaz tavrıyla baş başa bırakmayacağız. Hayata geçirdiğimiz ve geçirmekte olduğumuz devasa projelerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda hak ettiği yeri almasını temin edeceğiz. Bu doğrultuda attığımız önemli adımlar arasında 2015 yılında devreye aldığımız su temin projesiyle 20 Temmuz’da hizmete açtığımız Ercan Havalimanı’nın yeni terminal binası ve pistini sayabiliriz.
Aynı şekilde Türk Devletleri Teşkilatı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geçen sene Kasım ayında Semerkand’da anayasal ismiyle kucak açtı, bunu Türk Devletleri Asamblesi Gözlemci Üyeliği izledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde temsilcilikler açmaya hazırlanan ülkeler var.
Bu arada, Avrupa Birliği’nin bu gelişmelerle ilgili yaptığı açıklama çok ama çok talihsiz. Zira açıklamayı yapan komiser öncelikle Bürgenstock’ta bulunan halef-selef oldukları zat ile irtibata geçerse -tavsiye ederim- iyi olur. Mücadelemiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eşit egemenliği ve eşit uluslararası statüsü tüm dünya tarafından teyit edilene kadar sürecektir. Aynı şekilde güney sınırlarımızda hayata geçirilmeye çalışılan oldubittilere karşı da tavizsiz duruşumuzdan geri adım atmayacağız. Türkiye’nin tüm haklı itirazlarına rağmen terör örgütleriyle iş birliklerinden vazgeçmeyen sözde müttefiklerimize bu kararlılığımızı kabul ettirene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Ülkemizin meşru güvenlik kaygılarıyla derin tarihî ve insani ilişkileri temelinde yürüttüğümüz harekâtlarımıza her fırsatta yenilerini ekleyerek sınırlarımızın her karışını güvenli hâle getireceğiz.
“TÜM AFRİKA COĞRAFYASINDAKİ ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDECEĞİZ”
Kuzey Afrika ve Afrika’daki dostlarımızla insani ilişkilerimizi ortak çıkarlar temelinde derinleştirmemizden rahatsız olanlar var bunları da iyi biliyoruz. Buna rağmen medeniyetimizin ve kültürümüzün bize gösterdiği istikamette tüm Afrika coğrafyasındaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi, krizden her iki ülkenin de en az zararla çıkması için samimi gayret gösteren neredeyse tek devlet Türkiye’dir. Karadeniz girişiminden esir takasına kadar pek çok konudaki somut başarılarımızla bu samimi yaklaşımımızı ispatladığımıza inanıyorum. Önümüzdeki dönemde hem tahıl koridorunun tüm tarafların beklentilerini karşılayacak adil şartlarda yeniden açılması hem barış umutlarının filizlenmesi için daha çok çaba harcayacağız. Çünkü biz daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna yürekten inanıyoruz.
Aziz milletim; Türkiye Ağustos ayını dünyanın pek çok bölgesini etkileyen ve iklim değişikliğiyle ilişkili hâle getiren yüksek hava sıcaklıklarıyla geçiriyor. Bazı şehirlerimizde 50 dereceyi bulan sıcaklıkların ölçülmesi meselenin vahametini ortaya koyması bakımından önemlidir. İklim değişikliği suretiyle sadece uzmanların tartıştığı bir mesele olmaktan çıkmış, artık günlük hayatımızın bir parçası hâline gelmiştir. Ülkemizin iklim değişikliğinin sebebi olarak gösterilen insan ürünü sorunlarda neredeyse hiçbir payı yoktur. Buna rağmen iklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde atılan uluslararası adımların tamamında yer aldık, taraf olduk, yükümlülüklerimizi harfiyen yerine getirdik, getiriyoruz.
“DAHA TEMİZ VE DAHA YEŞİL TÜRKİYE İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Paris İklim Anlaşmasına 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedeflerimizle en önemli katkıyı veren ülkeler arasındayız. Sıfır atıktan yenilenebilir enerji projelerine, millet bahçelerinden orman varlığımızı artırmaya, atık su arıtmadan hava kalitesi ölçümüne kadar pek çok uygulamayla daha temiz ve daha yeşil Türkiye için çalışıyoruz. Yenilenebilir kurulu güç bakımından Avrupa beşincisi, dünya on ikincisiyiz. Buna rağmen küresel gelişmelerin olumsuz etkilerinden kendimizi izole edemediğimiz bir gerçektir.
İklim değişikliğinden savaşlara kadar pek çok faktör gıda arz güvenliğini tüm toplumlar için bir millî güvenlik meselesi hâline dönüştürmüştür. Topraklarının önemli bir kısmı Akdeniz havzasında yer alan ülkemiz için 2100 yılına kadar yapılan projeksiyonlar ortalama sıcakların yükseleceğine, sıcak hava dalgalarının yaygınlaşacağına, orman yangını risklerinin artacağına, yağışların düşeceğine, dengesiz yağışlar sebebiyle taşkınların çoğalacağına, velhasıl bugüne kadar alışık olmadığımız pek çok sorunla karşı karşıya kalacağımıza işaret etmektedir. Nitekim ilkbahardan yaza girerken yaşanan yoğun yağışların ardından gelen yüksek hava sıcaklıklarının etkileri ülkemizde tarımdan enerjiye pek çok alanda hissediliyor.
Dünyamızın ve insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren bu hayati konuda hem kendi yükümlülüklerimizi yerine getirerek hem küresel düzeyde inisiyatif üstlenerek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Önümüzdeki ay katılacağımız G-20 Zirvesi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bu hususları muhataplarımızla paylaşarak kendi vatandaşlarımıza ve tüm insanlığa karşı görevlerimizi yapacağız.
Diğer yandan, dünya ortalamalarına göre ciddi su stresi çeken bir ülke olarak elimizdeki kaynakları çok iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. Son 21 yılda yaptığımız 479 milyar liralık yatırımla inşa ettiğimiz barajlar ve sulama tesisleri sayesinde ülkemizin kullanılabilir su kaynaklarının önemli bir kısmını en verimli şekilde değerlendirme imkânına kavuştur.
“SU TÜKETİMİNDE VERİMLİLİĞİ EN ÜST SEVİYEYE ÇIKARTACAK TEDBİRLER ALIYORUZ”
Hükûmetlerimiz döneminde inşa ettiğimiz 9585 tesis sayesinde baraj ve göletlerimizin depolama hacmini 50 milyar metreküpten 183 milyar metreküpe çıkardık. Sulanan alanları 21,7 milyon dekardan 70 milyon dekara yükselterek çiftçilerimizin gelirlerinde önemli artış sağladık. Tüm bunları da çevreci maskesiyle ülkemizin kazanımlarına saldıran marjinallerin engelleme girişimlerine rağmen başardık. Bugün geriye dönüp baktığımızda yaptığımız barajların inşaatlarını durdurmak için yürütülen kampanyaların gerisindeki sinsi niyetleri daha iyi anlıyoruz. Ancak artık tarımsal üretimde verimi yükseltmek için daha fazlasını yapmamız gereken bir döneme girdiğimiz açıktır. Kuraklıkla mücadele stratejisi ve eylem planımızı bu yıl yenileyerek yol haritamızı oluşturduk. Çiftçilerimizin de doğal afetlere karşı tarım sigortasını ve gelir koruma sigortasını ihmal etmeyerek yürüttüğümüz çalışmalara destek olmalarını bekliyoruz. Bir yandan tarımsal üretimi çeşitlendirmeye ve hasılayı artırmaya çalışırken, diğer yandan su tüketiminde verimliliği en üst seviyeye çıkartacak tedbirler alıyoruz. Topraksız tarım, dikey tarım gibi uygulamalarla, jeotermal ısıtmalı tarım ihtisas organize sanayileriyle, damla ve basınçlı sulama sistemleriyle bu doğrultu da yeni adımlar atıyoruz. Denize dökülen su kaynaklarımızı ekolojik dengeyi de gözeterek su potansiyeli yetersiz iç bölgelere aktarmaya yönelik projelerimiz sürüyor. Tarımsal sulama yanında bireysel tüketimi ve sanayide kullanılan su miktarını da azaltmamız şarttır. Bunun için kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm insanlığı su tüketiminde tasarruflu davranmaya davet ediyorum.
“EKONOMİK SORUNLARI AŞACAK PROGRAMIMIZ MEVCUTTUR”
Aziz milletim; bu yaz sıcağında küresel krizlerin etkisiyle ülkemizi ve vatandaşlarımızı bunaltan bir diğer husus da ekonomik sıkıntılardır. Her fırsatta altını çizdiğim gibi ülkemizin son 10 yıldır maruz kaldığı siyasi saldırıya, her sosyal kumpasa, terör örgütleri üzerinden organize edilen her güvenlik tehdidine, ekonomik tuzaklar da eşlik etmiştir. Öyle ki 2018 yılından itibaren tuzaklar alenen ekonomimizi mahvetme tehditlerinin savrulduğu hezeyanlara kadar varmıştır. Türk siyasi tarihinin önemli sembollerinden biri olan Mayıs 2023 seçimleri öncesinde de ekonomimizle ilgili yine aynı senaryolar devreye alınmıştır. Bu süreçte milyarlarca doların bilinçli şekilde piyasadan çekilmesinden, yalan ve yanlış haberlerle toplumda panik oluşturmaya kadar nice oyunlar oynanmıştır. Seçim sonuçları umulduğu gibi çıkmayıp, millî iradenin tercihi Türkiye Yüzyılı’ndan yana olunca hevesler kursaklarda kalmış, ancak ortaya çıkan ekonomik yük pek çok dengeyi sarsmıştır. Evet, bugün Türkiye’nin ekonomide tabi ki sorunları var, ama hamdolsun bu sorunları aşacak irademiz, tecrübemiz, potansiyelimiz ve programımız da mevcuttur.
Son dönem de ekonomik göstergelerde olumlu yönde yaşanan değişikliklerin kalıcı olduğundan kimse şüphe etmesin. Türkiye ekonomisine sadece faiz ve kur penceresinden bakan mandacı dayatmanın kodları artık çözülmüştür. Bu dayatmanın yerini yatırım, istihdam, üretim, ihracat yoluyla büyüme üzerine kurulu sağlıklı bir iktisadi yaklaşımın almasının önüne kimse geçemeyecektir.
Son aylarda ülkemizin risk primindeki düşüş, yurt dışı borçlanma faizlerindeki azalma ve rezervlerdeki iyileşme, alınan tedbirlerin sonuç verdiğini gösteriyor. Enflasyondaki yükselişin geçici olduğu, artık her geçen gün daha iyi görülmektedir.
Fırsatçılara karşı otomotiv piyasasında yaptığımız denetimler, meyvesini çok açık vermektedir. Düzenlemelere aykırı hareket ettiği tespit edilenlere 211 milyon lira idari para cezası uygulandı. Denetim ve tedbirler neticesinde otomotiv fiyatlarındaki balon sönmeye başlandı. Piyasa gerçekleriyle hiçbir bağı bulunmayan fahiş fiyatların oluştuğu diğer sektörlerde de önlemlerin etkilerini yakında göreceğiz.
“MİLLETİMİZİN MALINA VE LOKMASINA KASTEDEN AÇGÖZLÜLERE KESİNLİKLE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Farklı bahaneler öne sürerek milletimizin malına ve lokmasına kasteden açgözlülere kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Hayat pahalılığıyla mücadelemizi bir tarafta denetimlerin, diğer tarafta tedbir ve düzenlemelerin olduğu çift kulvarlı bir şekilde yürüteceğiz. Bugünkü toplantımızda diğer hususlar yanında bu konuda atılabilecek ilave adımları da değerlendirdik.
Deprem yaralarını sarmak için arttırdığımız vergiler, memurlarımıza, asgari ücretlimize ve emeklilerimize yaptığımız ücret artışları gibi hususların enflasyon üzerindeki baskısı zamanla azalacaktır. Tabii önümüzdeki aylarda ücretlilerin gelirleri arasındaki dengesizliği azaltacak ilave önlemleri aşama-aşama devreye alacağız. Hep söylediğimiz gibi, ekonomide birinci önceliğimiz tüm vatandaşlarımızın refahını mümkün olan en üst seviyeye çıkarmaktır.
Dünyada Kovid-19 salgınıyla başlayan ve Rusya-Ukrayna savaşıyla devam eden kriz ikliminin ülkemize olan etkilerini ciddi şekilde kontrol altına aldık. Milletimizin alım gücünü yeniden eskisinin de üzerine yükseltmek için var gücümüzle çalışıyoruz.
“ENFLASYONU VATANDAŞIMIZIN GÜNLÜK HAYATINDAN ÇIKARACAĞIZ”
Yatırım, istihdam ve üretimi gözeten, ihracatçının finansmana erişimine öncelik veren bu sürecin sonunda enflasyonu vatandaşımızın günlük hayatından çıkaracağız. İşçisinden memuruna, esnafından emeklisine tüm vatandaşlarımdan biraz daha sabırlı olmalarını, bize güvenmelerini, attığımız ve atacağımız adımlara destek vermelerini bekliyoruz. Yaşanan her sıkıntının farkındayız, dillendirilen her serzenişi duyuyoruz. Aynı şekilde bizim Türkiye’de bu sıkıntıları çözebilecek azme, birikime, güce sahip tek siyasi irade ve yönetim olduğumuzu da biliyoruz.
Her gün yeni bir skandalla, ihanet ve ayak oyunuyla gündeme gelen, daha kendi aralarındaki sorunları bile çözmeyen-çözemeyen eski masa ortaklarının insanımızın dertlerine derman olması elbette mümkün değildir. Türkiye’yi 21 yıldır hangi badirelerden kurtararak bugünlere getirdiğimizin şahidi, milletimizin bizatihi kendisidir.
Türkiye’yi altyapı ve üstyapı zenginlikleriyle dünyada örnek bir ülke hâline nasıl getirdiysek, bundan sonraki süreçte de aynı iradeyle yolumuza devam edeceğiz. İnşallah önümüzdeki yıllarda bugünkü sıkıntılarımızı da bir geçmiş zaman hatırası olarak yâd edeceğiz. Bundan en küçük bir şüphemiz bulunmuyor.
“ULUSLARARASI YATIRIMCILAR DA EKONOMİMİZDEKİ OLUMLU GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLİYOR”
Nitekim ekonomideki olumlu gelişmelerin işaretlerinden biri de, Merkez Bankası rezervlerimizdeki güçlü artıştır. Mayıs sonunda 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervler, 11 Ağustos itibariyle 116 milyar doların üzerine çıkmıştır. Uluslararası yatırımcılar da ekonomimizdeki olumlu gelişmeleri yakından izliyor. Seçim öncesi Türkiye’ye yönelik iftira kampanyalarıyla çizilen karanlık tablonun asılsız olduğunu onlar da anlamaya başladı. Finansal piyasalarda risk göstergesi olarak takip edilen CDS seviyesinin Mayıs ayına göre neredeyse yarı yarıya azalması, bunun bir işaretidir.
Aynı şekilde geçen ay Körfez ziyaretimizde imzaladığımız toplam değeri 50 milyar doları aşan anlaşmalar, ülkemize duyulan güveni göstermiştir. Önümüzdeki dönemde uzun vadeli doğrudan yatırımların daha da arttığını inşallah hep birlikte göreceğiz. Bu doğrultuda bankalardaki mevduatın Türk Lirası’na geçişini teşvik edecek, rezervleri güçlendirecek adımları da hızlandıracağız. Amacımız, bir süredir durgun seyreden kredi mekanizmasına işlerlik kazandırarak istihdam ve üretim odaklı ekonomik işleyişi güçlendirmektir. Türkiye’nin bugününü hazmedemeyen, geleceğini karartmak isteyen içerideki ve dışarıdaki karanlık odaklara rağmen, ülkemizi hedeflerine ulaştırmak için yolumuza devam edeceğiz.
“DEPREM BÖLGESİNE TAHSİS ETTİĞİMİZ PROGRAMLARIN SÜRESİNİ 9 AY UZATTIK”
Aziz milletim; bugünkü toplantımızda bu yolcuğumuzda bizlere güç verecek önemli kararlar aldık.
Deprem bölgesine tahsis ettiğimiz 50 bin kişilik toplum yararına programların süresini 9 ay uzattık. Depremzedelerimize AFAD vasıtasıyla yapılan mali ve diğer desteklerin toplam tutarı 79 milyar lirayı aşıyor. Düzenli olarak yaptığımız kira yardımlarımızdan 327 bin 250 hanemiz faydalanıyor.
Önceki Kabine Toplantımızda taahhüt ettiğimiz üzere çadırlarda kalan hak sahibi vatandaşlarımızın tamamının konteynerlere geçişini sağladık. Deprem konutlarının inşası da süratle devam ediyor. Önceki hafta Kahramanmaraş’ta 7 ayrı bölgede toplam 9 bin 74 konut ile 231 iş yerinin temelini attık. Çarşamba günü canlı bağlantıyla bu sefer Adıyaman’da deprem konutlarının temelini atacak, yerinde dönüşüm projemizi başlatacağız. Ekim-Kasım ayından itibaren inşallah hak sahiplerine evlerine peyderpey teslim etmeye başlayacağız.
Deprem bölgesinden diğer illere göç eden kardeşlerimizin geri dönüşlerini hızlandıracak iş imkânlarını oluşturuyoruz. Özel sektör marifetiyle istihdamın canlandırılmasına yönelik müjdelerimizi yakında kamuoyuyla paylaşacağız.
“ŞEHİRLERİMİZİ DAHA GÜVENLİ HÂLE GETİRECEĞİZ”
Depremde yıkılan şehirlerimizi eskisinden daha görkemli, daha güvenli hâle getirinceye kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Hem ekonomideki zorlukların, hem hayat pahalılığının, hem de 6 Şubat depremlerinin yol açtığı sıkıntıların üstesinden geleceğiz. Şehir merkezleri, köy evleri, bütün bunlarla beraber bu adımları atmaya devam edeceğiz. Afetzedelerimizle birlikte 85 milyonun tamamından gönüllerini ferah tutmalarını özellikle istirham ediyorum.
Sözlerimi bitirmeden önce, bu hafta sonu açıklanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı yerleştirme sonuçlarına göre üniversite hayatına ilk adımlarını atan tüm öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Bu yıl genel kontenjanların doluluk oranının yüzde 99,8’e ulaşmasını milletçe memnuniyetle karşılıyoruz. Gençlerimizin üniversite eğitimlerini başarıyla tamamlayarak Türkiye yüzyılının inşasına omuz vereceklerine yürekten inanıyorum.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu duygularla sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”
KAYNAK: T.C. Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İnternet Sayfası