YAZAN: İSMAİL KAHRAMAN
Editör: Uğur Tatar
Doğu Türkistan’da İslam Medeniyeti
Doğu Türkistan’ı işgal eden Çinliler ata yurdumuzu işgal etmekle kalmıyor ismini de değiştirerek yeni kazanılmış topraklar anlamına gelen Sincan (Sinkihang) diye değiştiriyor. Tarihte doğu ve batı arasındaki ekonomik ve kültürel temaslarda köprü rolü oynayan dünyaca ünlü ipek yolunun binlerce kilometreyi aşan bölümü Türkistan coğrafyasından geçiyor. Geride sayısız doğal mirasla kültürel ve tarihi eserler bırakmış olan tarihi ipek yolunu izleyerek sayısız sırlar keşfediyoruz. Doğu Türkistan coğrafyasını keşif yolculuğunda tarihin ihtişamlı geçmişi dile geliyor.
Tarih boyunca büyük imparatorluklara ev sahipliği yapan bu topraklar, Halife Abdülmelik Mervan döneminde Türklerin kendi rızaları ile İslam'ı kabul edişinden sonra İslam medeniyetinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Özellikle Hakan Satuk Buğra'nın İslam'ı kabul etmesinin ardından 751-1216 yılları arasındaki dönem Doğu Türkistan'ın altın devri olarak biliniyor. Medreseleri ve öğretim kurumları ile meşhur Türkistan, bu dönem boyunca dünyanın dört bir yanından gelen öğrencileri misafir etmiş, tarihe yön veren devlet ve bilim adamları yetiştirmiş. Bu bölgeden dünyanın dört bir yanına göç eden Türkler ise İslam medeniyetini dünyanın dört bir yanına taşımışlar.
Bu topraklarda doğan Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Selçuklular, İslam'ın bayrağı altında devlet kurup, Türk-İslam medeniyetinin en güzel örneklerini vermiş ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Gazneli Mahmut, Abdülkerim Satuk Buğra, Emir Timur, Selçuk Bey, Babürşah, Melikşah gibi büyük devlet adamları da bu topraklarda yetişen değerli isimlerden.
İmam Buhari, İmam Tirmizi, İbn-i Sina, Ebunasril Farabi, Fergani, Zimahşeri, Sekkaki gibi eserleri ile İslam kültürünü zenginleştiren, dünya bilim adamlarına yol gösteren bilginler de bu toprakların evlatları. Ayrıca Divan-ı Lügat-it Türk'ün yazarı Kaşgarlı Mahmud, Kutadgu Bilig'in yazarı Yusuf Has Hacib, Atebet'ül Hakayık adlı dev eserin sahibi Ahmed Yüknek gibi dünya tarihine kültür hazineleri kazandırmış eşsiz şahsiyetler de bu coğrafyada yeşişmiş. Bütün bunlar bu coğrafyanın kültür ve medeniyet tarihimizde ne denli önemli olduğunu göstermesi bakımından büyük önem taşıyor.
Doğu Türkistan Neden Önemli?
Doğu Türkistan Siyâsî, ekonomik ve askerî yönden Asya’nın en stratejik bölgelerinden birisi. Asırlar boyunca hür ve bağımsız yaşamış olan Doğu Türkistan, Rus ve Çin devletlerinin târih boyunca dikkatini çekmiş, açık veya sinsi düşmanlıklarına mâruz kalmış. Asya ile Avrupa arasında sâhip olduğu târihî ipek yolu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Rusya ile Çin arasında paylaşılmaz bir ülke hâline gelen Doğu Türkistan, 1760 yılında Mançur Çin İmparatorluğu tarafından işgâl ve istilâ edilmiş. 1863 yılında bir ara yeniden hürriyetine kavuşmuş.
1870’e doğru Yakup Han merkezi Kaşgar olmak üzere Doğu Türkistan’ın en büyük parçasını bir devlet hâlinde topladı. Bu devletin Osmanlı Devletine bağlı olduğunu îlân ederek, Osmanlı Pâdişâhı Sultan Abdülazîz Hana bîat edip, onun adına hutbe okuttu. Osmanlı Hükümeti Babıali, bu bağlılığı kabul etti. Ülkeye askerî uzmanlar gönderdi. Doğu Türkistan, Yakup Han idâresinde 1876 yılına kadar on üç yıl müstakil olarak yaşadı. Ancak, Asya’da güçlü bir Müslüman Türk Devletinin kurulmasından ve hele bunun Osmanlı Devletiyle alâkasından korkan Rusya ve Çin, işbirliği yaptılar. İngiltere’nin de işe karışmasıyla devlet yıkıldı.
1867 yılında Yakup Hanın zehirlenmesiyle Türk Devletinin parçalanmasından istifâde eden Mançur-Çin İmparatorluğu Doğu Türkistan’ı yeniden istilâ etti. İkinci istilâdan sonra Mançur-Çin emperyalizmi Doğu Türkistan’da tam bir baskı ve terör idâresi kurmuş oldu. Bu istilâdan sonra Doğu Türkistan’ı Çinlileştirme demek olan asimilasyon hareketlerine hız verildi. Bu maksatla Doğu Türkistan’ın adı değiştirilip “yeni sömürge” mânâsına gelen “Sinkiang” (Sincan) adı verildi. Urumçi ve doğu Türkistan artık esaret hayatı yaşamaya başlıyordu.
Çin'in en batı noktasında yer alan Doğu Türkistan yaklaşık iki asırdır işgal altında. ve özellikle son elli yıldır komünist Çin yönetiminin baskıcı rejimi altında eziliyor. Çin, 20. yüzyıla, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya ve Rusya gibi ülkelerin baskıları altında ezilmiş ve paramparça olmuş bir imparatorluğun kalıntıları üzerinde girdi. Ülkede imparatorluk rejimi yıkıldıktan sonra, on yıllar boyunca güçlü bir merkezi otorite kurulamadı. Ancak 1949 yılında iktidara gelen Komünist Parti ile birlikte, Çin kısa sürede büyük bir korku rejimine dönüştü. Bu dönüşüm sürecinde on milyonlarca insan söz konusu kanlı ideolojinin baskıcı ve totaliter uygulamaları nedeniyle hayatını kaybetti.
İktidarını ancak şiddetle muhafaza edebilen ve komünizmin belki de en acımasız ve en vahşi uygulamasını yürürlüğe koyan Çin Komünist Partisi, tüm Çin halkı için tek tip bir yaşam ve düşünce tarzı belirledi. Bu dönem boyunca, komünist iktidarın kurallarına uymayanlar ise acımasızca yok edildi.
İpek Yolu’nun Merkezi: Doğu Türkistan
Doğu Türkistanı şehir şehir dolaşmaya başlıyoruz. Bu seferki durağımız Urumçi kenti. Urumcu kenti tarihte ipek yolunun kuzey güzergahı üzerindeki bir ulaşım merkezi. Burası Çin’in ilk bahar son bahar döneminde göçebe milliyetlerden uşilerin yerleşim merkeziydi. Batıya açılan önemli kapılardan biri olma özelliği taşıyan urumçi sahip olduğu coğrafi üstünlüklerden dolayı çok sayıda hava kara ve deniz yolu taşımacılık hattının kesiştiği bir kent. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler Doğu Türkistan gezilerini urumiçiden başlatıp istedikleri bütün yerlere kolayca ulaşabiliyor. Biz de öyle yapıyoruz. Şehir merkezinde gezimizi sürdürdükten sonra Antik Wulabo kentine uzanıyoruz.
Antik Wulabo kenti urumiçinin güney tarafında yer alıyor. Varlığını günümüze kadar koruyan bu antik kent bazı bilim adamlarına göre tan hanedanlığı döneminde ipek yolunun kuzey güzergahı üzerindeki stratejik önemiyle meşhur luntay kenti. Tan ve son hanedanları döneminden kalan şiirler arasında bir şiir dikkatmizi çekiyor. Şiir şöyle diyor. “Batıdaki çiçekler güzel, lumtaydaki atlar güçlü ve ıssız köyde yalnız uyumaktan pişman değilim. Lumtayda ülkemi savunmaktan gururluyum”
Lumtay antik kentinde dolaşırken tarih dile geliyor. Ata yadigarı bu toprakların bir zamanlar Türklerin özgür bir şekilde hüküm sürdüğü bir bölge olduğunu hatırlıyoruz. Bugün Çin işgali altında olsa da güzelliğinden doğallığından ve tarihi zenginliğinden hiçbir şey kaybetmemiş doğu Türkistan.
Burası da Nanshan çiftliği. Nanshan çiftliği Çinlilerin tienşan dedi. Tanrı dağlarının güneyinden kuzeyine kadar uzanan baishui vadisi boyunca uzanıyor. ipek yolunun kuzey güzergahını asya Avrupa kıta köprüsüne bağlayan önemli bir koridor.
Urumçi kelimesi ilk kez ms 925 yılında ortaya çıkmış. Kültürümüzde güzel otlak anlamına gelen urumçi 1884 yılından bu yana Doğu Türkistanın merkezi oldu. Zenginliği ve refahı ile bilinen urumçi gelişmiş tarım sektörü geleneksel müziği ve halk oyunlarıyla meşhur.
Ekonomi kültür ticaret turizm ileri teknolojileri bir araya getiren urumçi bugün eski ile yeninin mükemmel bir şekilde birleştiği uluslar arası modern bir metropol. Birbirlerini izleyen gökdelenler kentin üzerindeki gökyüzünü parçalayarak renkli bir tablo oluşturuyor. Türk İslam kültür ve medeniyetinin mimari yapıları bugün şehrin dört bir yanını süslüyor.
Aynı zamanda Doğu türkistanın lezzet merkezi ünvanını alan urumçi’de yemek kültürümüzün bütün yemek çeşitlerini bulmak mümkün. Buraya has Çeşit çeşit yemekler mükemmel bir ziyafet sunuyor ziyaretçilerine. Urumçi’yi dolaşırken buranın günümüzde uluslar arası bir ticaret merkezi olduğunu anlıyoruz. Yılda bir kez düzenlenen urumçi ekonomi ve ticaret fuarına dünyanın beş kıtasından iş adamları akın ediyor.
Kentin merkezinde yer alan Kızıldağın tepesine çıkıyoruz. Buradan manzara harika. bütün şehir gözlerimizin önünde. Burası aynı zamanda bir park olarak tasarlanmış.
DEVAMI: DOĞU TÜRKİSTAN'DA ÇİN ZULMÜ