Yaşımız ile yaşanmışlığımız aynı seviyede mi sizce? Yoksa yaşlanırken yaşamıyor muyuz? Yaşarken daha mı yavaş yaşlanıyoruz? Kemiklerimizde kireçlenmeler, ruhumuzda depremler, aklımızda yitmeler daha mı az oluyor? Biz neyin kıymetini biliyoruz ya da öylesine rastgele mi geçip gidiyoruz ömrün sokaklarından? Senin için ölürüm derken içimizde öldürdüklerimizi görüyor muyuz? Neden her bedeli kendimize ödetiyoruz ve arabesk bir girdabın içinde debeleniyoruz?

 

Yaşamak için doğuştan bize verilen mevcudiyetin ve hakların dışında bizim üzerimize düşen birçok önemli unsur var. Bunların en önemlisi kendine kıymet vermek, kendini sevmek. Bunu sakın kibir, enaniyet gibi algılamayın. İnsan kendini mutlu etmeyi öğrendi mi çevresini ona temas eden her şeyi bu mutluluk dalgasına dâhil eder. Yansımalar hep berrak, şeffaf, samimi ve duru olur. Gergin bir insan ile birlikteyseniz az sonra sizde aynı gerginliğe ulaşırsınız. Siz mutsuzken kimseyi gerçek mutluluğa dâhil edemezsiniz. Kıymet veremezsiniz. Saygı duymayana duyulan saygı kendinize yaptığınız en büyük saygısızlıktır.

 

Kendine kıymet vermek demek başkası tarafından kullanılmamak demek öncelikle buna ilişkileri, işi çevrenizde bir şekilde iletişimde temasta olduğunuz her şeyi katabilirsiniz. Kendinizi bütün kötülüklerden korursunuz. Sizi sevmeyenleri anladığınız an onları hayatınızdan çıkarırsınız. Bedeninize zarar veren bütün kötülüklerden kendinizi arındırırsınız. Sporunuzu yaparsınız. Yatma ve kalkma saatlerinize dikkat edersiniz. Beslenmenizi önemsersiniz. Yeni dünyalar için kitap okumayı alışkanlık haline getirirsiniz. Her hangi yararlı bir uğraşı hobi olarak başlar ve iyi olacağınız bir seviyeye taşırsınız.  Bilin ki herkes zaman içinde bunları yapıyor, siz de yaparsınız. Kesinlikle size yapamazsın diyen kişi ve ortamlardan uzaklaşmalısınız. Yoksa çok kolay yapacaklarınızı da başaramazsınız. İçinizde ukdelerle ömrünüzün emanetçisi olarak kalırsınız.

 

Kişisel gelişimde sonuç olarak kendi adıma tespitim mümkün olduğu kadar çok seyahat etmek, mümkün olduğunca fazla yer görmek, insan tanımak, kültürlerin doğal ortamında yaşanırken içinde olmak. Ön yargıları kaldırıp bir köşeye koymak. Sizden başka siz yok. Siz ne kadar önemseniyorsanız sizin de o kadar önemsemeniz lazım. Yoksa kendi muhakemeleriniz arasında bir türlü karara bağlanmayan davalar gibi iki ileri bir geri sürüklenirsiniz.

 

İlk yurt dışına çıkarken içimdeki tereddütleri kimseye anlatamadım çünkü bu bana bir özgüven sorunu gibi gelmişti oysa sormak en doğrusuydu. Kullanım kılavuzu varken yeniden o kılavuzu yazmak gibi bir uğraşa girmek ne kadar mantıklıysa. Çoğu zaman kendimiz zorlaştırsak da tecrübelendikçe doğru olanı yapıyorsak aldığımız hasar daha az oluyor. Yaşadığım bu tecrübe bana ilk defa yurt dışına çıkanların iç sesi olmayı öğretmişti. İş olsun diye sorulmayan soruların hepsi hayata dairdir ve kalitelidir.

 

Sizin olanı elinizden kimsenin almasına izin vermeyin hele bu tek kullanımlık bir yaşamsa. Bu konuda kendinize asla haksızlık yapmayın. Helal dairede yaşayabildiğiniz kadar hem de dibine kadar yaşayın. Yeryüzü gökyüzü ve arasındakileri yaratan kimin için bunları yarattı bir düşünün. Bunlardan yararlanmayacak, ibret almayacak ve faydalanmayacaksanız ne yapacaksınız. Her sabah yeni bir hayatın başlangıcıdır. Her başlangıç yeni bir kapının açılışıdır. Kapıları açın karanlıklardan kaçın.

 

Mümkün olduğunca çok acabalarınız, meraklarınız olsun ki cevapların peşinde koşun. Mutlaka uğraşlarınız hobiniz olsun ki insanlarla boş konularla uğraşmayın. Mümkün olduğunca dinleyen olun. Unutmayın konuştuğunuz da bildiklerinizi tekrar edersiniz ama dinlediğiniz de yeni bir şeyler öğrenebilirsiniz. Hayat kısa ve kıymetli, her şey an üzerine kurulu sırf bu yüzden anlarınızın kıymetini bilin dolu bir hayatla dünya durağından geçin (ZamAN, MekAN, İnsAN, KurAN, DevrAN, MizAN vs). Son nefes geldiğinde yaşanmamışlıklarınızın daha az olması temennisi ile.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981