Öyle ki; bu durum Yeşilçam’da da sonu acı ile biten hikayelere konu oluyor, minik bedenlerin yaşadığı hazin sonu gözler önüne seriyordu. O dönemlerde en iyi ihtimalle yüz hastanın sekseni kaybediliyordu. Ancak lösemi her ne kadar ölümcül bir hastalık olsa da hastaların bir kısmı enfeksiyondan, kötü bakımdan veya ilaç teminindeki aksaklıktan dolayı hayatını kaybediyordu. 21. yy’da lösemi artık tedavi edilebilir bir hastalık haline geldi fakat yine de birtakım aksaklıklar var tabi. Bu noktada devlete ve vatandaşa önemli görevler düşüyor. Sağlık sistemindeki son gelişmeler hastalara ciddi destekler sunsa da yeterli gelmiyor.
Kanser tedavisi ilaçlarının bazıları eczanelerde bulunmazken, bazıları da Eczacılar Birliği’ne ödeme yapılmadığı için beş yüz ila bin euro gibi farklarla temin edilebiliyor ama bu ödemeler vatandaşlara ciddi bir ekonomik külfet oluşturuyor. Tedavi giderlerinin her geçen gün artmasına karşın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’nın on yedi yıldır tedavi masraflarını karşılamak üzere ödediği ücrete zam yapmaması vatandaşların elini zora sokuyor. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın gıda terörünün önüne geçmek için denetimlerini sıklaştırması büyük önem arz ediyor. LÖSEV okulların içinde LÖSEV’e alan tahsisinde bulunulması ve LÖSANTE hastanesi için Sağlık Bakanlığı’ndan tam ruhsat istiyor. Tabi her şeyi devletten beklemekte doğru değil vatandaşlara da önemli görevler düşüyor. LÖSEV için gönüllü olarak çalışmak da mümkün. Okullarda, üniversitelerde çeşitli sosyal sorumluluk projeleriyle ve direk LÖSEV ile irtibata geçerek yaptığınız yardımlarla onların kahramanı olabilirsiniz.