Yollar medeniyettir, kültürdür, tarihtir, geçmiştir ve gelecektir. Yollar sadece gelip geçilen yerler değil, tarihlerin yazıldığı, kültürlerin harman olduğu, gönüllerin coştuğu, sevginin yoğrulduğu yerlerdir. O yollardan bir tanesi de Horasan’dan Anadolu’ya Belh’ten Konya’ya Mevlana Yolu’dur.
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından 2023 Mevlana’nın 750. Vuslat yılı olarak ilan edildi. Bizde Avrasya Gazeteciler Derneği olarak İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla ilişkiler Genel Müdürlüğü ile Mevlana Yılı kapsamında bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmek istedik. “Horasan’dan Anadolu’ya Sevgi ve Kardeşliğin Dili: MEVLANA” projesi kapsamında Mevlana’nın Anadolu’ya gelirken geçtiği yol güzergâhını, belgesel tadında vakıf medeniyeti ruhuyla bu projede işlemeye gayret ettik.
Gönüllere taht kurmuş bir gönül sultanı. Yüzlerce yıldır karanlıklara ışık saçan bir sevgi deryası. Hayatı boyunca sevgiliye kavuşmanın hasretiyle yanıp tutuşmuş bir sevda güneşi. Vefat ettiği günü Şeb-i Arus yani düğün gecesi bilmiş bir hak dostu. Büyük İslam âlimi, mutasavvıf, şair ve mütefekkir. Mevlana Celaleddin-i Rumi. Onu anlamak için, onu Konya’ya getiren yolculuğu bilmek gerekiyor. Bu yolculuğu bilmek için de önce Güneş Ülkesi’ne gitmek gerekiyor.
Güneş Ülkesinden Başlayan Yolculuk
“Güneş Ülkesi” anlamına gelen Horasan, İran’ın kuzeydoğusunda yer alan çok geniş bir bölgenin tarihi adıdır. Günümüzde Horasan bölgesinin toprakları Türkmenistan, Afganistan ve İran sınırları içinde bulunmaktadır. Ama Horasan’ın başkenti diyebileceğimiz Belh şehrinin bizim için ayrı bir önemi vardır. Zira “İnsan” düşüncesine yeni ufuklar açarak köklü bir kültürün mimarı olan Mevlana, bu topraklarda dünyaya gelmiştir.
Amuderya’nın güneyindeki Dehâs ırmağı üzerinde kurulan Belh; tarih boyunca Ahamenişler, Makedonya Krallığı, Selevkos Krallığı, Baktriana Krallığı, Kuşanlar, Akhunlar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Budistler kadar Zerdüştiler için de büyük önem taşıyan bu şehir, Muâviye döneminde İslam ile şereflenmiştir. Daha sonra vakıf eserleri ile Kubbetü'l-İslam olarak anılacak bu kadim şehir, ilim ve irfan merkezine dönüşecektir.
Bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Belh’e doğru yola çıkıyoruz. Yüzyıllar boyunca insanlığa kılavuz olan Horasan erenlerinin, gönül sultanlarının ve yüce âlimlerin yolu, hep bu bereketli topraklardan geçmiştir.
Afganistan'ın kuzeyinde, geçmiş zamanların kavşak noktası vakıf medeniyeti ruhunun yaşatıldığı Belh kentindeyiz. Ortaçağda “şehirlerin anası” diye ünlenen Belh, bugün Hz. Ali’nin görkemli mezarının bulunduğu Afganistan’ın Mezar-ı Şerif bölgesinde.
Konya Yolu’ndan geçerek Belh Nehri’ne doğru ilerliyoruz. Kubbeleri çökmüş, duvarları göçmüş, kerpiç bir ev karşılıyor bizi... İslam mimarisine uygun olarak, çiğ tuğladan yüksek tonozlu olarak yapılan bu ev, 1207 yılında Mevlana’nın doğumu ile şenlenmiştir. Aradan geçen yaklaşık 900 yıllık bir zamana, Moğolların korkunç istilasına ve iç savaşın yıkımına rağmen şaşırtıcı bir şekilde bu ev hala ayaktadır. Sanki zaman duruyor, bu tarihi yapı dile gelip bize geçmiş günleri anlatıyor.
Barış ve Hoşgörü dini olan İslam’ın hüküm sürdüğü bu topraklarda “Sultanü'l-Ulemâ” yani “Âlimler Sultanı” olarak anılan Bahâeddin Veled için artık huzur kalmamıştır. Moğol istilası kapıya dayanmış, Harzemşahlarla anlaşmazlık artmıştır. İşte bu sebeple Bahâeddin Veled, kendine yeni bir yurt bulma umuduyla 1213 yılında yola çıkmıştır. Ona bu yolda ailesiyle birlikte müritlerinden ve talebelerinden oluşan üç yüz kişi eşlik etmektedir.
Henüz 5 yaşında olan Mevlana’nın hayatındaki en büyük dönüm noktası olan “hicret” böyle başlar… Yedi ülkeyi aştıkları, nice değerli âlim ile tanış oldukları bu uzun yol, onu Konya’ya götürür. Afganistan’da Mezar-ı Şerif’ten Belh’e giden yola da bu sebeple “'Konya Yolu” denmiştir.
DEVAM