Kadınlar günü ve unutulan Kahraman kadınlarımız!
Yılın 365 gününe bir şeyler sığdırmışız. Her gün bir şey kutlanır, her günü Bir şeye adarız. Ama bir gün olsa da o gün unutulup gider. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle bir çok etkinlik yapılacak. Ancak kadınlar bir gün anılıp geçilmemesi lazım. Kadınlar anamızdır, bacımızdır, eşimizdir, kardeşimizdir. Kadınlara en önemli değeri bizim kültürümüz ve tarihimiz vermiştir. Kadının adı bizim kültürümüzde “Hanım” olarak, yani sultanım, padişahım olarak geçmekte. Ancak, Kadınlar batı kültüründe veya modern kültürde hep reklam aracı olarak kullanılmıştır. En küçük ürünü bir resminde bile kadın figürü kullanılıp, istismar edilmiştir. 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla aslında gündeme getirilmesi gereken Kadınlar Kahramanlarımız. Şerife Bacı’dan Nene Hatun’a bir çok kadın kahramanımız bulunmakta. Bu kadın kahramanları hatırlamak gerekiyor. Bu konuda hiç bir şeyin yapılmamasını görmek üzüntü verici.
HERGÜN HATIRLANMALI
8 Mart dünya kadınlar günü ile ilgili çok şey yazılıp söyleniyor. Eli öpülesi kadınlarımızla ilgili neler yapılsa az .Yılda bir kez değil 365 gün kadınlarımızı anmak gerekiyor. Kültür ve medeniyetimizde kadınların çok önemli yeri var. Vahşi batı kültürü ve sömürgeci düzende kadınlar sürekli sömürülürken kültürümüzde kadına verilen önemi çok iyi bilmemiz gerekiyor. Dinimiz İslam dini kadınları cahiliye devrinin çirkefliğinden kurtarıp, gereken değeri vermiş, erkeklerle aynı seviyeye çıkarmıştır. Kuran’da “Mümin kadınlar ve mümin erkekler birbirinin velisidir” derken kadınlarımıza verdiği önemi ortaya çıkartırken Peygamber Efendimizin, “Cennet anaların ayağı altındadır” hadisi şerifiyle kadınlara verilen değer kat be kat artmıştır. Yine kültür tarihimizde kadının yeri çok farklıdır. Türk toplumu kadına her zaman erkeğin yanında yer vermiş, onu küçük görmemiştir. Milli tarihimizde kadınlarımızın yaptığı kahramanlıklar hiç de azımsamayacağımız kadar çoktur. Ancak ne yazık ki kahramanlık, yiğitlik denildiğinde hep erkekler akla gelse de kadınlarımız da bu konuda pek çok kahramanlık göstermiştir. Tarihimizi araştırdığımızda kahraman kadınlarımızla tanışma fırsatımız olacaktır.
TÜRKİYE’DE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Türkiye´de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından Türkiye´nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı.12 Eylül 1980 Askeri Darbesi´nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984´ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor.
AİLE SAADETİ ÖNE ÇIKMALI
Günümüzde kadın sorunlarını sadece kadınların dile getirmesi, kadın- erkek ayrımı olduğunu dillendirmeği doğru bulmuyorum. Pozitif ayrımcılık altında ciddi bir ayrışma içerisindeyiz. Sürekli kadınlar ön plana çıkartılarak ayrım yapılıyor da kadınlara hak veriliyormuş gibi yapılması ileride toplumda ciddi sorunlara yol açabilir. Cinayetleri kullanarak kadına pozitif ayrımcılığı sürekli gündeme getirmek kutsal aile kavramını yıkabilir. Nitekim son yıllarda boşanma oranları arttı. Avrupa’da kadınlara hak veriyoruz diye yasalar çıkartıldı. Günümüzde Avrupa erkeği bu yasalar yüzünden artık evliliklere sıcak bakmıyor. İlişkiler gayrimeşru yaşanıyor. Almanya Avusturya gibi birçok Avrupa şehrini gezen bir gazeteci olarak kutsal ailenin nasıl yok olduğunu gördüm bu ülkelerde. Türkiye’de son yıllarda artan kadın cinayetleri ile kadına verilen sözde haklarla bu yolu takip ediyor. Hükümet pozitif ayrımcılığı değil aile saadetini ön plana çıkartmalı. Son yıllarda artan boşanmalar nedeniyle yapılan çalışmalar aile saadetini, kutsal aile kurumunu ön plana çıkartmak olmalıdır.
UNUTULMAMASI GEREKEN KADIN KAHRAMANLARIMIZ
Şimdi sizleri tarihimizde yer alan ve unutulmaması gereken kadın kahramanlarımız ile baş başa bırakıyorum.
1. HALİDE ONBAŞI
Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı'nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır.
2. NEZAHAT ONBAŞI
Albay Hafız Halit Bey, komutasındaki 70. alayla birlikte Milli Mücadele saflarına katılmış; ancak eşi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken vereme kurban gittiğinden ve o yıllarda İstanbul işgal altında bulunduğundan, küçük kızını da yanında götürmek zorunda kalmıştır.
Böylece kader küçük Nezahat'ı, daha 9 yaşındayken cepheyle tanıştırmış, 12 yaşına kadar tam üç sene müddetle cephelerde bilfiil babasının yanında savaşmıştır. Nezahat Onbaşı babasıyla birlikte, Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almış ve gösterdiği kahramanlıklarla 70. alayın simgesi olmuş, alay kızlı alay diye anılmış hatta Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa’nın dahi dikkatini çekmiştir.
3. ŞERİFE BACI
Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı'nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921'de donarak öldü... Anlatılan odur ki, cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarmış bebeğinede sarılıp onun donmaması için uğraş vermiştir...
4. FATMA SEHER ERDEN
1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Dervişlerden Ahmet Bey ile evlendiğinde Balkan Savaşı’na katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi'nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte savaştı. Eşi Binbaşı Ahmet Bey'in Sarıkamış'ta şehit olduğu haberini aldıktan sonra memleketi Erzurum'a döndü.1919'daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul'a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir'in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir'e geçerek kurtuluşu için savaştı.Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü.
5. HALİME ÇAVUŞ
Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı. Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi.
6. HAFIZ SELMAN İZBELİ
Kastamonu müdafa-i hukuk cemiyeti, kadınlar kolu kurucularından ve Kastamonu'daki İLK KADIN MECLİS ÜYESİ, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle "Cumhuriyet kadını" idi. Kurtuluş Savaşı sonrasında kastamonu'daki kadınları toplamış, asker için çorap, fanila ördürüp cepheye göndermişti. Varlıklı bir aileden geliyordu.Asker kastamonuya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep ben Cumhuriyetçiyim demiş, savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkce harflerle okuma yazmayı öğrenmişti. Hafız Selman hanıma milletvekilliği de önerilmişti. "Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de Milletvekili olamam" diyerek kabul etmemişti.
7. GÖRDESLİ MAKBULE
Makbule Hanım daha bir yıllık evli iken eşinin yanında Milli Mücadele'ye katılmıştır. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunun İzmir'i işgaliyle Batı Anadolu'yu işgale başlaması sonucu 7 Kasım 1921'de kocası Halil Efe ile Türk çetelerine katıldı. Yunan kuvvetleriyle çıkan çatışmalarda bulundu. Yunanlar Sakarya Muharebesi'ni kaybederek Afyon mevzilerine çekildiklerinde, bir taraftan da Halil Efe'nin Gördes-Sındırgı-Akhisar bölgesinde faaliyet gösteren çetesinin saldırıları ile karşılaşıyorlardı. Kocayayla baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olmuştur.
8. ÇETE EMİR AYŞE
Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış ve Yörük Ali Efe’ye katılmıştı. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlarla savaşmıştı. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyası'dır” demişti.
9. TAYYAR RAHMİYE
Adanalı Rahmiye Hanım, 1920 yılında Türkler ile Fransızlar arasında yapılan Kurtuluş Savaşına katılmıştı. Savaşın ilk zamanlarındaki görevleri keşif ve cephe gerisinde kundakçılık yapmaktı ve bu görevlerini birçok kahramanlıkla gerçekleştirmiştir. Daha sonra kendi de savaşta çarpışmalara katılmıştır.1920’de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada Türk askerlerinde yorgunluk ve korku sebepleriyle bir duraksama olunca, “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” demiş ve askerlerin toparlanmasını sağlamıştır. Aynı muharebede ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştu.
Ve daha yüzlercesi... Ruhları Şad olsun...