Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı, Batı'da Muhteşem Süleyman, Doğu'da ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman olarak da bilinen, akıllı, ahlâklı, vicdanlı, öngörülü ve tedbiri elden bırakmayan en güçlü padişahlarından biri Kanuni’dir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun en zirvede –geniş bir coğrafyaya egemen- olduğu en görkemli döneminde; devlette “Adaleti” egemen kılar Kanuni.

Bir yandan da “Acaba, günün birinde Osmanlı İmparatorluğu da inişe geçer – çökmeye başlar, dağılır mı?” endişesi içinde düşünür, durur.

Bu düşünceler içerisinde döneminin en büyük bilginlerinden Müderris – Mutasavvıf – Şair, pratik zekâlı ve hazırcevap, aynı zamanda Süt Kardeşi olan Yahya Efendi’ye; kafasını kurcalayan soruyu, küçük bir pusulaya yazar gönderir.
Kanuni, Yahya Efendi’ye yazdığı bu pusulada:

“Sen, ilmiyle amel eden bilge birisin… Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale (yıkıma/çöküşe) uğrar mı?” diye yazar.

Pusulayı okuyan Yahya Efendi, aynı kâğıdın arkasına; “Neme lazım be Sultanım!” yazar, geri gönderir.

Bu yanıtı hayretle okuyan Kanuni Sultan Süleyman bir anlam veremez, hatta çok da bozulur, ardından kalkar, Yahya Efendi’nin dergâhına gider ve ona der ki:

“Aşk olsun ağabey! Sana çok önemli ve kritik bir konudaki düşünceni sordum. Sen ise ciddiye almayıp geçiştirdin, cevap bile vermedin…”

Yahya Efendi şöyle bir bakar:

“Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak mümkün mü? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.”

Sultan Süleyman, “Sadece “Neme lazım be Sultanım” demişsin. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi… Herhangi bir cevap yoktu, kâğıtta…”

Bunun üzerine, Yahya Efendi şu müthiş açıklamasını yapar:

“Sultanım! Aslında, aradığınız cevap oydu; bir yerde zulüm yayılırsa, haksızlık egemen olursa… Sonra, koyunları kurtlar değil, çobanlar yerse… Bilenler de bunu söylemeyip susarsa… Fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkarsa… Bunu da taşlardan başka kimse işitmezse… Herkes, sadece “Ben, Ben” derse… Ve tüm bunları görüp/işitenler, “Neme lazım be…” derse; işte o zaman, devletin sonu gelir – Osmanlı yıkılır…”

Evet, çok değerli okurlarım, 

Geçmişinin yenilgilerini ve zaferlerini kabul edip, ona sahip çıkamayan ve ders almayanlar; gelecekleri konusunda da söz söyleme hakkına sahip olamaz ve onu kuramazlar. Çünkü geçmiş ve gelecek birbirini tamamlayan bir bütündür. Bu atalarımızın bıraktığı tarihsel sosyolojik bir kalıttır. Onu inkâr etmek; tarihsel sosyolojik yaşama, “SIFIR” noktasından başlamak demektir.

Tarihten silinip giden bütün imparatorlukların, krallıkların, diktatörlüklerin yıkılış nedenlerine bakarsanız ortaktır: 

Eğer; 

Devlet, adalet dağıtımında yurttaşlarına eşit mesafede olmazsa;

“Bu senden, bu benden” yaklaşımındaysa; 

Rüşvet, yolsuzluk, kamu malını çalıp çırpma ile, yetim ve öksüzün alın teri emeğine, göz nuruna el koyuluyorsa;

Vatandaşlar arasında ayrımcılık yapılıyorsa;

Bunu görenler de ses çıkarmayıp susuyor ve “neme lazım” anlayışında oluyorlarsa, çöküş, yıkılış kaçınılmazdır.

Namık Kemal ne güzel söylemiş:

“Halkı yönetenlerin beyninde ve yüreğinde adil davranmak kaybolunca; devletin itibarı arşa çıksa da o devlet, bir gün yerin dibine geçer.” 

Çöküşe götüren hiçbir faktör karşısında asla sessiz kalmayın. Namuslu insanlar kadar kimse cesur olmamalıdır, olamamalıdır.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

banner1119