Çok değerli okurlarım, merhaba.
Acaba elini taşın altına koymaktan çekinenlerden misiniz?
Yok canım, hiç sanmam. Onu da kimseye yakıştırmam, yakıştıramam.
Hepimiz zaman zaman bu ifadeleri duyar veya kullanırız.
Nedir “elini taşın altına koymak”?
Bu deyimi, “bir olay veya durum karşısında sorunun çözümü için, sorumluluk alarak çalışmaya başlamak” veya “sorunların çözümü için, üzerine fedakârca ve cesurca gitmek” şeklinde açıklayabiliriz.
Bu hususun iyice anlaşılması için çok güzel bir hikâye vardır, isterseniz onunla başlayalım.
Sultan, kimseler görmeden, yolun ortasına kocaman bir taş koydurur. Bakayım insanlar bu taşın karşısında, ne yapacaklar diyerek, bir kenarda görünmeden beklemeye başlar.
Önce vezir gelir, taşın etrafını dolaşır. Sultanımla konuşayım da yolun ortasına düşen taşları kaldıracak bir kadro çıkaralım. Birisini alalım da çalıştıralım der.
Komutan gelir. Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğiz onu belirleyelim diye söylenir. O da cezanın peşinde.
Sonra sarayın dalkavuğu, menfaatperest gelir. Taşın etrafında “takla ata ata” bir tur atar. Dalkavuk, menfaatperest ve ikiyüzlüler, sürekli sorunların etrafında taklalar atarlar. Asla yanlışları düzeltmezler. Düzelmesi için de hiçbir şey yapmazlar. Böylece sorunlar hep çözümsüz kalır. Hatta yeri geldiğinde, sorunları çoğaltanları da överler. Taşın etrafında turlayan dalkavuk, yolun ortasındaki taşa bir de şiir yazar. ‘Şiirimi sultanıma okuyayım’ diyerek oradan uzaklaşır.
Bir süre sonra, sırtında ağır bir yük taşımakta olan bir köylü gelir. Bakar ki, yolun ortasında kocaman bir taş var. Geçişi engelliyor. Hemen yükünü yere bırakıp “Ya Allah Bismillah” deyip taşa sarılır. Sağa sola darken, o koca taşı kaldırıp yolun kenarına koyar.
Tam eşya sepetini sırtına alacakken, taşın altında bir kese olduğunu görür. Kesenin içinde altınlar, altınların yanında, Sultanın yazdığı bir de not vardır. Notta Sultan şunları yazmıştır:
‘Bu kesedeki altınlar, elini taşın altına koymayı becerenler içindir.’
İşte “elini taşın altına koyma’ öyküsü de buradan doğmuştur.Hikâyeden hepimizin kendimize düşen hisseyi almasını diliyorum.
Gerçek şudur ki, insanlar yolların üzerindeki taşları, kalplerinin içindeki taşları, akıllarındaki taşları, hayatlarındaki taşları ayıklamadıkları sürece güzelleşemiyorlar.
Eğer şehirler güzelleşecekse, insan güzelleşecekse, mekânlar ve yürekler güzelleşecekse içimizdeki ve dışımızdaki yol ortası taşlarını kaldırmak zorundayız.
Kimsenin ayağına, arabasına, hayvanına takılmasın diye yolun ortasından kaldırılan taşın açtığı kapılara bakar mısınız?
Yolda meydana gelebilecek birçok belanın yaşanmasına engel olunduğu gibi, sadaka niyetine kaldırdığınız taşın üzerinizden de birçok belayı da def edecek olması…
Yolun ortasındaki taşı kaldırmak adına harcadığınız emeklerin de karşılıksız kalmaması.
Yani maddi manevi muazzam bir kazanç var ortada.
Hikâyeyi geniş bir perspektifle anlayabildiğinizde, aslında anlatmak istediği çok şey var bize…
Hayatın bizi nerede, ne zaman, nasıl bir sürprizle karşılayacağı belli olmaz.
Zorluklar karşısında; “kaderimiz bu” gibi yanlış bir düşünceye kapılmamalı, olduğumuz yerde saymamalıyız.
Her daim ilerisi için mücadele etmeliyiz. İnancımızı, azmimizi ve umudumuzu asla kaybetmemeliyiz.
Aslında insan, taşın altına elini sokmazsa, başarılı olması çok zor, hatta mümkün değildir. Ne yazık ki, yaşlı dünyamız, ülkeler ve etrafımız, yolumuza engel olacak şekilde yerleştirilmiş taşlarla dolu.
Engeller içinde daima fırsatları da barındırır.
Korkmayın engellerden, yeter ki engel zihinlerde olmasın.
Hayatın bizi, nerede, ne zaman, nasıl bir sürprizle karşılayacağı, çoğu zaman önceden belli olmaz. Zorluklar karşısında; “kaderim buymuş, çekerim” gibi yanlış bir düşünceye kapılmamalı ve olduğumuz patinaj yaparak, yerimizde saymamalıyız.
Daima, şimdi bulunduğumuz konumdan da öte, geleceğimiz için çalışarak, var gücümüzle mücadele etmeliyiz. İnancımızı, azmimizi ve umudumuzu asla ve hiçbir zaman kaybetmemeliyiz. Hayalinin, yüreğinin götürdüğü yere giderek başarılı olmak isteyenler, korkmadan taşın altına elini sokup, çok çalışarak, gerektiğinde bu uğurda zaman ve bolca emek harcayarak, terlemek zorundadırlar.
Fırsatlar, öyle her zaman, her yerde ve ortalıkta bulunmazlar. Onlar, çoğunlukla hiç ummadık zamanda ortaya çıkıverirler. Başarı ya da başarısızlık, fırsatları görüp koklayacak bir donanımın ve yapıda olmamız, ya da olmamamızda saklıdır. Başarının % 99’ u ter, % 1’i şanstır derler. Merdivenleri, terleye terleye, yavaş yavaş ve emin adımlarla birer birer çıkmak, çoğunlukla daha güvenlidir.
Hepinizin merdivenleri de yolu da açık olsun. Yolunuza çıkacak engeller için de hep elinizi taşın altına koyma iradeniz, azminiz, fedakârlığınız ve kararlılığınız olsun.