ABD gibi iyot eksikliğinin ortadan kaldırıldığı ülkelerde toplumun yüzde 4-7’sinde tiroid nodülüne rastlanırken, Türkiye gibi iyot eksikliğinden etkilenen ve yöreye özgü guatr bölgeleri bulunduran ülkelerde bu oran yüzde 10- 15 seviyelerine kadar çıkabiliyor.
Nodüllerin bu kadar sık görülmesine rağmen, tiroid kanseri nadir olarak görülüyor. Yani her nodül saptandığında bunun kanser olduğunu düşünmemek, nodüllerin büyük bir kısmının iyi huylu olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Hastalar boyunlarında dolgunluk- şişlik, asimetri gelişmesi, yutkunurken takılma- gıcık hissi, ses kısıklığı gibi bulgularla nodülü fark ederek hastaneye gelebiliyor. Farklı bir işlem için yapılan kontrol ve çekilen ultrasonografi sonrasında da nodül tesadüfen saptanabiliyor.
Tiroid bezinde saptanan her nodül için ameliyat gerekmese de tüm nodüllerin ciddiye alınması gerekiyor. Temelde riski olmayan ve bir santimden küçük olan nodüller izlenirken, bir santimin üstü veya risk grubuna giren hastalardaki nodüllere ince iğne aspirasyon biyopsisi öneriliyor. Biyopsi sonucunda, kuşkulu ya da kanser olarak rapor edilen nodülü olan hastalar ameliyat olabiliyor. Tiroid kanserleri, bugün bütün kanserler içerisinde cerrahi yöntemlerle etkin olarak tedavi edilebilen birkaç kanser türü arasında bulunuyor.
İyi huylu olduğu bilinse de eğer nodül büyükse ve büyümeye devam ediyorsa, yutma güçlüğü ve ağrıya neden oluyorsa ameliyat yapılıyor. Tiroid kanserinde ve hipertiroidi hastalarında tiroid bezinin tamamının çıkarılması tercih edilirken, iyi huylu kanser ameliyatlarında daha sınırlı tutuluyor. Büyük nodül, tiroid bezinde bulunduğu yere göre tamamen çıkarılıyor. Diğer tarafta ise hastanın daha sonraki yaşamında gereksinimi olacak olan sağlam tiroid dokusu bırakılıyor.