Türk Toraks Derneği Solunum Sistemi İnfeksiyonları Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Abdullah Sayıner, tüm solunum virüsleri gibi koronavirüsün de temel olarak hasta kişinin öksürmesi, hapşırması veya burnunu temizlemesi sırasında saçılan parçacıkların solunması ile bulaştığını ve hasta bir kişinin temas ettiği yüzeylere dokunma ve daha sonra dokunan el ile ağız, burun veya göze temas yoluyla bulaşma riski bulunduğunu belirtti.
Sayıner, koronavirüs infeksiyonlarına ilişkin merak edilenlere yer verdiği yazılı açıklamasında, Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs salgınının, 26 Ocak itibarıyla en az 13 ülkede 2 binden fazla insanın hasta olmasına neden olduğunu kaydetti.
Halen hastaların büyük bölümünün Çinli ve ölümlerin tümünün Çin'de gözlendiğine değinen Sayıner, salgının yüzde 3 dolayındaki ölüme yol açma riskinin, bir tür koronavirüsün 2003'te neden olduğu SARS salgınına göre daha düşük olduğunu, ancak virüsün bu kez daha hızlı yayıldığını ve daha kısa sürede daha çok insanın infekte olmasına neden olduğunu anlattı.
Sayıner, üst solunum yolu infeksiyonları ve akut bronşitin yüzde 90-95 oranında nedenin virüsler olduğuna değinirken, en sık solunum yolu infeksiyonlarına yol açan virüsleri "Influenza virus (grip)", "Rhinovirus", "Adenovirus", "Parainfluenza virus" ve "Coronavirus" şeklinde sıraladı.
Genel olarak grip virüsü dışında, solunum yolu infeksiyonlarına yol açan virüslere yönelik etkin bir ilaç ya da aşı olmadığına işaret eden Sayıner, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla, influenza dışındaki bu virüs infeksiyonlarından genel önlemler dışında korunma olanağı, genel sağlık desteği dışında tedavi seçenekleri bulunmamaktadır. Antibiyotikler yalnızca bakteri olarak adlandırılan infeksiyon etkenlerine karşı etkilidir, virüs infeksiyonlarında bir yararları yoktur. Benzer şekilde, influenza virüsüne etkili oseltamivir gibi sınırlı sayıdaki ilaç diğer virüs infeksiyonlarında herhangi bir yarar sağlamamaktadır."
Sayıner, virüs infeksiyonlarının şiddetinin "maruz kalınan virüsün saldırganlık gücü" ve "ne kadar virüsün solunum sistemine girdiği" ile "virüsle karşılaşan kişinin bağışıklık sisteminin gücü" etkenlerine göre farklılık gösterdiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Solunum yollarına giren virüs sayısı arttıkça (daha çok öksüren, daha fazla burun temizleyen hastalarla daha yakın temasta bulunulması), virüslerin savunma sistemlerimizi alt edip daha alt solunum yollarına (bronşlara ve akciğerlere) ulaşma olasılığının artacağı ve bronşit (bronş infeksiyonu) ve zatürre (akciğer infeksiyonu) gibi ağır infeksiyonlara yol açabileceği anlaşılabilir. Bağışıklık sistemi yaşlılarda, altta yatan kronik hastalığı olanlarda, iyi beslenmeyenlerde, bedensel ya da ruhsal olarak aşırı yorgun olan bireylerde daha zayıf olmaktadır ve bu bireylerde virüs infeksiyonları daha ağır seyretmektedir."
"Tehdit düzeyi, virüsün insandan insana bulaşma yeteneği kazanmasıyla artar"
Salgına neden olan koronavirüsün ana konağının yarasalar olduğunun düşünüldüğüne değinen Sayıner, şu bilgileri verdi:
"Genel olarak bir virüsün bir kaç insana geçmesi o bireyler dışında ciddi bir sorun oluşturmaz, çünkü o hayvanlarla yakın temas kurulmadıkça, o hayvanların etleri çiğ olarak yenmedikçe infeksiyon riski yoktur. Tehdit düzeyi, virüsün insandan insana bulaşma yeteneği kazanmasıyla artar. Virüsler geçirdikleri bir dizi mutasyon sonucu bu yeteneği kazanabilir. Günümüzdeki yoğun seyahat ve yakın sosyal ilişkiler ortamında insandan insana geçebilen virüsler kolaylıkla tüm dünyaya yayılabilmektedir. Yakın geçmişte koronavirüsler insanlarda 3 salgına neden olmuştur. 2003'te SARS olarak tanımlanan, Ağır Akut Solunum Hastalığına yol açan koronavirüs Uzak Doğu'da bir çeşit yabani kediden, 2012'de MERS olarak tanımlanan, Orta Doğu Solunum Hastalığına yol açan koronavirüs ise Suudi Arabistan'da develerden insana geçmiştir. Bu salgına neden olan Coronavirus’un önce yarasadan insana geçtiği ve ardından insandan insana geçmeye başladığı düşünülmektedir. Dolayısıyla halen ülkemizdeki kuş, kedi ya da köpekler sağlık açısından hiçbir tehdit oluşturmamaktadır."
Prof. Dr. Abdullah Sayıner, söz konusu virüs infeksiyonunun diğer solunum yolu infeksiyonlarına benzer belirtilere neden olduğunu, temel olarak ateş, öksürük ve nefes darlığına yol açtığını, kuluçka döneminin 2-14 gün arasında olduğunu anlattı.
Belirtileri olan ve infeksiyonun saptandığı ülkelerden gelen veya bu tür bireylerle teması bulunan kişilerin infeksiyon açısından değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Sayıner, virüsün bulaşmasına ve korunma yöntemlerine ilişkin şunları kaydetti:
"Tüm solunum virüsleri gibi, koronavirüsün de temel olarak hasta kişinin öksürmesi, hapşırması ya da burnunu temizlemesi sırasında saçılan parçacıkların solunması ile bulaştığı bilinmektedir. Bu yolla bulaşma, genellikle hasta kişiyle 1 metreden daha yakın mesafeli temas sonucu gelişmektedir. Ayrıca, hasta bir kişinin temas ettiği yüzeylere (kapı kolu vb.) dokunma ve daha sonra dokunan el ile ağız, burun ya da göze temas yoluyla da bulaşma riski bulunmaktadır. Tüm solunum yolu infeksiyonlarından korunmada benzer önlemler geçerlidir: Eller sabunla en az 20 saniye boyunca düzenli olarak yıkanmalıdır. Eğer su ve sabun yoksa alkol temelli dezenfektan solüsyonlar kullanılabilir. Her durumda, olabildiğince, yıkanmamış ellerle gözlere, buruna ya da ağza dokunmaktan kaçınılmalıdır. İnfeksiyonu olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır. Hastaların mümkün olduğunca evden çıkmamaları, öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burunlarını mümkünse kağıt mendille kapatıp, mendili çöp kutusuna atmaları gereklidir. Kağıt mendil yoksa ağız ve burunlarını kollarının iç yüzüyle örtmeleri önerilir. Hasta kişilerin maske takması virüsün saçılmasını ve bulaşmayı azaltmaktadır. Hasta kişinin elle temas ettiği yüzeylerin düzenli olarak temizlenmesi önerilir."
Koronavirüslere yönelik bir aşı bulunmadığını, ancak Çin hükümetinin salgının erken döneminde etken virüsün genetik yapısını belirleyip dünyadaki bilim merkezleriyle paylaştığını belirten Sayıner, Çin, ABD ve İngiltere'de aşı geliştirme çabalarının başladığını hatırlattı.
Sayıner, influenza virüsü dışındaki solunum virüslerine etkili herhangi bir ilaç bulunmadığını, yalnızca yakınmalarını hafifletmeye yönelik ağrı kesici, ateş düşürücü gibi ilaçlar kullanılabildiğini ifade ederek, ateşi 48 saat içinde düşme belirtisi göstermeyen veya solunum sıkıntısı olan kişilerin bir sağlık merkezine başvurması gerektiğinin altını çizdi.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüse karşı acil bir durumda hastaların başvurabileceği 25 hastane belirledi:
Adana Şehir Hastanesi
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Ankara Şehir Hastanesi
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Bursa Şehir Hastanesi
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Eskişehir Şehir Hastanesi
Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Isparta Şehir Hastanesi
Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi
İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi
İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi
İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Kayseri Şehir Hastanesi
Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Yozgat Şehir Hastanesi