Bir ama pîr konuşma,

İnsanda mânevî oluşma.

Çıkarır insanı, ilahî huzûra.

Kimse bakmasın kusura.

Kulluk ancak böyle olur.

Ebedî âleme insan;

Bu sıfatlarla buyur edilir.

İşte Hz. Ali bu!

Allah’ın nadide kulu.

İnsanlar arasında ulular ulusu.

Eğilin de bakın tarihe;

Hz. Muhammed’den başka,

Böyle tutulan var mı ilâhî aşka?

Var mı Ali gibi yar?

Olan, onun gibi bahtiyar.

Gezsen de diyar diyar;

İlmin kapısı gibi bir yiğit;

Söyle Allah aşkına, nerde var?

Konuşuyor mânen aramızda.

Kulak verelim susun da biraz;

Dinleyerek can kulağıyla,

Tutulmuş olalım fazilet ağına.

Artık söz Hz. Ali’nin dudağında:

“Ey insanlar! İlimden daha büyük zenginlik, hilimden daha yararlı izzet, edepten daha yetkin soy, gazaptan daha çetin zorluk, akıldan daha iyi güzellik, cehaletten daha kötü arkadaş, yalandan daha iğrenç kötülük, susmaktan daha koruyucu zırh ve ölümden daha yakın bir gayb yoktur.

“Kendi ayıbına bakan başkalarının ayıbını görmez ve ilgilenmez. Çünkü o kendi ayıbıyla meşguldür. Kendi rızkına razı olan, halkın elinde olana göz dikip zenginlik hırsına kapılmaz. Zulüm kılıcını kınından sıyıran onunla öldürülür ve kardeşine kuyu kazan kazdığı kuyuya düşer. Kendi aklını yeterli gören sürçer. Halka karşı kibirli olan zelil olur. Alimlerle oturup kalkan saygı görür. Ayak takımından kimselerle oturup kalkan aşağılanır. Gücünden fazla yük taşıyan âciz kalır.

“Ey insanlar! Akıldan daha faydalı mal, cehaletten daha düşkün fakirlik, tefekkürden daha üstün ibadet, bencillikten daha korkunç yalnızlık, iyilikten daha büyük vera (doğru hareket) sevgiden daha güzel sera (zenginlik) yoktur.

“Yaratılmışlar içinde en şaşırtıcı olanı insandır. Çünkü hem hikmetin ve hem de hikmete aykırı şeylerin kaynağıdır. Umutlandığında tamah eder ve tahrik edilen tamah onu helaka götürür. Umutsuzluğa düştüğünde ise üzülür ve üzüntü onu gazaba uğratır. Korktuğunda kederle kuşatılır. Kendini emniyet ve güvencede hissettiğinde ise gaflete düşer. Yeni bir nimete ulaştığında zenginliğiyle övünür, kibirlenir, yoldan çıkar ve isyan eder. Nimet yerine bir belayla karşılaştığında ise sabırsızlanır. Sabırsızlık onun önüne zorluk çıkarır, zorlukla karşılaştığında da zaafa duçar (uğramış) olur. Yeteri kadar yemediğinde hastalanır. Aşırı yediğinde ise nefes alamayacak kadar şişer. Gördünüz mü, her tefrit (geri kalış) ona zararlı olduğu gibi, her ifrat (aşırı oluş) da onu mahvediyor.

“Ey insanlar! Öyleyse siz ortada durun ve hiçbir konuda aşırı gitmeyin. Adalet iki ucun ortasındaki dengededir. Meselâ hileden sakının, çünkü hile alçak kimselerin huyudur. Her arayan bulamaz ve her yolculuğa çıkan geri dönemez. Seni terk eden kimseye ilgi gösterme. Kimseye uzak durma ve kimseye aşırı yaklaşma. Başkasında hata aramadan önce kendine bak…

“Ey insanlar! Amelini, ilmini, almasını, vermesini, vazgeçmesini, susmasını, işini ve sözünü sadece Allah rızası için halis yapan kimseye ne mutlu.” (Vehbi Bardakçı, Kerbela, s: 228 – 230)

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981