Ramazan ayının sayılı günleri gelip geçiyor. İftar sofraları sahur bereketi ve teravih Coşkusunu doya doya yaşıyoruz. Fırsat buldukça iftar davetlerine katılıyor Ramazan bereketini yaşıyoruz.
Kültür konseyi derneğinin İstanbul Beşiktaş’ta bulunan merkezinde düzenlenen iftar sofrasında 32 yıl Dilovası Basf Sümerbank’ta Genel Müdürlük yapan Dr. Metin Eriş ile tarihi belgesel söyleşi gerçekleştirdik.
İlim adamları, akademisyenler, gazeteci yazarlar ve yöneticilerin katıldığı iftar yemeğinde Dilovası’nın şehirleşerek önce belde belediyesi ve daha sonra ilçe olmasında çok önemli yeri olan ve Dr. Metin Eriş tarafından 1989 yılında kurulan Dilovası SANAYİCİLER VAKFI’NIN Dilovası’nın şehirleşmesine yaptığı hizmetleri konuştuk.
1968’den 2001 yılına kadar Dilovası, Gebze ve Kocaeli bölgesindeki hatıralarını yazdığı bizim de İlim kültür tarih ve teknoloji vakfı kültür hizmeti olarak bastığımız BİR BELDENİN DOĞUŞU VE DİOVASI SANAYİCİLER VAKFI kitabını imzalayarak iftar davetine katılanlara hediye etti.
DİLOVASI’NIN CANLI ŞAHİDİ METİN ERİŞ
Dilovası’nın canlı şahidi Dr. Metin ERİŞ ile daha önce www.gebzegazetesi.com olarak yaptığımız belgesel söyleşinin linkini sizlerle paylaşıyoruz.
DİLOVASI’NIN CANLI ŞAHİDİ VAKIF İNSANI METİN ERİŞ
Mahalleden 50 bin nüfuslu ilçeye Dilovası’nın bugünlere gelmesinde çok önemli yeri olan Dilovası Sanayiciler Vakfı çok önemli görev yaptı. Dilovası Sanayiciler Vakfı’nın Kurucu Başkanı Vakıf ve Kültür insanı. Dr. METİN ERİŞ Bey’in BİR BELDENİN DOĞUŞU DİLOVASI SANAYİCİLER VAKFI kitabı önemli. Sanayi tarihimizin canlı şahidi Metin Eriş’in Dilovası Hatırası üzerine Gebze Gazetesi www.gebzegazetesi.com ve Gazete Gebze ile www.gebzegazete.com da belgeselcinin not defteri köşesinde 3 Haziran 2022 tarihinde yayınlanan makalemiz.
Hatıralar, anılar ve belgesel söyleşiler çok önemli. Dilovası’nın canlı şahitlerinden uzun yıllar Dilovası’nda kurulu BASF Sümerbank’ın üst düzey yöneticiliğini yapan ve halen Kültür Konseyi Derneği’nin Başkanı olarak kitaplar yazan değerli kültür insanı Dr. Metin Eriş’in Dilovası ile ilgili 53 yıllık hatırlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Birlikte okuyalım.
“…Gelelim Dilovası'na, 1969 yılında ovada,- ki biri deniz kenarında antrepo olarak sadece üç sanayi ünitesi varken, bölge hızla, demir - çelik de dâhil olmak üzere, Türkiye'nin büyük fabrikalarının yerleşme yöresine dönüşmeye başlıyordu. Meselâ bir kimya fabrikasının hemen komşusu bir demir- çelik fabrikası, her ikisinin de kendi içlerindeki tehlikeli durumlarına rağmen kurulmasında, izin mercilerinde beis bulunmuyordu! Doğrusu böylesi kuruluş izinlerinin verilişini insan düşünmek bile istemiyor!.. Bu arada aklıma ise, ister istemez kuruluş yılımız 1969 da kaynakları açısından dikkate davet eden DSİ Genel Müdürünün bölgedeki yeraltı suyu rezervlerinden bahsedişi geliyor. Bölgenin hızla sanayileşmesi, yeraltı su rezervlerinin artık Dilovası bölgesi için düşünülmesini bile imkânsız hâle getirmişti. Önce biz, BASF Sümerbank olarak, başımızın çaresine bakacaktık. Ve tam 20- 25 km uzaklıkta Dilderesi’nin kaynağından ve köy yolu güzergâhında döşenen boru hatlarıyla fabrikaya su temin edecektik. Biz ilktik ama diğer kuruluşlar ve hatta tekrar bizim, BS. için su teminindeki sorunlar birbirini takip edecekti. Bir başka gelişme ise, yörede ova dâhil, dağ ve tepe eteklerinde görülmeye başlayan gecekonduların birbirini takip ederek hızla çoğalmakta oluşu idi. Kocaeli ve Gebze, bölgede kurulu sanayi tesisleri açısından yerleşim işgaline dur deme noktasını çoktan kaybetmişti. Sanayi ve meskenler!.. Dilderesi’nin suladığı o güzelim ovanın ve tepe veya eteklerinin yeşille donanmış güzelliği, giderek sanayi tesisleri ve hırpalanarak yok edilen yeşili ve su rezervleri ile önce gecekondu mahalleleri doluyor, sonra köy hüviyeti taşıyor ve nihayet nahiye, ilçe olmaya doğru yelken açmıştı... Bizim gibi kuruluşların ise bu gelişmelere ve şekillenmeye ancak bazı toplantılarda yapacağı ve yaptığı ikazlarla müdahale imkânı olabilirdi ama o da ne kadar mümkündü!.. Ama dinleyen mi!..
BASF-Sümerbank, İşçisi ve İşvereni ile İç İçe Bir Aile idi…
1969 yılında Dilovası’nda kuruluşunu tamamlamış bölgenin 3’üncü fabrikası olan BASF-Sümerbank’ta işçi-işveren ilişkileri her zaman aile anlayışı içinde sürüp gitmeye devam edecektir. Oysa o yıllarda çalışma hayatında büyük çalkantılar yaşanıyordu. 12 Mart 1971 Darbesinin sebepleri arasında olan ve İzmit’ten başlayarak, bir “Başkaldırı” hüviyeti taşıyan 15/16 Haziran Olayları bunlardan biri idi. Olaylar Haydarpaşa’ya uzandığında Maden Sanayinden başlamış olmakla beraber diğer sektörlere doğru yaygınlaşmış ve güzergâh boyunca yaşananlar korkunç kelimesiyle bile anlatılmaktan uzak bir tahribat hâlini almıştı!.. Ve iftiharla söylemeliyim ki BASF-Sümerbank işçileri ne o gün ne de daha sonraları 30 yıl boyunca, hiçbir zaman böyle bir ideolojik hareketin içinde olmamışlardır. Bir istisna olarak değerlendirilebilir ama 1987 yılında yaşanan ve Petro-İş tarafından alınan kimya sektöründeki genel grev kararı, BASF-Sümerbank’ın da içinde bulunduğu bütün Kimya sanayinin işçileri için toplu bir uygulamadır ama grev sürerken BS işçileri, bir bölümüyle iş yerinde çalışmaya devam ederek, bir nevi grevi askıda tutmuşlardır. Açıkça iddia edebilirim ki, Genel Müdür Yardımcısı hüviyetiyle hizmet verdiğim 30 yıl boyunca BS’deki işçi işveren ilişkileri “Ahî anlayışı” veya modern manada dile getirilmek istenirse “Japon modelinden” farklı değildi