Kadınlarda görülen tüm kanserlerin yaklaşık 3’te 1’ini oluşturan meme kanseri en sık görülen kadın kanseri olarak dikkat çekiyor. Meme kanserinin her 8 kadından birini etkilediğini hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı ve Meme Sağlığı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Metin Çakmakçı, “Meme kanseri tüm kanserler gibi genetik bir hastalık. Ancak halk arasında sadece anne tarafından geçtiğine dair yanlış bir inanış var. Kadınlar benim annemde, teyzemde yok diyerek taramalarını önemsemiyor. Ancak büyüklerimizden gelen genler anne ve babadan eşit olasılıkta geliyor. Teyze kadar hala da var, amca kadar dayı da var” dedi.
Meme kanseri riski yüzde 98 azaltılabilir
Meme kanserlerinin yüzde 10-15’inin artmış bir riskten dolayı meydana geldiğini belirten Prof. Dr. Metin Çakmakçı, “Bazı kişilerde aile öyküsü önem kazanıyor. Bir kadının ailesinde; bir ya da iki tarafta meme kanseri öyküsü olan, genç yaşlarda ya da agresif türde meme kanseri tanısı alan kişiler varsa standart olarak 40 yaşından itibaren mamografi çektirmesini öneriyoruz” dedi. Bu hastalara erken yaşta yapılacak farklı tetkiklerle meme kanseri riskinin ölçülebildiğini söyleyen Prof. Dr. Metin Çakmakçı, “Risk varsa meme dokusunun cerrahi ile tamamen çıkartılması ve estetik bir ameliyat ile yerine protez yerleştirilmesi mümkün. Bu sayede dışarıdan görüntüyü bozmayacak şekilde meme kanseri olma riskini yüzde 98-99 oranında azaltma şansımız oluyor” şeklinde konuştu.
Genler anne ve babadan eşit olasılıkta geliyor
Meme kanserinin tüm kanserler gibi genetik bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Metin Çakmakçı, “Hücrenin içerisinde genetik kodlarda var olan değişikliklerle ilgili ama bir kısmı da anneden ve babadan iletilebilen bir riskle ilişkili. Anne ve babadan kelimesinin altını çiziyorum çünkü ‘teyzemde yok, annemde yok’ diyen kadınlar oluyor. Oysa büyüklerimizden gelen genler anne ve babadan eşit olasılıkta geliyor. Teyze kadar hala da var, dayı kadar amca da var” dedi.
Memedeki her kitlenin kanser olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Metin Çakmakçı, “Meme kanserinin en önemli belirtisi memede bir kitlenin olması. Meme derisinde kızarıklık, şişme, meme başından gelen kanlı akıntı gibi belirtiler olsa da esas olarak kitleye bakmak lazım. Meme kanserinin ağrı ile bir ilişkisi yok. Ağrılı bir meme meme kanserine işaret etmez. Ağrının olup olmaması bizim açımızdan da bir şey ifade etmiyor” şeklinde konuştu. Meme kanserinin lenf yolları ile öncelikle koltuk altındaki lenf bezlerine gittiğini anlatan Prof. Çakmakçı, “Koltuk altındaki sertlik ve şişlikler de meme kanseri belirtisi olabilir” dedi.
5 yıldan uzun süre kullanılan hormon ilaçları meme kanseri riskini arttırıyor
Dünyada meme kanserine bağlı ölüm oranlarının azaldığını vurgulayan Prof. Dr. Metin Çakmakçı, “Bunu sağlayan nedenler arasında erken tanı da var, güçlü ilaçlar da var, daha etkili ameliyatlar, daha etkili radyoterapi var. Eskiden menopoz döneminde kadınlara çok uzun yıllar hormon ilaçları veriliyordu. Şimdi biliyoruz ki bu hormon ilaçlarının 5 yıldan uzun süre kullanılması riski bir miktar arttırıyor. Bu nedenle o ilaçları kesiyoruz. Bütün bunlar yan yana geldiğinde meme kanseri tanı ve tedavisindeki başarı ciddi oranda artmış oluyor” dedi.