İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi www.iktav.com olarak Anadolu’yu il il gezerek vakıflar medeniyetimizi araştırıp birçok tv kanalında İlim Kültür Tarih ve Teknoloji Vakfı hizmeti www.iktavvakfi.com kültür hizmeti olarak yayınlanan Devri Alem belgesel TV programı www.devrialem.tv olarak Ankara Kalesi'nden Beypazarı'na Belgesel Tadında Vakıflar Medeniyeti Tarihimiz belgeselleştirmek üzere tarih ve kültür yolculuğuna çakıyoruz ilk durağımız Ankara'nın vakıf medeniyeti ile ilk kuruluşunun gerçekleştiği Ankara Kalesi.
ANKARA'DA VAKIF MEDENİYETİ BELGESELİ
https://www.youtube.com/watch?
Ankara’ya gittiğimde fırsat buldukça Ankara’yı gezerek vakıfkar medeniyeti tarihimizi araştırıp belgesel çekimleri yaparım. Ankara'nın tarihi kalesi ve kale çevresideki tarihi vakıf eserleri beni duygulandırır. Vakıf eseri cami, çeşme, han, hamam, mektep, çarşı ve zamana meydan okuyan Ankara kalesinin surlarına bakar tarihi geçmişi düşünürüm.
Her biri birer Vakıf eseri olan Koç Holding tarafından tarihi Çengel ve Safran Vakıf hanlarında kurulan müzede basın yayın matbaacılık ve sinema tarihi ile ilgili makina ve malzemelerin sergilendiği bölümleri gezerken yarım asra yaklaşan gazetecilik ve belgeselcilik hayatımda yaşadıklarımı hatırlar etkilenirim. Yarım asırlık gazetecilik ve belgeselcilik hayatımı bir kez daha hatırlar vakıf eserlerini asırlar önce kuran ecdadımızı rahmet ve şükranla anarım.
Ankara’ya giden tüm arkadaşlarıma Ankara kalesi girişindeki Koç Holding tarafından Çengel ve Safran Handa açılan müzeyi kesinlikle gezmelerini tavsiye ediyorum.
Ankara Kalesi'nden Canlı Yayın
Gazetecilik ve belgeselcilik hayatı çok zor olsa da görevimizi yapmaya çalışıyor, her gün makale yazmaya ve belgesel çekmeye devam ediyoruz.
Hititlilerden günümüze Evliya Çelebi'nin izinde Devri Alem belgesel tv programı www.devrialem.tv farkı ile Ankara Kalesi'nden canlı yayınla tarihe not düşüp zamana noterlik yaptık.
https://www.facebook.com/
BELGESEL TADINDA VAKIF RUHU İLE ANKARA'DA TARİH VE KÜLTÜR YOLCULUĞU
Ben, İç Anadolu dağlarının süsü
Vakıflar tarihi ile kaynıyor içim
Ben, isimsiz şehitlerin yeşil örtüsü
İbret için tarihimi yeniden yazacağım
Ben Yıldırım Bayazıt ve Emir Timur hanlarım
Ben Selçuklu’dan Osmanlıya kültür kentiyim
Ben Atatürk ve silah arkadaşlarının kurtuluş savaşını başlattığı yerim
Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’yım
Dalları filizlerle bezeli yaşlı bir çınarım. Her gün yeniden doğuyorum. Geçmişim tüm kültürleri kucaklar. Adım ne olursa olsun binlerce yılın kültürlerinin birikimiyim. Ben tarihden ders ve ibret alınması gereken bölgeyim. Dağları, yaylaları ve köyleri ile tarihlerin tekerrür etmemesi için adeta tarihini yenden yazarak tarihden ders ve ibret alınmasını isteyen yerim. Ben Anadolu kültürlerinin birleşkesi, yolların kavşak noktası geleneksel el sanatları ve mimarisi ile Türkiye'nin adını dünyaya duyuran yerim.
TÜRKİYE CUMHURİYE'NİN BAŞKENTİ ANKARA
Kökleri tarihin derinliklerine uzana koca çınar karış karış taşına toprağına vurgun olduğumuz güzel vatan Anadolu. Bin yılları, beş bin yılları devire devire bu güne gelmiş bir medeniyetler beşiği Anadolu. Adım başı tarih. Adım başı geçmişten izler taşıyor. Adım başı doğal güzellik yurdu burası. Adım başı kültür folklor yaşam olan Anadolu’nun merkezi ve Türkiye’nin başkenti Ankara , Her an yeniden keşfedilmeye hazır.Ankara’nın nesini seviyorsun diyenler İstanbul’a dönüşü diye cevap verirler. Ama ben öyle cevap vermiyorum. Ankara önemli bir şehir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Ankara tarihimizin kilometre taşı, kuruluş ve kurtuluş destanları yazılan Yıldırım Beyazıt Han ve Timur Han arasında yaşanan Ankara meydan muharebesiyle tarihimizin hüzünlü bir sayfasıdır. Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş destanının yazıldığı, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının bütün emperyalist güçler ve düşmanlara rağmen yeni bir devleti hayata geçirdikleri ilimizdir. Ankara’nın özellikle kalesi Selçuklu Medeniyeti’nin ihtişamlı geçmişini yansıtır.
Ankara’nın en kadim, en eski ve en köklü yeri Ankara kalesidir. Tarihi evleri, dar sokakları, camileri ve surlarıyla Selçuklu Medeniyeti’nin ihtişamını yansıtır. Ankara’yı Ankara kalesinden seyretmek gerekiyor. Her fırsatta Ankara kalesine çıkıp, Ankara kalesinden Ankara’yı dört mevsim doya doya yaşamalıyız. Ankara’nın resmi binaları tarihi mekanları, gökdelenleri özetle Ankara’nın her şeyini Ankara Kalesi’nden seyrine doyum olmaz. Ankara’nın manevi tarihimizde ki önemi de büyük. Ahi Evran her ne kadar Kırşehir ile anılsa da Ahi Evran’ın gerçek diyarı Ankara. Ankara kalesinde ki Selçuklu mezarlığı, Hacı Bayram külliyesi, tarihi camiler, Tacettin dergahı, Ankara’nın manevi kimliğini ortaya koyuyor. Eski TBMM’nin Ulus’ta ki tarihi binası ise milli tarihimizin sembollerinden. Türkiye devletinin kuruluş önsözü. Eski TBMM binasını gezdiğinizde kendinizi bir anda kurtuluş savaşı yıllarında hissediyorsunuz. Devr-i Alem tv kameraları ile Ankara turumuz başlıyor.
ANKARA İLÇELERİN DE KÜLTÜR TURU
Her biri birer tarih ve kültür mirasımızı simgeleyen Ankara’nın bir birinden önemli ilçelerini hatırlayarak belgesel çekimlerimize başlıyoruz. Altındağ, Etimesut, Gölbaşı, Keçiören, Mamak, Sincan, Yenimahalle, Akyurt, Ayaş, Bala, Beypazarı, Çamlıdere, Çubuk, Elmadağı, Evren, Güdül, Haymana, Kalecik, Kazan, Kızılcahamam, Nallıhan, Polatlı, Şereflikoçhisar..Burası Ankara. Yüzyıllara meydan okuyan tarihi kalesiyle, tepeleriyle, doğasıyla, geleneksel evleri ve sıcak insanlarıyla, Türkiyenin en büyük en gelişmiş şehirlerinden. İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden birisi. Türkiye’mizin hızla büyüyen ve gelişen başkenti. Anadolu’nun kalbi. Ankara… Ankara’nın doğusunda Kırıkkale ve Kırşehir, kuzeyinde Çankırı ve Bolu, kuzeybatısında Bolu, batısında Eskişehir, güneyinde Konya ve Aksaray illeri bulunuyor.Ankara’nın Doğusunda Kızılırmak bereketli akar. Batısında Sakarya nazlı nazlı akarken kültür ve medeniyet tarihimizin Sakarya destanı dile gelir ve şu misraları söyler…
“İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya …
Bir yanda akan benim diğer yanda Sakarya”…
Ankara’nın Kuzeyinde ormanlarla kaplı yiğit ve mert bir halk kahramanından alan Köroğlu dağları heybetle yükselir.. güneyinde ise temizliğin simgesi Tuz Gölü teknesi sakin sessiz.. İşte Ankara kuzeydeki dağlık-ormanlık alanlarla kurak Konya Ovası arasında bir geçiş bölgesi..Geçmişi çok eskilere dayanan Ankara’nın ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmiyor. Değişik Medeniyetler gelip geçmiş buradan. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Galatalar, Bizanslılar gelip geçmiş, sonunda İslam Orduları ilay-i kelimetullah için bölgeye akınlar düzenlemişler. Selçuklu ve Osmanlı medeniyetine beşiklik edene Ankara Türkiye Cumhuriyetine kuruculuk ve başkentlik yaparak Kültür ve medeniyet tarihimizdeki şanlı yerini aldı.Malazgirt zaferi sonrasında Ankara da kapılarını ardına kadar Türk akıncılarına açar. Osmanlı ipmaratorluğu döneminde Ankara güzel günler yaşadı. 15. yüzyılın başlarında Hacı Bayram Veli gibi büyük bir gönül insanını bağrında yaşattı. 1352 yılında Ankar’nın Solfasol köyünde dünyaya gelen Hacı Bayram Veli uzun bir tahsil döneminden sonra 35 yaşında bir medrese açarak sohbetleri ve şiirleriyle gönüldaşlarının manevi susuzluğunu giderdi. Tarihler 1402 yılını gösterdiğinde Ankara müthiş bir savaşa sahne oldu. Timur han ile Sultan Yıldırım Beyazıt arasındaki Ankara savaşı Ankara’nın çehresini değiştirdi. Savaş sonunda Yıldırım Beyazıt yenilmiş ve esir edilmişti. Ankara için daha doğrusu Osmanlı devleti için bir fetret dönemi başlamıştı. Mehmet Çelebinin oğlu Sultan 2. Murat Anadolu birliğini yeniden sağladı. 19. yy sonlarında başlayan demir yolu çalışmaları sonunda, 1892 yılında ilk tren Ankara’ya geldi. Şehir canlılık kazandı.
ANKARA NIN KURTULUŞ SAVAŞIN DA YERİ VE ÖNRMİ
Birinci Dünya Savaşı ağır bir yenilgiyle sonuçlanmıştı. Yurdun dört bir yanı işgal altındaydı. İstanbul, işgal altındaydı ve Yunan orduları durmadan İç Anadolu’da ilerliyordu… 27-Aralık-1919´da Gazi Mustafa Kemal Samsun´dan başlayan Anadolu yolculuğunu Ankara´ya gelerek tamamladı. Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra, Mustafa Kemal Paşa, Heyeti Temsiliye Merkezini Ankara’ya taşıdı. Ankara’nın coğrafi konumu buna müsaitti. 23 Nisan 1920’de TBMM açıldı.Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal marşını yazdığı Tacettin Degahı, bu gün sıhhiyede. Yüksek avlu duvarları ile çevrili bahçesine küçük avlu kapısından giriliyor. Mehmet Akif’e ait şahsi eşyalar burada sergileniyor.13 Ekim 1923´te “Türk Devleti´nin makamı idaresi Ankara şehridir.” Denilerek Ankara resmen başkent oldu. ardından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet Ankara’da ilan edildi.Ankara müzeler kentidir. Agıston tapınağı, Roma dönemi eserlerinden Hacı bayram veli Camiyi bitişiğinde. Burası yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor.Ankara’nın Çankırı caddesinde Maliye okulunun yanında bulunan Büyük Roma hamamı önemli tarihi yapılardan bir başkası.Müzeler kültür ve tarih zenginliğinin sergilendiği yerler. Ankara’da Etnoğrafya müzesinden başka birden çok müzeye rasltlarsınız. Bu müzeler yılların tarih birikimi günümüze aktarır. Bunlardan Anadolu medeniyetleri müzesi Dünyanın önemli birkaç müzesi arasındaki yerini almış. Kültür ve medeniyetlerle milli mücadele dönemleriyle yakından ilgilenenler için Gordion müzesi, Ogüst mabedi, Kurtuluş savaşı müzesi ve Cumhuriyet müzesi dikkat çeker.
ANKARA NIN MANEVİ MERKEZİ
Hacı Bayram Türbesi içinde, Hacı Bayram ve yakınlarına ait 8 sandukanın bulunduğu ünlü bir ziyaret yeri. Eğer buraya yolunuz düşerse büyük gönül insanın türbesini ziyaret etmeden ayrılmayın. Ankara’ya gelinir de Ankara kalesi görülmez mi? Kale dik yamaçlar üzerine kurulmuş bir kartal yuvasını andırır. Kale içindeki Alaaddin camii çevresine yapılan evler zamanla kentin çekirdeğini oluşturdu.Ankara’nın Eski geleneksel evleri görülmeye değer. Ahşap kerpiç veya tuğladan inşa edilmiş bu evler tarihe meydan okur gibi hala ayakta duruyor.Ankara şehir merkezine çok yakın olan Gölbaşı, şehrin önemli ilçelerden biri.. Eğer piknik yapmak isterseniz gölbaşı piknik için uygun bir yer. Ayaş apayrı bir yer. Ayaşın suları kaplıcaları bambaşka. Sadece Ayaş mı Kızılcahamam da kaplıcalarıyla gelenlere şifa dağıtıyor.Şereflikoçhisar’da geleneksel eğlenceleri görmeniz mümkün. Cirit oyunları, deve güreşleri, bir zamanlar düğünlerin ve bayramların geleneksel eğlenceleri arasında yer alırdı. Kurtuluş savaşında da Koçuhisar “şerefli” ünvanını kazandı.Ankara’nın güney batısındaki Polatlı ilçesi 1926 yılından beri ilçe merkezi olarak hızlı bir gelişmenin içinde. Polatlı kurtuluş savaşında milli mücadelede var gücüyle çarpışmış bu yüzden kurtuluş tarihimiz açısından önemli bir ilçe.Denizden yüksekliği 1855 metre olan Elmadağ’ına uzanıyoruz. Burası bir kış sporları merkezi. Ankara’ya uzaklığı yalnız 18 km olan Elmadağındaki kayak tesislerinde kayak sporunu gerçekleştirmeniz için her türlü imkan var. Beypazarı ve Nallıhan’ın kültür tarihimizde çok ayrı bir yeri vardır. Sevgi’nin simgesi Yunus Emre’nin eğitim gördüğü Tapduk emre dergahi ve Bacım Sultan külliyesi Ankara’nın Nallıhan ilçesindedir.
Unutmadan Ankara’daki şehitlikleri de ziyaret etmelisiniz. Harbiyeli Şehitler anıtı, Cebeci Askeri şehtiltiği, Kore şehtiler Anıtı, Sakarya Şehitler Anıtı, Devlet Mezarlığı gibi şehitlikler Vatan için şehit düşmüş şehitleri bağrında saklıyor. Ankara tarihi dokusuyla, geleneksel evleri, yeşil güzel parklarıyla, meclisiyle, bakanlıklarıyla, geleneksel folkloru ve halk türküleriyle, modern görünümüyle ve en önemlisi başkent oluşuyla gezilip görülmeye değer iller arasında yer alır. Ankara’nın misafirperver halkı sizi kucaklamaya hazır. Ankaradaki gezimizi tamamlayarak Beypazarı ilçesine doğu yola çıkıyoruz.
KÜLTÜR TARİHİMİZDE BEYPAZARI
Beypazarı, İç Anadolu Bölgesi´nde Ankara´ya bağlı bir ilçe. Ankara´nın 98 km. batısında, denizden ortalama 700 m. yüksekliktedir.Beypazarı’ nın adı Osmanlı Devleti´nin toprak rejimi ve askeri sisteminin bel kemiğini oluşturan tımarlı sipahi merkezleri´ nden birisi olan Beypazarı, yöredeki sipahi beyine ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna istinaden Beğ Bazarı diye adlandırılmıştır.Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul´u Ankara ve Bağdat´a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktaydı. Bilinen ilk adı “kaya doruğu ülkesi” anlamına gelen Lagania idi ve Bizans İmparatorluğu´nun piskoposluk merkeziydi.
Beypazarı pekçok çok eski uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. İlk yerleşimi işaret eden net bilgiler bulunmamakla birlikte yerleşim yeri olarak kullanılmasının eski çağlara dayandığını gösteren bulgular vardır. Bu yüzden üzerinden değişik hakimiyetler gelip geçen Beypazarı topraklarında biriken tarih farklı kültürlerin izlerini taşımaktadır. Beypazarı’nın Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde deyinmeden geçemediği tarihi önemi, bu farklılıklarla beslenmiştir.Eski bir yerleşim yeri olan Beypazarı topraklarında, sırasıyla Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlıların egemen olduğu bilinmektedir.Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul – Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Sultan Orhan gazi’nin Ankara´yı alması ile Bursa’ nın eski adı olan ve Farsça da bey ve paşa anlamına gelen Hüdavendigâr ,Bursa Sancağı´na bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir. Osmanlı devlet yönetiminde şeyhul islamların maaşları ‘nın Beypazarı esnafının ödendiği vergilerden ödenmesi önemli bir devlet geleneğiydi.
1071 den sonra Türklerin Anadolu’yu vatan yapmaları ile Beypazarı Türkmen boylarına yurt yuva olur. Beypazarı ve Nallıhan bölgelerine gelen Türk boylardan en önemlisi Kayı Boyu´dur. Selçuklu Sultanlığı kendilerine yurt olarak Beypazarı ve Nallıhan bölgelerini göstermiş, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti´nin kurucusu olan Osmanlı devleti’ nin kurucusu Osman gazi´nin dedesi Gazi Gündüzalp´in mezarı Beypazarı´nın Hırkatepe Köyü´ndedir. Devri alem kameralarını Beypazarına 25 Km. Mesafede olan Gazi Gündüz Alpın türbesinin bulunduğu Hırkatepe köyüne çeviriyoruz. Türbede sizler adına da fatihe okuyarak aziz ecdadımıza vefa borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. Gazi Gündüz alpın türbesi’ nin bulunduğu köy ahşap evler ile bir tabloyu andırır. Beypazarı ve Nallıhan köyleri bir birine benzemekte. Köylerdeki evlerin mimarisi göz ve gönül ziyafeti sunmaktadır.
BEYPAZARI KONAKLARI
Beypazarı konakları ile meşhurdur. Genellikle iki ya da üç katlı olan konaklar yapılırken işlevsel ve kültürel detaylarla bezenmişlerdir. Bu evler zemin katları taş, üst katları ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemi kullanılarak inşa edilmiş. Bahçesiz, küçük bahçeli ve büyük bahçeli olarak çeşitlilik gösteriyorlar. Cumbalı veya çoğunlukla “guşgana”lı yapılar olarak çıkıyorlar karşımıza.Bahçeli evlerin bir özelliği olan ve “çantı” olarak da bilinen “guşgana”, tipik evlerinin en üst kısmında bulunan küçük bir bölüm. Bu bölüm inşaata yarıda kalmış hissi verse de aslında kasten o şekilde yapılandırılmıştır.. Guşganalar yazın sıcaktır; kışlık ihtiyaçlar kurutulur ve kış geldiğinde de o aylarda soğuk olan bu kısımda bozulmadan saklanır. Evlerin girişlerinde; “hayat” diye adlandırılan kısımda, kıymetli eşyaları yangınlardan, yağmacılardan korumak için kullanılan demir kapılı mahzenler yer almakta. Dışarıya küçük pencerelerle açılan zemin katta bulunan taşlıkta genellikle ocak ve yalak bulunur.
Bu kat, asıl yaşam alanı olan üst katlara ilk birkaç basamağı ahşap olan merdivenlerle bağlanır. Katlar arasında ulaşımı sağlayan merdivenlerin başında mamrak denen ve depo olarak kullanılan bölümleri örten kapaklar bulunmaktadır. Yöre dilinde çardak olarak adlandırılan sofa bölümü etrafında mutfak ve tuvalet gibi alanlar vardır. Bazı evlerdeki sofa etrafında dışa dönük eyvan, sekilik gibi düzenlemeler yapıda hareketlilik yaratan çıkmalar oluşturur. Sofalar geniş ya da kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır.Beypazarı evlerinde yerel dilde “dinme dolap” diye adlandırılan ve katlar ve bölümler arasında yatay ve düşey servis sağlayan döner dolaplar vardır. Ev çatıları genellikle alaturka kiremitten yapılmıştır.Bahçelerin komşu evlerle neredeyse bitişik olması da halk arasındaki güven duygusunu düşündürüyor. Anadolu evlerinin genel mimari özellikleri ile birlikte gelişmiş olan konakların çamdan kapılarını aralayarak samimi, sıcak yaşantılara göz atabiliyor insan. Göz atmakla kalmayıp, içinde konaklayarak, konaklarda sunulan yöresel yemekleri tadarak bu yaşantıdan birkaç gün çalabilirsiniz.
BEYPAZARINDA AHİLİK TEŞKİLATI VE YEMENİCİLİK
Beypazarı’na Ahilik yoluyla kazandırılmış bu sanat Beypazarılılar için oldukça eski bir uğraştır. Gümüş işlemeciliğinin en gözde sanat olduğu bu ilçede gümüş madeninin bulunduğu düşünülmesin. İlçeye gümüş başka illerden geliyor ve burada usta ellerle buluşup harika aksesuarlara dönüşüyor…Beypazarı’nda “ipekli bürgü” yöreye özgü dokuma olduğundan oldukça büyük önem taşıyor. Bürgü, kadınların örtünmek için kullandığı bir tür örtüdür ve çok eski dönemlerden beri dokumacılığın vazgeçilmez ürünlerindendir.
YEMENİCİLİK TARİHİNDE BEYPAZARI
Deriden yapılmış kısa konçlu ayakkabı olarak tarif edilebilecek yemeniler Beypazarı’nda oldukça ilgili görüyor. Renk renk boyanmış deriler, ustalarının ellerinde biçimlenip ayaklara yarıyor. Yemenilerin de telkari işi takılar gibi, hem yurt içinden hem yurt dışından alıcısı mevcut. Aslen Beypazarlı olan Ayakkabı dünyası mağazalar zinciri sahibi Mehmet Akbacakoğlun’ dan Beypazarı’nın yemenicilik tarihi ile ilgili bigiler alıyoruz.Ankara´nın Beypazarı ilçesinde belgesel çekimlerimize tamamlayarak kameralarımızı 1402 yılın da Ankara Çubuk ovasında yaşanan tarihimizin hüzünlü bir sayfasına çeviriyoruz.
ANKARA ÇUBUK MEYDAN MUHAREBESİ, YILDIRIM VE TİMUR HANLAR…
Tarihler 28 Temmuz 1402. Çubuk’da yaşanan meydan muhaberesi devletler tarihimizin en acı olayıdır. Büyük imparatorluklar kurmuş İki yiğit ve kahraman devlet adamı, İmparator ve komutan Yıldırım han ile Timur han Çubuk Ovası’nda karşılaşırlar. On binlerce şehit verilir ve tarihimizin sonbaharı yaşanır. Yıldırım Beyazıt Han esir olur, Osmanlı Devleti’nde Fetret devri başlar.
Ankara-Çubuk Meydan Muharebesi Türk tarihinin kader anıdır. Çubuk savaşlarıyla ilgili bugüne kadar ciddi ve objektif bir araştırma tam olarak yapılamadı. Timur han’ı Osmanlı tarihçileri alaya almak için aksak Timur anlamına gelen Timurlenk dedi. Aslında Timur’da Yıldırım gibi büyük bir devlet adamıydı. Aslında tarihi yargılamadan haksız, haklı aramadan Çubuk savaşını araştırıp gelecek kuşaklara aktararak tarihten ders ve ibret almalıyız. Acaba Esenboğa havalimanı üzerinden Ankara’ya gidip gelenler, Esenboğa’nın bir Türk komutanının adı olduğunu çubuk isminin Selçuklu Komutanı’nın Unvanı olduğunu kaç kişi biliyor. Devr- i Alem belgesel TV ekibi olarak Çubuk savaşlarıyla ilgili ilk kez araştırma yapmak üzere Temmuz 2006 tarihinde Çubuk’a gitmişti. Melikşah köyünden Çubuk Ovalarını seyredip savaşların yapıldığı alanları Devri alem kamerası ve fotoğraf makinası ile tarihe not düşüp zamana noterlik yapmıştı.
Çubuk ovalarını seyrederken, Beyazıtı veli olarak’ da bilinen Yıldırım Beyazıt Han’ın Rumeli, Tuna boyları, Arnavutluk, Yunanistan ve Mora Yarımada yazdığı muhteşem zaferler ve fetih destanını hatırlarken, Alim ve evliyalar saygı ve sevgisi ile bilinen Timur Han’ın Türk İslam medeniyetinin Asya’da birliğini sağlamak için Hindistan, Afganistan, Pakistan, Maveraünnehir, Çin, Moğolistan, Hazar ve Karadeniz’in karşı tarafı Kafkaslar, Basra ve Bağdat’a kadar geldiğini düşünüyoruz. İslamın bayraktarlığını yapan bu iki önemli komutan ve devlet adamını fethettikleri coğrafya ve bölgeleri gezip görmekten ve tanıyıp bilmekten aciziz. Devri Alem belgesel program yapım ekibi olarak gerek Yıldırım Beyazıt Han ve gerekse Emir Timur han’ın fethettiği Türk İslam medeniyeti coğrafyazınin muhteşem eser ve izlerinin bulunduğu kültür coğrafyamızı gezerek Devri Alem belgeselleri ile TV ekranlarına getiriyoruz.Bu uğurda zorluk ve zahmetlere boyun eğmeden Türk-İslam dünyası ve Osmanlı coğrafyasında 70’den fazla devleti gezerek kültür ve medeniyet tarihimizi belgeselleştirip tarihe not düşüp zamana noterlik yapmaya devam ediyoruz.
Bugün biz belgeselcilere ve araştırmacılara düşen görev Tarihi ve tarihi şahsiyetleri yargılamadan, haklı haksız aramadan Allah resulü S.A.V’in buyurduğu gibi “Olan da hayır vardır.” Sözünü hatırlayarak yaşanan ve yapılan acı olaydan hayır murat etmeli, her iki komutan ve Çubuk şehitlerini hayır ve şükranla yad etmeliyiz. Çubuk Savaşı’ndan, Yıldırdım ve Timur han’ dan alacağımız çok ders ve ibret olduğunu düşünerek milli şairin dizeleri ile Çubuk’daki tarih ve kültür gezimize devem ediyoruz.
Tarih tekerrürden ibarettir… İbret alınsa hiç tekrar eder miydi?
Devr-i Alem kameraları ile Çubuk ilçesini gezdikten sonra şimdi de zamanı durdurup tarihden ders ve ibret almak için kameralarımızı zaman tünelinde 28 Temmuz 1402’de Ankara Çubuk ovasında yapılan Ankara meydan muharebelerine çeviriyoruz. Ankara Savaşı, tarihin gördüğü en büyük iki ordunun çarpıştığı, tarihin dönem noktası bir savaştır. Dönemin İki Büyük Türk komutanın yüreklere acı veren savaşı Çubuk ilçesinde yapılmıştır. Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid ile Timur arasında, Çubuk Ovası´nda yapılan muharebe Orta Çağ tarihinin en kanlı çarpışmalarından olan ve Osmanlıların yenilgisiyle sonuçlanan, Osmanlı Devleti´nin Fetret Devri olarak bilinen bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına yol açan savaştır.
Çubuk savaşı öncesi gelişen şartlara ve savaşın nedenlerine kısa bir göz atıyoruz. Osmanlı Devleti, daha çok Balkanlar´da genişlediği yıllar. Daha sonra Osmanlılar özellikle Anadolu´da hızlı ve kesin ilhaklara girişmişlerdi; aradaki çatışmalara karşın, Türk-İslam beylikleriyle daha yumuşak bir ilişkiyi gözetiyorlardı. Yıldırım Bayezid ise, İstanbul kuşatmasını sürdürürken, bir yandan da Anadolu birliğini sağlamak amacıyla çeşitli savaşlara girişti. Karamanlılara karşı kazanılan Akçay Muharebesi sonucu kazanılan zaferle Konya, Niğde, Karaman ve Develi Osmanlıların eline geçti; Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin´in öldürülmesiyle Sivas, Tokat, Kayseri ve Aksaray Osmanlı egemenliğine girer. Aynı yıl Memluk sultanı Berkuk´un ölümünden ve yerine çocuk yaştaki Nasıreddin Ferec´in geçmesinden yararlanan I. Bayezid, Malatya´yı Memluklerden alır. Dulkadiroğullarının elinde bulunan Kahta, Divriği, Besni ve Darende kaleleri de Osmanlılara geçmiştir. Osmanlı sınırları böylece Orta Fırat´a dayanmış oluyordu. Bütün bu fetihlerden sonra I. Bayezid, yenilgiye uğrayan yerel hanedanları tasfiyeye yönelerek, sıkı bir merkezi yapı kurmaya girişmiştir.. Yıldırım beyazıt Anadolu da güçlü bir devlet kurmaya çalışırken Timurhan’da Anadolu ya yönelik planlar yapmaktadır.
ANKARA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ
Türkistan ve Horasan coğrafyasında büyük ve güçlü bir devlet kuran Timur han, kendini İlhanlıların varisi sayarak Anadolu üzerinde hak ileri sürmekteydi. Bayezid döneminde Osmanlıların erken bir aşamada Ön Asya´ya dayanması Timur´un dikkatini çekti. Timur´un saldırılarıyla topraklarını yitiren Celayir sultanı Ahmed ile Karakoyunlu devletinin hükümdarı Kara Yusuf Osmanlılara sığınınca, Bayezid ile Timur arasında mektuplaşma başlara. Bayezid, Timur´un, Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celayiri´nin geri verilmesi yolundaki isteğini kabul etmedi. Osmanlılara gözdağı vermek isteyen Timur han, Bayezid han tarafından toprakları ellerinden alınan ve Timur´un devletinde kendilerine daha yakın bir sosyal düzen bulan Anadolu beylerinin de kışkırtmasıyla Sivas, Halep ve Şam´ı ele geçirdi. Timur´un Bağdat´a yönelmesi üzerine Bayezid de doğuya ilerleyerek Timur´a bağlı Mutahharten´in egemenliğindeki Erzincan ve Kemah´ı fethetti. Bu gelişme iki hükümdarın arasını iyice açtı. Bayezid´e bir elçi gönderen Timur, Kemah´ın Mutahharten´e Anadolu Beyliklerinden alınan yerlerin de sahiplerine geri verilmesini, Kara Yusuf´un teslim edilmesini ve Osmanlıların kendisine bağlanmasını istedi. Bayezid´in bu talepleri reddetmesi savaşın gerekçesi oldu.
ANKARA SAVAŞI NASIL BAŞLADI
Hem Balkanlar´da, hem de Anadolu´da yayılmış bulunan Osmanlıların harekat inisiyatifini ele alan Timur, 1402 başlarında Gürcistan´da yeniden büyük bir ordu topladı; Erzincan, Kemah ve Sivas üzerinden Ankara´ya gelerek kenti kuşattı. Ama Beyazıt’ın Tokat üzerinden Ankara´ya doğru yaklaştığını haber alınca, kuşatmayı kaldırarak Çubuk Ovasına çekildi. Fillerle desteklenen ordusu Beyazıt’ınkinden daha kalabalık ve askeri malzeme bakımından daha güçlüydü. On dört saat süren savaşın başlarında üstün görülen Osmanlı ordusu Kara Tatarlarla eski Anadolu beyliklerine bağlı askerlerin Timur´un saflarına katılmasıyla güç durumda kaldı. Bir tek Sırp müttefikleri Bayezid´i sonuna kadar terk etmediler. Muharebe, Timur´un lehine döndüğü sırada, I. Bayezıt´in oğullarından Süleyman Çelebi, Mehmed Çelebi ve Sadrazam Çandarlı Ali Paşa kuşatmayı yararak kaçmayı başardılar. Timur´un, Yıldırım´ın sağ olarak yakalanması isteği üzerine, savaşı yanında kalan üç yüz kadar askeriyle at üstünde çarpışarak sürdüren I. Bayezid, ancak üzerine ağ atılarak yakalanabildi ve esir alındı.
ANKARA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI
Ankara Savaşı yenilgisi, Osmanlı Devleti´nin parçalanarak, devletin imparatorluk aşamasına geçmesinin 50 yıl kadar gecikmesine, Anadolu beyliklerinin yeniden kurulmasına ve Osmanlı tarihinde Fetret Devri olarak bilinen 11 yıllık bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına neden oldu. Ankara Savaşını genel olarak özetledikten sonra şimdi de Türk devletler tarihimizin eşsiz iki kahramanı Yıldırım Beyazıt Han ile Emir Timur Hanı sizlere tanıtacağız. Devr-i Alem tarih ve zaman tünelinde kültür ve medeniyet tarihimizi araştırma yolculuğuna bir başka kültür coğrafyamızda devam etmek üzere Ankara´ya veda ediyoruz. Ankara ihtişamlı tarihi geçmişinin yanında, Çubuk meydan muharebesi gibi hüzünlü bir tarihine ev sahipliği de yaptı. Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş destanının yazıldığı yer. Başkent Ankara ve ilçeleri gezip görenlere çok şey söyler. Ankara Hacı Bayram veli’ den diğer Allah dostlarına, Selçukludan Osmanlı’ya kültür ve medeniyet tarihimizin kilometre taşlarının bulunduğu yerdi. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna beşiklik yapmış bir ilimizdir. Ankara’ya veda etmek zor olsa da bizim gezip görecek daha çok yerlerimiz var. Ankara’ya veda edip Allaha ısmarladık derken, Devri Alem kameralarını bir başka Kültür coğrafyamıza çeviriyor, Ben Ankara’yım şiiriyle Ankara’ya veda ediyoruz…
Ben, İç Anadolu dağlarının süsü,
Kültür ve medeniyet tarihi ile kaynıyor içim
Ben, Çubuk şehitlerinin yeşil örtüsü,
Ders ve İbret için Tarihimi yeniden yazacağım
Ben Selçuklu’ dan Osmanlıya kültür kentiyim,
Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’yım
Sponsored Content
KOCAELİ TV DE ÖZBEKİSTAN BELGESELİMİZ DE TİMUR HANIN HAYATI BÖLÜMÜ YAYINLANIYOR
BİZ ANKARA DA VAKUFLAR TARLHİ BELGESELİ ÇEKERKEN YILLAR ÖNCE ÖZBEKLSTAN DA TİMUR HAN İLE İLGİLİ ÇRKTİĞİMİZ BRLGESEL YAYINLANIYORDU. KOCAELİ TV DE İPEKYOLU BELGESELİMİZ DE ÖZBEKLSTAN IN BAŞKENTİ TAŞKENT DE TİMUR HANIN HAYATI İLE İLGİLİ BELGESELİMİZİN BİR BÖLÜMÜ
https://m.facebook.com/story.
ANKARA NIN İLK VAKFI MELİKE. HATUNA VEFA
Vakıf kuran hanım sultanlardan birisi Ankara da adına cami yapılan Melike sultan bu konuda araştırma yapıp belgesel çekimi yapmaya devam ediyor. Ankara’ya her geldiğimde vakıf sultanlarla ilgili araştırma yapıyorum
https://m.youtube.com/watch?v=
ANKARA DA VAKIF KURAN HANIM SULTANLAR
https://www.academia.edu/
ANKARA MELİKE SULTAN VAKFI CAMİSİ
Melike Hatun, halk arasında “Sultan Hatun” adı ile tanınan kıymetli bir şahsiyettir. Melike Hatun’un yaşadığı yüzyıla ilişkin olarak eski tahrir defter kayıtlarına bakılmış ve 14.yüzyılda yaşadığı belirlenmiştir. Aslen Ankaralı olan Melike Hatun, varlıklı bir aileden gelen tasavvuf ehli bir insandır. Yaptırdığı çok sayıda değerli eser ile sevilen ve takdir edilen Melike Hatun’un kabri, Taşçılar Sokakta şahsına ait vakfın bahçesindedir. Melike Hatun’un anısını yaşatan ve onun adını taşıyan Melike Hatun Cami özellikleri ile mutlaka görülmesi gereken camiler arasındadır.
Melike Hatun Cami Hakkında Bilgi
Osmanlı Mimarisi ile inşa edilen Melike Hatun Camisinde aynı anda yedi bin kişi ibadet edebilmektedir. Bu bakımdan geniş kapasiteli, büyük camilerimiz arasında yer alır. Melike Hatun Caminin kapladığı alan ise 3 bin 600 metrekare olarak ölçülmüştür. Melike Hatun Caminin altında bin kişi kapasiteli bir kongre salonu ile fuaye alanı ve otopark bulunmaktadır.
Melike Hatun Cami Nerede?
Melike Hatun Cami, ülkemizin başkenti Ankara ilimizin Ulus Erbakan Meydanı’nda yer almaktadır. Ankara ilimizin Ulus Erbakan Meydanı’nda bulunan Melike Hatun Camisi, 27 Ekim 2017 tarihinde hizmete açılmıştır. Melike Sultan Caminin altında otopark bulunması itibari ile ziyaretçileri özel araçları ile rahatlıkla camiyi ziyarete ve ibadet yapmaya gelebilirler.
Melike Hatun Cami Tarihi
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile yapımına başlanan önemli camilerimizden biridir. Yedi bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği Melike Hatun Camisi, törenler 2017 yılında ibadete açılmıştır. Melike Hatun Caminin açılışına Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dönemin başbakanı Yıldırım katılmışlardır. Caminin açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan, caminin yapımında büyük bir emeği olan hayırseverlere ve işçilere teşekkür etmiştir.
Melike Hatun Camisi Özellikleri
Melike Hatun Camisini ziyaret etmek isteyenler, caminin özellikleri hakkında bilgi edinmek istemektedir. Melike Hatun Caminin kubbesinin çapı 27 metre, yüksekliği ise 43 metredir. Bir diğer önemli özelliği ise 72 metre yüksekliğe sahip dört adet minaresi bulunması ve bu minarelerin kaplamasında Marmara taşının kullanılmasıdır. Melike Hatun Camisinin ana kubbesinin üzerinde 8 metre 20 santimetre yüksekliğine haiz bakır bir alem mevcuttur. Ayrıca caminin dikkat çeken özelliklerinden birisi de 16 adet mermer kitabesidir.
Melike Hatun Camisinin kapıları da oldukça dikkat çeken işçilik ve sanatlara sahip olup görünümleri ilgi çekmektedir. Kapılarında ahşap ve çivi kullanılmayan kündekari sanatı kullanılmıştır. Melike Hatun Caminin giriş kapılarının üzerinde altın varak, bağ, sedef ve fildişi işleme kitabeler yer almakta(https://www.hurriyet.
ANKARA DA FAALİYET GÖSTEREN VAKIFLARIMIZ
Gazeteci ve belgeselci olarak vakıf medeniyetimizi araştırmak vakıf bilinci ve bilgisini yaymak en önemlisi vakıf ruhunu yaşana ve yaşatmaya katkı sunmak İçin ANJARA da vakıflarımızı da ziyaret ettik
EĞİTİM VAKFININ GENEL MERKEZİNİ ZİYARET EDEREK BELGESEL SÖYLEŞİ YAPTIK
Türkiye’nin önemli vakıflarından olan Ankara merkezli eğitin vakfının genel merkezini İLİM KÜLTÜR TARİH VE TEKNOLOJİ VAKFI ARAŞTIRMA MERKEZİ www.iktav.com olarak ziyaret edip bir çok tv kanalında yayınlanan devri alem belgesel programı www.devrialem.tv olarak vakıf başkanı Mehmet Temel ve Başkan yardımcısı Remzi Sezgin bey ile belgesel söyleşi yaptık ilgi alaka ve misafir perverlikleri için kendilerine ve Milli Eğitim vakıfı yönetim kurulu üyesi ve Ankara Giresun vakfı başkanı saygıdeğer vakıf İnsanı Metin Yaraman beye teşekkür ederim
EĞİTİM VAKFI TANITIM FİLMİ
https://youtu.be/NK-YyFec_t0
Eğitim Vakfı Tarihçesi
Ülkemizin önde gelen akademisyen, bürokrat ve iş insanları ile önemli kurum ve kuruluşlarının da aralarında bulunduğu 29 gerçek, 9 tüzel kişi tarafından 19 Şubat 1981’de kurulan vakfımız, ‘Millî Eğitim Bakanlığı Vakfı’ adıyla faaliyetlerine başladı. Bakanlar Kurulu kararı ile vergi muafiyeti tanınan vakfımızın adı 1986 yılında ‘Millî Eğitim Vakfı’ olarak değiştirildi. Kurulduğu günden bu yana halkımızın yoğun ilgi ve desteğiyle her geçen gün büyüyen vakfımız, millî eğitimimize hizmet yarışında en büyük desteği sağlayan sivil toplum kuruluşlarından biri olmayı hedef edinerek, çalışmalarını bu doğrultuda yürütmektedir
https://m.facebook.com/story.
VAKIF MEDENİYETİMİZİ VE VAKIF RUHUNU YAŞATAN VAKIFLARIMIZI TANITMAYA DEVAM EDİYORUZ
Kısa adı Ögem Vakfı olan ve orman genel müdürlüğümüzün çalışmalarına büyük katkı veren 200’e yakın öğrenciye burs vererek vakıf ruhunu yaşatan Ögem vakfını ziyaret ederek vakıf müdürü İlyas Erdönmez’den vakfın kültür hizmeti olan kitabı hediye olarak aldım. İlyas bey ve ögem vakfı yönetim kurulu üyesi Mustafa Özkaya beye ilgi alaka ve misafirperverliklerinden dolayı İlim kültür tarih ve teknoloji vakfı www.iktav.com araştırma merkezi kültür hizmeti olan vakıflar belgeseli tadında vakıf ruhu ile teşekkür ederim.
https://youtube.com/playlist..
SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMIM
https://m.facebook.com/story.
ANKARA’DA DEMİR YOLLARI VAKFINI ZİYARET EDEREK BELGESEL SÖYLEŞİ YAPTIK
Gazeteci ve belgeselci olarak vakıf medeniyetimiz vakıf ruhu ve vakıf bilinci ile yaşatan vakıflarımızı ziyaret ederek vakıflarımızı tanımaya ve tanıtmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin en köklü vakıflarından biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir yolları çalışanları ve emeklileri sosyal yardımlaşma vakfının merkezini İlim kültür tarih ve teknoloji vakfı www.iktav.com araştırma merkezi olarak ziyaret ettik. Vakıf Başkanı Nurettin Girginer ile belgesel söyleşi yaparak vakıf çalışmaları hakkında bilgi alıp devri alem belgesel tv programı www.devrialem.tv olarak belgesel söyleşi yaptık
https://m.facebook.com/story.
Vakıf Medeniyeti Ve Ankara Giresun Vakfı
Gebze gazetesi www.gebzegazetesi.com ve gazete Gebze’de 24 Şubat 2022 tarihinde yayınlanan makalelerim
https://www.gazetegebze.com.
Vakıf Medeniyeti çok önemli kültür ve medeniyet tarihimizde vakıfların Önemi ile ilgili çok sayıda makaleler yazıp ve belgesel çekerek vakıf kültürü Medeniyeti bilincine katkı sunmaya çalıştım.
İlim kültür tarih ve teknoloji vakfı kültür hizmeti olarak hazırladığımız Vakıf Tarihi Medeniyeti belgeselimiz halen bir çok TV kanalında yayınlanıyor.
Kısa adı GİRSEV olan Ankara Giresun Vakfı genel kurulunda bizlerede yönetim kurulunda görev verdiler Ankara Giresun Vakfı genel kurulu İle ilgili haberi sizlerle paylaşıyorum
ANKARA GİRESUNLULR VAKFI (GİRSEV) GENEL KURULUNU YAPTI
Giresun’un gurbet eldeki en prestijli Siviltoplum kuruluşlarından olan , Kısa adı “GİRSEV” olan Giresun Sağlık Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı Olağan genel kurulunu vakıf merkezinde gerçekleştirdi.
Divan Başaknlığını Ankara Şebinkarahisar Vakfı Başkanı Av. Ali Yaşar Yücel ve Av. Hatice Yaylanın yaparken , tek liste halinde gidilen genel kurulda Mevcut Başkan Metin Yaraman güven tazeledi.
Yaptığı konuşmada vakıf olarak gerek Ankara’da gerekse Memeleketin muhtelif yerinden Ankaraya gelen tüm Giresunluların ve de Giresun Üniverstisesinin Adresidir. Vede Ankara’daki yüz Akıdır Vakfımızın kurucusu Rahmetli Prf dr Akın Önbayrak hocamızı Rahmet ve minnetle anıyorum mekanı cennet olsun derken devam etti şuan bulunduğumuz yer bize yetmiyor ancak bilindiği gibi hemen yan tarafı alacaz aradaki duvarı yıkıp buradaki duvarı yıkıp büyüteceğiz inşallah. Yerimiz daha da geniş olacaktır, Yakında Giresun gidip Vali beyle görüşeceğim. Giresun’da bazı iş adamları ve Belediye Başkanları bizlere destek sözü verdiler Merhum Akın Öbayrak hocamızın oğlu Hakan Önbayrak ciddi destek verdiler ve yine burada bulunan ve gelemeyen Arkadaşlar da yardımcı oldular hepinize teşekkür ederim. inşallah bunun sonu güzel bir Giresun kültür evi olacaktır. Bu süreçte vakıf senetinde bulunan şart nameye göre görevlerini yerine getirmeyen bazı hemşerilerimizi üzülerek üyelikten düşürdük. Yeni Arkadaşlar geldi gelmeye de devam edecektir, Vakfımıza sahip çıkacak hemşerilerimizi buraya getirin sahip çıkın dedi, Genel Kurulumuzun Hayırlara vesile olmasını yüce Mevla’dan temenni ederim diye konuştu.
Yönetim kurulu Asil ve yedek : Başkan Metin Yaraman ,Salih Hacıömeroğlu, Ahmet Temür, Bilal Doma, Ümit Hakan Canik, Ömür Evren, Hakan Önbayrak, Dr. Tuğrul Tacal, Atakan Ayvaz, Rasim Akın, Temel Batınay Dandin, Dr.Bekir Erol, İsmail Kahraman, İbrahim Ethem Gürsoy,
Denetleme asil ve yedek :Doğuş Özdemir, Hatice Nur Yayla, Halil Cenk Konanç, Bahri Eğe,Mustafa Özkaya, Yüksel Dalka,
Disiplin asil ve yedek : Ercan Türk, Hükmü Çömez, Murat Turan, Mehmet Ali Akten, Barbaros Hayrettin, Fatih Ay,
1995 Yılında Kurulan GİRSEV’in 2 Yıl Görev Yapacak Yönetim kurulu listesi 7,Asil 7,yedek ve denetleme 3 Asil 3,Yedek, Disiplin 3,Asil 3, Yedek olarak belirlendi, Bizde Gazete olarak Giresun vakfı başkan Metin Yaramanı Tebrik eder Ekibine Başarılar Dilerim