NİSAN’DA BAYRAM
Onca yokluk içinden
Mavi gözlerde umut
Mavi enginde huzur
Ziyalar çoluk çocuk
Altın güneşten al al
Çıkarken binlerce nefer
Semada mütebessim
Ay yıldızıyla hilâl
Nahif toprak bağrından
Yükselen şühedalar
Varın , verin müjdeyi
Silinmiş tek tek hain
Silinmiş soysuz düşman
Yurdumun nefesiyle
Amasyalar Sivaslar
Erzurumlar tüm canlar
Dağ , tepe , ova , deniz
Mukaddes sedasıyla
Bir bir silkinmiş yazgı
Hasta denen milletten
Dirilmiş Türk aslanı
Dirilmiş Anadolu
Yazılmış kutlu destan
Yurdun dört bir yanından
Haykırmış masum vatan
Ve işte doğmuş şafak
Doğmuş ebede al bayrak
Kutlu olsun şanımız
Kutlu olsun bayramımız
Âleme açılsın kucaklar
Şahlansın işte yine
Şahlansın yirmi üç nisanlar !..
Sibel Çakcak
NERDE KALDI O ÇOCUKLAR
ELMA DERSEM ÇIK ARMUT DERSEM ÇIKMA
Her mahalleden yükselirdi buna benzer sesler” Önüm arkam sağım solum sobe” en doğal en çocuk halleriyle mahalleyi çınlatırdı sesler, heyecanla oynanan çocuk oyunlarından biriydi saklambaç..
Tek sıra halinde dizilir, iki kişi el ele tutuşur ‘ aç kapıyı bezirgan başı bezirgan başı kapı hakkı ne alırsın arkamda ki yadigar olsun” sözleri bir türkü havasında söylenerek oynanan bu oyun daha dün gibi hafızamda ve birde çizgi oyunu... Bir anda çocukluk günlerime gittim; kiremitin kenarı ya da tebeşirle çizgi çizerdik, çizgi oynardık. Ne zevkli bir oyundu. Küçük çakıl taşlarını toplar hepimiz yere oturur taş oynardık, beş taş vardı. Yeni evlendiğim zamanlar evimizde televizyon yoktu, taş toplardık taş oynardık beraber. Evde bir beraberlik bir iletişim vardı o vakitler.
Her mahallede yakan top oynanırdı, anneler evden seslenirdi; “çabuk eve şimdi baban gelecek” diye. Köşe kapmaca, körebe ve istop’un zevkine de diyecek yoktu.
Karton bir kutuyu yan çevirip arkasından gölge oyunları oynatırdık mahallenin bir köşesinde..
Hacivat Karagöz bir de İbiş karekterleri ve bitmeyen arkası yarın gibi hikayeler..
Arkası yarın dedim ya; küçük bir radyomuz vardı o geldi aklıma, babam ajans dinlerdi. Günlük takip ettiğimiz o kıymetli Radyo tiyatroları ve “Tomris Oguzal”... Hala sesi kulağımda..
İlçemizde tek tük bazı evlerde televizyon vardı, evlerin çatılarında antenlere uzun uzun bakar televizyonun nasıl bir şey olduğunu tahmin etmeye çalışırdık.
Anadolu'nun küçük bir ilçesiydi yaşadığımız yer, çok yokluk gördük lakin hayallerimizi süsleyen anılar biriktirdik bugünlere..
Ya bugün ! Okul bahçesi dışında gören var mı o çocukları ?
Nerde kaldı o çocuklar?!...
NERDE KALDI O ÇOCUKLAR
Her sokakta sesi vardı
Nerde kaldı o çocuklar
Herkes onları tanırdı
Nerde kaldı o çocuklar
Yerde yuvarlarken misket
Dönerdi arada sohbet
Sokaklar onlara hasret
Nerde kaldı o çocuklar
Şimdi bir internet çıktı
Bütün beyinleri yıktı
Silinmez izler bıraktı
Nerde kaldı o çocuklar
İstop deyip koşarlardı
Baş oyun yakan top vardı
Hani takım kurarlardı
Nerde kaldı o çocuklar
Yağ satardı bal satardı
İp atlayıp ip tutardı
Elde çomak met atardı
Nerde kaldı o çocuklar
Eski pantul yırtık gömlek
Dikişi var ilmek ilmek
Elindeydi çanak çömlek
Nerde kaldı o çocuklar
Büyük söylerken dinlerdi
Derdi var iken inlerdi
Sokakta türkü söylerdi
Nerde kaldı o çocuklar
İhanet olsa şaşardı
Vatan dedi mi coşardı
Çuval içinde koşardı
Nerde kaldı o cokullar
Kağıdı kalemi yoktu
Sevinci alemden çoktu
Sevgiyle maziye baktı
Nerde kaldı o çocuklar
Oynar ilen çelik çomak
Sevinci var idi ramak
Lügatında yok ağlamak
Nerde kaldı o çocuklar
Düşer dizleri kanardı
Kendini yiğit sanardı
Yurt için taze çınardı
Nerde kaldı o çocuklar
Bazen hırçın bazen asi
Tabirsizdi her rüyası
Oynarlardı kız taklası
Nerde kaldı o çocuklar
Her biri taze çınardı
Hayal dünyaları vardı
Aşık toplar oynarlardı
Nerde kaldı o çocuklar
Yakuti devretti çağı
Çoktan geçti çocukluğu
Bez bebektı oyuncağı
Nerde kaldı o çocuklar
Hacer Alioğlu Yakuti
Gözlerin umut olsun çocuk!
Bakışlarından baharı hiç kaçırma çocuk!
Güneşin doğuşu gibi olsun gülüşlerin
Hüzün dolmasın göz bebeklerine çocuk!
Her mevsim çiçekler açsın ellerinde..
Sen düşünme derdi kederi, kışları çocuk
Kuşlarla yarışsın, uçurtmaların göklerde
Kelebekler konsun masum yüregine
Mutluluğu sende görsün büyükler çocuk!
Çamur da kum da oyna, ellerin kirlensin
Yeter ki güzel yüreğin, temiz kalsın çocuk!
Hayallerin olsun geleceğe dair, hiç bitmeyen
Barış olsun, huzur olsun, sayende çocuk!
Bahriye Gürpınar Geredeli
ÇOCUKLARI İNCİTMEYİN
Bir çocuğum ben
Gözleri yaşlı, kalbi hüzünlü, ruhu yorgun
Çocuk olmanın en güzel halinde ruhum dağıldı benim...
Paramparça oldu.
Parçaları aradım yıllarca
Her gördüğüm yüzde,
Her okuduğum sözde,
Her izlediğim filmde,
Bulurum sandım, ama bulamadım.
Büyüdükçe küçüldüm...
Zaman geçti ben aynı kaldım.
Kalbimi defalarca yaraladılar..
Bir gün dedim ki!
Bu çocuğu kendim büyüteceğim.
Onun saçını ben okşayacağım.
Ona çikolata ben alacağım.
Onun elinden tutacağım, parka ben götüreceğim.
Ben bir çocuğum
Kendi elini tutan, kendine arkadaş olan, kendine anne olan...
ÇOCUKLARIN BAYRAMI
23 Nisan bayramı
Ülkemiz çocuklarının çok sevdiği
Dünya çocuklarını imrendiği
23 Nisan çocuk bayramı.
Çocukların mutluluk bayramı
O siyah önlüklerimiz beyaz yakalarımız.
Yoklukla varlık arasındaki mutluluklarımız.
O güzel bayramlarımız.
Annelerimiz
Öğretmenlerimiz
çok mutluyduk hepimiz.
Her evde bir telaş bir heyecan vardı.
Okularda bir koşuşturma yaşanırdı.
Çuvalar urganlar hazırlanır yumurtalar haşlanır.
Köy oyunları hazırlanır.
Herkes bir görev alır.
Sınıflar süslenir herkes becerisini gösterir. Renkli renkli kağıtlar kesilir fenerler kurbağalar camlara duvarlara asılır.
Bayraklar al al dalgalanır işte o gün 23 Nisan dır.
Şiirler marşlar canı gönülden okunur.
Elde bayrak sokaklarda dolaşılır.
Herkes sokaklarda 23 Nisan çocukları alkışlanır.
Ümran Yavaş TEPECİK