ESKİŞEHİR'E HAYAT VEREN PORSUK IRMAĞI
Sakarya ırmağının en uzun kolu; uzunluğu 488 km. Porsuk çayının en uzak kaynağı, Dumlupınar'ın güneyinde Ahır dağının kuzey yamaçlarından çıkan Bayatçık deresidir. Bu dere Murat dağının kuzey yamaçlarından inen Kızıltaş suyu ile Altıntaş ovasında birleşir. Buradan itibaren yatağında sürekli olarak su bulunan akarsu, Porsuk adını alır. Kuzeye doğru akan çay, Kütahya ovasının doğu kenarından geçip ovayı sulayan Felent çayını alır; Porsuk barajı arkasında toplanır. Kuzeydoğuya dönerek Eskişehir ovasına girer ve düzenlenmiş bir kolu, Eskişehir'in içinden geçer. Eskişehir'den sonra doğuya yönelir. Ankara'ya giden demiryoluyla boylanır ve Polatlı yakınlarında Goordion antik kenti Yassıhöyük'ün karşısından Sakarya'ya nehrine dökülür.
PORSUK BARAJI
Aksu Dağı'nın kuzey yamacından inen Bayatçık Deresi ile Murat Dağ'nın kuzey yamacından inen Kızıltaş Suy'nun birleşmesiyle doğan Porsuk Çayı (Porsuk Irmağı'da denir), Sakarya Irmağı'nın en uzun (448 km) koludur. Kütahya Ovası'ndan geçip Eskişehir kentinin güneybatısında yeralan "Porsuk I" (1948`de hizmete girmiştir) ve "Porsuk II" (1971'de hizmete girmiştir) barajları arkasında toplandıktan sonra, Eskişehir Ovas'ndan ve Eskişehir kentinden geçer; Yassıhöyük karşısında Sakarya Irmağ'na ulaşır.
(Kaynak: https://www.turkcebilgi.com/porsuk_%C3%A7ay%C4%B1)
PORSUK IRMAĞININ KAYNAĞI
Aksu Dağı'nın kuzey yamacından inen Bayatçık Deresi ile Kütahya - Uşak sınırındaki Murat Dağı'nın kuzey yamacından inen Kızıltaş Suyu'nun birleşmesiyle doğan Porsuk Çayı, 448 kilometre uzunluğu ile Sakarya nehrinin en uzun koludur.
Kütahya Ovası'ndan geçip Eskişehir kentinin güneybatısında yer alan ve 1948'de ve 1971'de iki aşamalı olarak hizmete giren Porsuk Barajı arkasında toplandıktan sonra, Eskişehir Ovası'ndan ve Eskişehir kentinden geçer; Yassıhüyük karşısında Polatlı'nın Kıranharmanı köyünde Sakarya nehrine ulaşır.
Başlıca kolları: Kokar Çayı, Murat Çayı, Çat Dere, Porsuk Dere, Değirmen Dere, Felent Çayı, Kuduzlu Dere, Kınık Dere, Kargın Dere, Musaözü Deresi ve Uludere güney kollarını oluşturur. Sarısu Çayı, Sarısungur Dere, Mihalıççık Dere, Muttalip Dere ve Pürtek Dere doğu ve kuzeyden Porsuk'a katılırlar.
Dağlık Frigya Porsuk Irmağı Vadisi'nden Tarih Akar
Eskişehirin güneybatısında Porsuk Barajın'dan Eskişehir kent merkezine ulaşan Porsuk Vadisi, antik çağlardan bu yana çevresindeki yerleşimlere hayat veren bereketi ve doğal güzelliği, vadi boyunca şifalı termal su kaynakları ile cazip bir turizm merkezidir. İlk çağlardan günümüze özgün kültürünü kesintisiz olarak sürdüren Porsuk (Tembris) Vadisi'nin önemli merkezlerinden biri de Eskişehir'in Merkez Karaalan Köyü yakınlarındaki Çatalkaya (Keskaya) dır. Adını çatal şeklinde oyulmuş olan anıtsal kayadan alan ve Hititlerden sonra Friglerce kullanımına devam edilen bu kentte yoğun tümülüslerin yanında Sivrikaya Anıtsal Açık Hava Tapınağı'nı da görürüz. Vadide yer alan Kızılinler, Gökçekısık, Uluçayır, Yenisofça ve İncesu köyleri, volkanik tüf kayalıklar üzerinde konumlanmış Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait kaya yerleşmeleri ve anıtlarını görebileceğiniz kent merkezine en yakın yerlerdir.
Çatalkaya Frig Yerleşmesi:
adını alçak bir tepenin üzerinde yükselen Keskaya ya da Çatalkaya olarak tanımlanan kayadan alır. Frigler kayayı yontarak düzeltmiş ve ortasına dikey, derin bir oluk açmıştır. Bu kayanın doğusunda Sivri Kaya/Uzun Kaya olarak adlandırılan bir başka kaya kütlesinde de küçük bir Frig kaya anıtı vardır.
Gökçekışık:
Köyün hemen yanı başında yükselen kayalık plato üzerindedir. Kayanın porsuk Nehri’ne bakan güney yüzüne Frig Dönemi'ne ait büyük kaya mekânları oyulmuştur.
Yenisofça:
Köyün güneybatısında yer alan Hasırcı Çiftliği, uzun yıllar tay yetiştirilen bir çiftlik olarak kullanılmıştır. Çiftlik arazisinde alçak kaya kütlelerine oyulmuş Roma ve Bizans dönemlerine ait oda mezarlar, tekne mezarlar ve kaya mekânları bulunur.
Kilisekaya:
Kilise Mevkii olarak adlandırılan kayalık tepenin porsuk Nehri’ne bakan kuzey yüzünde yer alan Frig kaya anıtı ve oda mezarları, merdivenli geçitlerle birbirine bağlanan çok katlı Bizans kaya mekânları son derece dikkat çekicidir. Buradaki en önemli kaya yapısı ise Geç Hellenistik döneme tarihlenen kaya mezarıdır. Anıtsal bir cephe mimarisine sahip olan mezar, saçaklık ve üçgen alınlığı iki sutun tarafından taşınan bir Dor tapınağının kayalara oyulmuş ön cephesini temsil etmektedir. Giriş Holünün arkasında iki ayrı kapıdan girilen iki mezar odası vardır. Kilise mezarı, Roma ve Bizans dönemlerinde bazı ilave ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam etmiştir.
(Kaynak: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/eskisehir/gezilecekyer/daglik-frigya-porsuk-vadisi, Eskişehir Valiliği (2014) - Eskişehir Rehberi (5.Baskı), Eskişehir Valiliği (2014) - Dağlık Frigya Broşürü)
ESKİŞEHİR ÇOBAN MUSTAFAPAŞA VAKFI KURŞUNLU KÜLLİYESİ'NDEN CANLI YAYIN
AN İTİBARİ İLE 3 ŞUBAT 2024 ESKİŞEHİR'İN GEBZELİ ÇOBAN MUSTAFA PAŞA TARAFINDAN YAPILAN KURŞUNLU KÜLLİYESİ'NDEN www.devrialem.tv VE www.gebzegazetesi.com CANLI YAYINNDA DEVRİ ALEM BELGESEL YÖNETMENİ VE ARAŞTIRMACI GAZETECİ OLARAK BİLGİ VERDİK.
KURŞUNLU KÜLLİYESİ'NE ODUNPAZARI BELEDİYESİ VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN KİRALAYARAK SAHİP ÇIKMAKTA KÜLLİYEYİ BELEDİYE'DEN FIRAT BEY'İN REHBERLİĞİ'NDE GEZDİK. ODUNPAZARI BELEDİYESİ, KÜLLİYENİN DEĞİŞİK BÖLÜMLERİNDE AĞAÇ VE OYMA SANATLARI SERGİ ALANI, FOTOĞRAF MÜZESİ VE CAM SANATLARI MERKEZİ AÇARAK KÜLLİYEYİ YAŞAYAN BİR KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ HALİNE GETİRMİŞ.
KURŞUNLU KÜLLİYESİ'NDEN CANLI YAYIN
https://www.facebook.com/share/v/NeySmyYPPzPjwKoq/?mibextid=WC7FNe
BELGESEL TADINDA ODUN PAZARI'NA SELAM
Gebze'den Çoban Mustafa Paşa belgeseli tadında Kurşunlu Külliyesi'ne ve Odun Pazarı'na Devri Alem belgesel Program tadında selam ederken tüm Vakıf insanlarını bir kez daha rahmet ve şükranla anıyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=unwIFtmopUM
GEBZELİ ÇOBAN MUSTAFA PAŞA TARAFINDAN YAPILAN ESKİŞEHİR KURŞUNLU KÜLLİYESİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİ
KURŞUNLU CAMİİ VE KÜLLİYESİ TARİHİ VAKFI
Kurşunlu Cami ve Külliyesi Odunpazarı semtinde yer almaktadır. Tarihi Odunpazarı Evleri’nin yanında bulunan külliye ve tarihi evler adeta birbirini tamamlar ve sizi geçmişe götürecek bir yolculuğa çıkartır.
Kurşunlu Külliyesi, 16. yüzyıl Osmanlı dönemine ait bir eserdir. Osmanlı Devleti vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517 yılında yapılmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunan vakıf kaydına göre, Büyük Kervansaray hariç, Külliye içinde bulunan binaların tamamı vezir Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517-1525 yılları arasında inşa ettirilmiş ve muhtemelen 1525 yılında tamamlanmıştır. Kurşunlu Külliyesi’nin mimarı muhtemelen, Mimar Sinan’dan önce mimarbaşı olan, Acem Ali’dir. Gerçek adı Alaeddin Ali Bey olan Acem Ali (Acem Alisi ya da Esir Ali diye de bilinir) klasik Osmanlı mimarlığında adı bilinen ilk mimarbaşıdır (1519-1537).
Külliye; cami, şadırvan, zaviye (küçük tekke), talimhane, harem, imaret, Mevlevi şeyhlerine ait türbe ve iki kervansaraydan oluşmaktadır.
İMARET; Vakfiyede bildirilen ambar, yemek salonu ve mutfaktan dolayı bu birim karşısındaki kubbeli aşhane ile birlikte yemekhane yapısı olduğu belirtiliyor. Yapı, giriş bölümünden sonra enlemesine atılmış dört sivri kemerle desteklenen tonozla örtülüdür.
AŞEVİ;İmaretin mutfağı olabilecek batı girişinin kuzeyindedir. Batı duvarında, ocak nişinin bulunduğu noktada anıtsal tutulan bacasıyla ve halkın verdiği bilgiye göre 19. yüzyılın sonlarından itibaren saat kulesi olarak 1960’lara kadar kullanılmıştır.
KERVANSARAY; günümüzde nikâh salonu olarak kullanılıyor. Ayrıca; Sıcak Cam Üfleme Atölyesi ve Cam Sanatları Merkezi bulunmaktadır. Bu kısım Uluslararası Odunpazarı Cam Festivali ve birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.
CAMİ; Cami’nin kubbesi kurşunla kaplı olduğundan Kurşunlu Camii adını almıştır. Kubbe içi kalem işleriyle süslüdür. Cami, kare planlı kubbeyle örtülü, beş bölümlü, son cemaat yeri bulunan ve Külliye’de kitabeye sahip tek yapıdır. Kesme taş malzemeyle yapılmış caminin son cemaat yerinde bulunan sütunlar ve başlıklarında mermer kullanılmıştır. Klasik Dönem özelliği olan sivri kemer ve mukarnaslı sütun başlıkları da görülür.
SIBYAN MEKTEBİ; Revaklı ve tek mekânlıdır. Biri giriş kısmı, diğeri kapalı kısım olmak üzere kubbeyle örtülü iki mekân bulunmaktadır. Taş ve tuğlayla oluşturulan almaşık teknikte yapılmıştır. Bizans dönemine ait devşirme malzemeler de görülür. Günümüzde Nisan 2010 tarihinden itibaren kütüphane olarak kullanılıyor.
MEDRESE (HANİKÂH); Medrese, hanikâh ve Mevlevi Âsitanesi olarak da adlandırılır. L biçimindeki kubbeli mekâna ve hücrelere, kubbeli mekânın önünde bulunan merdivenlerden ulaşılır. Yenilemelerle, avluya bakan kuzey cephe boyunca revak, destek ve örtü elemanlarıyla yeniden inşa edilmiştir. Semahane olarak kullanılan bölümünde kuzey cephesi sivri kemeri bir eyvan niteliğine büründürülmüştür. Mekân, günümüzde dünyada açılan ilk Lületaşı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Osmanlı döneminde eğitim görenlerin konaklama olarak kullandıkları odalar bugün atölyeye dönüştürülmüştür.
TABHANE; Hanikâh ile aynı düzlemde Cami’ye paralel olarak gelişen ve vakfiyede yer alan misafir odaları için en uygun yer olarak
(Kaynak: https://eskisehir.ktb.gov.tr/EN-223323/kursunlu-camii-ve-kulliyesi.html)
DEVAM EDECEK...