banner1115

Çok değerli okurlarım, merhaba.
Bugün sizlerle “Kâğıt” üzerine etkileşeceğiz.
Kâğıt nedir?
Odun, saman gibi bitkisel maddelerin liflerinin saçaklandırılıp birbirine bağlanması ile oluşturulan üzerinde baskı yapmaya elverişli tabakaya “kâğıt” diyoruz.
Bugün kullandığımız kâğıdın icadı Cai Lun tarafından gerçekleştirildi. Cai Lun Çin mahkemelerinde saray görevlisi olarak çalışırken, ağaç kabuklarını ve bez parçalarını hamur hale getirip elde ettiği hamuru su ile karıştırmak suretiyle elde etti ve bunu ilk kâğıt olarak yazı yazma amacı ile M.S. 105 yılında kullandı. Böylelikle kil tabletlerin yerini artık kâğıt almıştı. İpek yolunu takiple oradan batıya doğru kâğıdın yolculuğu başlamıştı artık.
Çok özel ve güzel bir şey bu kâğıt.
Yoksa siz de onu önemsemez, kâğıt işte, deyip geçer misiniz?
Hatta “kâğıt parçası”.
Önemsizlik ifadesi, bir değer vermemezlik, bir küçük görme ifadesi gibi. 
Doğru mu bu?
Peki, hiç düşündünüz mü?
Hayat aslında kâğıttan ibaret değil mi?
O olmasa ilim kültür nasıl yayılıp gelişecekti?
Kâğıt varsa varsınız yoksa yoksunuz!
Onsuz yaşayabilir nefes alabilir misiniz?
Sizi taşıyan kâğıtlar değil mi, geçmişten geleceğe!
Farkında mısınız?
Doğduğunuz da adınız yazılan ilk nedir, kâğıt değil mi?
Yaşarken, evde okulda işte her yerde… 
Ölümde yine sizi bırakmaz tabutunuzun üstünde bile bir kâğıt, hep size yoldaş.
Beşikten mezara kadar hepimize arkadaş.
Peki, neden onu çok umursamaz insanlar?
Bu vurdumduymazlık gücüne gitmez mi kâğıtların?
Duygusuz nesneler midir sizce onlar?
Dünyanın en özel nesnelerinden biridir oysa kâğıtlar.
Peki, öyleyse neden her an onunla haşır neşirken onlara gereken önemi vermeyiz?
Yeterince önem veriyor muyuz sizce onlara?
Zira bazen yazarçizersiniz onu, okuyup beğenmediklerinizi yırtar, bazı kelimelerin üstünü çizer, aralara yeni kelimeler serpiştirirsiniz. Bazılarınız ise onu hiç önemsemez tek dertleri kalemleridir. Fakat o şefkatlidir, sevecendir, kin tutmaz, ne olursa olsun izin verir, üstüne yazı yazılması için. Üzerine çay da dökseniz kahve de dökseniz, yine size darılmaz, kurumak için izin ister sadece. Ama bazıları onu kızıp çöpe atarlar, yakarlar. İncitirler umarsızca. 
Güzel kurulan cümleler onu mutlu eder, tebessüm eder, acıklı şeyler hüzün verir onlara. Merak eder bir sonra yazılacak şeyleri. Öyle anlar olur ki yazan ile yazılan bütünleşir duyguları tavan yapar. O anda tek eksik gözyaşıdır. En sonunda dayanamaz yazan ağlar, gözünden süzülen gözyaşı düşünce kâğıdın üstüne, işte o zaman dayanamaz kâğıtta ağlar.
Evet, kâğıtlar da ağlar; ama bazıları var ki onlar çok içten ağlar.
Hep onların üzerine bir şey yazmışız ama ben baktığımda kimse onlar için bir şey yazmamış.
İşte bunu görünce dayanamadım. 
Ve şu sözleri kaleme aldım.



Doğrular ona yazılmasa
Okuyanı bulunmasa
Onda adın anılmasa
Kâğıtlar da ağlar mı?
İçin için ağlar mı? 
Sevgiyle dokunulmasa
Özenle korunulmasa
Geleceğe taşınmasa
Kâğıtlar da ağlar mı?
Düşün biraz ağlar mı?
Ağlamaz sanma onlar
Elbet ağlar da ağlar
Hem de çok içten ağlar
Mutlaka bize ağlar
Bakar da bize ağlar
İçi bilgiyle dolmazsa 
Yüzüne hiç bakılmazsa
Özenle korunmazsa
Kâğıtlar da ağlar mı?
Düşün biraz ağlar mı?
Ağlar mı ki kâğıtlar?
Yakar mı çok ağıtlar?
Bilmem duygusal mıdır?
Kâğıtlar da ağlar mı?
Biz duymasak dahi
Kâğıtlar da ağlar mı?
Ağlamaz sanma onlar
Elbet ağlar da ağlar
Hem de çok içten ağlar
Mutlaka bize ağlar
Bakar da bize ağlar


Ve sonra bunu bestelemem aylarımı aldı. Onlara olan duygularımı nasıl ifade etsem diye hep düşündüm.
Bir ara sanki onların ağlama sesini duydum.
Çok içten ağlıyorlardı.
Ağlamamak elde değil.
Tüm dünya dijital platformlarında yayınlanan bu eserin YouTube linkini burada paylaşıyorum.
Haydi, buyurun sizde dinleyin bu duyguları.




 
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981