Türk Dünya Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Gönül Elçileri Arama Kurtarma ve Uluslararası İnsani Yardım Derneği ve Türk Dünyası Arama Kurtarma Derneği'nin oluşturduğu Sivil İnisiyatif Platformu, son yıllarda Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde İslam’a ve peygamberimize yapılan hakaretlere bir son vermek için imza kampanyası başlattı. En son İsveç'te kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in yakılması ve bunun bir ifade özgürlüğü gibi lanse edilmesi üzerine platform bir imza kampanyası düzenleyerek herkesi bu kampanyaya destek vermeye çağırdı. Platformun yaptığı açıklamada şu cümleler yer aldı:
"İsveç ve Avrupalı bazı ülke yöneticilerin İsveç’i ve Avrupa’yı “Geniş kapsamlı bir ifade özgürlüğüne sahip bir ülkeler olarak tanımlayarak, bu vandallığı “düşünce ve ifade özgürlüğü” kapsamında gördüklerini itiraf etmektedir. Artık büyük bir puta çevrilmiş “düşünce ve ifade özgürlüğü” konsepti duvara dayanmış durumdadır. Bir inanç sisteminin sinir uçlarıyla oynamanın nasıl bir ifade özgürlüğü olduğu sorusu ise ortada tüm çıplaklığıyla durmaktadır. Elbette İsveç Dışişlerinin ve diğer Avrupa ülkelerinin olaylara karşın açıklamaları Müslümanların vicdanında bir karşılığı olmamıştır, çünkü bir dinin kutsalına hakaret etmek kelimenin en hafif tabiriyle ahlaksızlıktır ve bu ahlaksızlık hala birilerince savunulabilmektedir.
Bu provokatif eylemin neden bir başka İslam ülkesinde değil de Türk Büyükelçiliği önünde yapıldığı sorusu akla gelmekte ise de, cevap aslında gayet basittir. Yüz yıllar boyunca dünyaya Kuran-ı Kerim’in ışığını/hükümlerini yaymış olan Türklerin, yakın veya uzak bir gelecekte yine aynısını yapabilme potansiyeli, bu nefret suçu sayılabilecek eylemin Kur’an üzerinden ve Türk Büyükelçiliği önünde yapılmasına sebep olmuştur. Kuran-ı Kerim’in aslı zamanla ve mekânla kayıtlı maddi bir şey olmamakla birlikte, her bir mushaf/kitap da aslıyla bağlantılı olduğu için bu maddi haliyle de mübarektir ve kendiliğinden değerlidir.
Artık toplumsal hassasiyetleri, dinleri, düşünce sistemlerini bu şekilde küçük düşürmeye çalışan girişimlerin hesabı hukuk önünde de sorulmaya başlanmalıdır, çünkü bu kışkırtıcı eylemler artık bir halk sağlığı problemine dönmüştür.
Kutsal kitapların ve peygamberlerin hiç bir türüne saygı duymayan bu türden eylemlere karşı, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli ve 217 A (III) sayılı kararı ile benimsenen ve ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” gibi kurucu hukuk metinlerinde caydırıcı maddeler olmalıdır.
Kutsalın her türünün ayaklar altına alınmaya çalışıldığı böylesi bir zamanda ülkemizde yaşayan diğer din temsilcileri STK’lar ve sivil inisiyatif kuruluşları ile beraber. Her kesim vatandaşın katılabileceği ortak bir imza kampanyası başlatılarak, bu tür saldırılar karşısında ortak tavır alınması yerinde olacaktır. Hiç bir kutsal değer tanımayan bu zihniyete karşı, ülkemizdeki tüm semavi din mensuplarını da bu imza kampanyasına destek vermeye davet ediyorum. Çünkü bu saygısız davranışa maruz kalan Kuran-ı Kerim’in içerisinde, bütün dini mensuplarının peygamberleri son derece saygın bir şekilde zikredilmektedir. Enbiya suresi 10. ayette belirtildiği üzere, bu kitapta “insan zikredilmekte”, anılmaktadır; yani Kuran-ı Kerim’in konusu insandır, insanlıktır. O yüzden bu saygısızlık sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa karşı yapılmıştır. Nefret suçu kapsamına alınması gereken bu olayı kınıyor, herkesi itidalli olmaya ve akl-ı selim üzere hareket etmeye davet ediyoruz."