Gebze gazetesi www.gebzegazetesi.com ve gazete Gebze de belgeselcinin not defteri köşesinde 5 nisan 2022 tarihinde yayınlanan makalelerimiz
Bahar gelince duygulanır çocukluğumu yaşarım
Fındık bahçelerinde renge renk açan çiçekler
Anadolu köylerinde bahar bir başka olurdu
Çocukluğunuzu doya doya yaşadığımız günler
Tarlalar kara sapanla öküzlerle sürülürdü
Yaylara göç gitmek için hazırlıklar yapılırdı
Bizim köylerimizde akraba komşuluklar yaşanır
Yardımlaşmalar İle tarlalarda imeceler olurdu
Hadi Gel Köyümüze Gidelim
Rahmetli halam öküzlerle tarla sürerken bende çocuk halim ile sapanın önünde yol gösterip eve yorgun argın gelirdim en çok su kenarları derlerde oynar köprüler barajlar yapar sırtıma sepet alarak maden arar köyümüzde çalışan maden sondaj ustalarına maden bulduğunu söylerdim.
Bizim çocukluğumuzda yaşlılara çok büyük hürmet vardı. Telefon televizyon bilgisayar yoktu. Yaşlıların dizi dibine oturur onların anlattıklarını heyecanla dinler ezberler arkadaşlarımıza anlatırdık.
Bizim çocukluk yıllarımız baharda bir başka olurdu mutlaka bir fidan diker büyütürdük.
Bu sene o çocukluk yıllarımı yaşadım ata memleketim Giresun ve yaşadığım Kocaelinde çok sayıda meyve fidanı diktim.
Kirazın anavatanı Giresundan 30 kiraz fidanı getirip Kocaeli’nin değişik yerlerine dikip çocukluk yıllarımı doya doya yaşadım.
Geçmişi Unutmayalım
Geçtiğimiz yıllarda bir arkadaşımın gönderdiği yazıyı bir kez daha paylaşıyorum
Gençlerimizin Dikkatlerine ....
YAŞI 50/70 ARASI OLANLAR MUTLAKA OKUYUN
Yazan:Mevlüt Kaleli
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....KİM BUNLAR?
1950 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..?
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Höllük üzerinde yatmış, şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Evde inek beslemiş, kendine okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evini de isyanla tanışmış…
İHANET VE KALLEŞLİKLE işkence de insanın hayvan yüzünü görmeyeni kalmamış…
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bir nesil…
Bu nesil özel bir nesil, birbirini vatan için katletmiş…
Vurmuş, vurulmuş…
Dövmüş, dövülmüş…
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış…
Düşmanında merdini aramış, buldu mu hakkını teslim edip onu da sevmiş…
Dostun namerdinden, arkadan hançerleyeninden nefret etmiş…
Birbirini yok etme pahasına ölümüne mücadele etmiş, ama neslini tüketememiş…
İntihar sayılmasın diye idam sehpalarına selam veren inançlı yiğitlerde, sırtından kurşunlanıp dostunun kucağında can veren ana kuzuları da bu nesilden çıkmış…
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
En azı simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamıştır…
Aç, açık, evsiz yurtsuz, aşsız susuz kalmış, kimseye mudara etmemiş…
Eğilmemiş, el etek öpmemiş, aç yatmış, kuyruğu dik tutmuş…
Kan kusmuş, kızılcık şerbeti içiyorum demiş…
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının…
Bu soyu tükenen son kalanlarına aşağıdaki resimlerde iyi bakın…
Bunlar kimi sokakta oyun arkadaşım, kimi ilk okul arkadaşım…
Kimisi öğretmen okulunda aşımı paylaştığım kader arkadaşım…
Kimisi üniversitede silahındaki son kalan mermiyi çatışmada kendimi korumam için benimle paylaşan dava, silah can arkadaşım…
Kimi de DÖRT duvar arasında çıkan isyanda sırtımı dayadığım cezaevi Yusufiye ,Taş medreseli arkadaşım…
Kimisi de Anadolu yollarında ömrümüzü adadığımız bir ülkü, bir ideal dava uğruna bir ömür feda ettiğimiz yol arkadaşlarım…
Bunlara iyi bakın, Sizin evinizde de bu resimdekilerden kalan varsa bunları korumaya alın…
Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalktı…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri ezdi geçti…
Hayat bu nesli sınadı, demedi, çarkının dişlilerin den öğüttü ama tüketemedi…
Bu çarktan kurtula bilen kurtuldu…
İşte bu gün nesli tükenen çarkın dişlileri arasından yaralı kurtulan bu nesil, yaralı da sakat da olsa yine de şükretmeyi, tevekkülü, sabırlı davranmayı yasamayı hayatta kalmayı bildi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır…
Benden söylemesi…
Vessalam
Mevlüt Kaleli Kalemin den
(Kaynak internet sosyal medya paylaşımları)
Benim çocukluk yıllarımda bu insanları yakından tanırdım onlar çok başka insanlardı yaşları 90 ile 100 yaşlarında asırlık çınarları onlardan hangisini size anlatayım onlar özel ve güzel insanlar tarihin canlı şahitleriydi.Bizlerde artık o yaşlara geldik
Evet benim bilge ve tecrübe abidesi olarak adlandırdığım Yaşlı insanlarımız bu gün Dünyayi tehdit eden tüm dünya ülkelerinin mücadele ettiği Korona virüsünün tehdidi altında
Bu felaket ve salgın dan kurtulacaklarına inanıyor , tüm yaşlılarımızın ellerinden öpüyor hayır dualarını bekliyorum.
Allah cc devlet ve milletimiz başta olmak üzere korona virüsü felaketin den tüm insanlığı korusun.