Akçasu ve Gümüş kanyonlarının kesiştiği vadide 20. yüzyılın başlarına kadar 84 deri tabakhanesinin olduğu resmi belgelerde geçmektedir. Öyle ki Milli Mücadele döneminde ordunun kundura ve yemeni ihtiyacının önemli bir kısmı, Safranbolu’daki debbağ yani dericiler tarafından karşılanmıştır.
Dericilik dendiğinde ilk akla gelen yer: Safranbolu
Safranbolu ve çevresinde kurulan ilk sanayi tesisi ise 1924 yılında 28 Safranbolulu debbağın bir araya gelerek kurduğu deri fabrikasıdır. Bu fabrika, ömrü kısa olsa da bölgenin deri üretimi konusunda önemini gözler önüne sermektedir. Günümüzde atıl bir vaziyette olan deri fabrikası, eski ihtişamlı günlerine döndürüleceği günü özlemle beklemektedir.
Dericilik dendiğinde Anadolu’da akla ilk gelen yer olan Safranbolu’da dericilik tarihimize ışık tutan başka yapılar da bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi bölgedeki 300’e yakın tabakhaneden gününüze ulaşan tek tabakhane olan ve 800 yıllık geçmişe sahip Tabakhane Müzesi’dir. Tabakhane, ham derinin belirli işlemlerden sonra kullanıma uygun hale getirildiği yere denmektedir. Tabakhane deresinin hemen yanında bulunan bu müzenin karşısında ise Roma döneminden kaldığı düşünülen bir köprüyle ulaşılan 350 yıllık Tabakhane Loncası’nın binası vardır.
Anadolu’daki esnaflık teşkilatı olan Ahilik’in devamı olarak düşünebileceğimiz Lonca teşkilatı, aynı meslek grubundaki insanların bir araya gelmesiyle oluşan ve çalışanların mesleki ilişkilerini denetleyip düzenleyen bir sistemdir. Bu sistem zaman içinde değişikliklere uğrayarak 20. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüştür.
Dünyanın en zor mesleği: Debbağlık
Esnaflar arasında en dışlanmış mesleğin debbağlık olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bostana ekilen kabak bitkisinin hızla yayılıp bağ bahçeyi işgal etmesine atıf yapılarak söylenen “Bostandan dışarı kabak, esnaftan dışarı tabak” sözü de bunu özetler niteliktedir. Emek ve sabır isteyen bu meslek, dünyanın en zor ve en kirli mesleği olarak tarihe geçmiştir. Öyle ki yaptıkları iş yüzünden oldukça kötü kokan tabakhane esnafının, diğer insanları rahatsız etmemesi için kendilerine özel yapılmış hamamları ve camileri bulunmaktadır. Örneğin Safranbolu’daki Tabakhane Loncası’na yakın bir konumda bulunan Tabakhane Mescidi, zamanında sadece tabakhane esnafının kullandığı bir camidir.
Peki, debbağların toplumdan bu derece dışlanmış olmalarının sebebi nedir? Buna da “Debbağ mısın? İt bokuna muhtaçsın!” atasözü cevap vermektedir. Barış Kaya’nın yazdığı “A’dan Z’ye Safranbolu” kitabında tabaklama işlemi şöyle anlatılır: önce deri; et tabakasından, kıllarından ve yağlarından temizlenir, daha sonra derinin kıl köklerinden arınması ve deri gözeneklerinin açılması için köpek dışkısında bekletilir. Köpek dışkısının kullanılmasının bir başka sebebi ise derinin bu sayede daha yumuşak ve işlenebilir hale getirilmesidir. Köpek dışkısına duyulan bu ihtiyaç sebebiyle tabakhane etrafında çok sayıda köpek beslenmekte, köpek dışkısının yetersiz kaldığı durumlarda acele bir şekilde toplanan köpek dışkılarının tabakhaneye yetiştirilmesi gerekmektedir. İşte bugün çok duyduğumuz “Tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun” deyimi de buradan gelmektedir. Hatta bu deyimin çıkış noktasının da Safranbolu olduğu söylenmektedir. Köpek dışkısı dışında güvercin dışkısının da kullanıldığını notlarımız arasına ekleyelim.
Tarihi Tabakhane Kahve Evi’nde geçmişe yolculuk
Safranbolu’daki tarihi Tabakhane Loncası’nın binası, bugün “Tarihi Tabakhane Kahve Evi” adıyla Hasan Özkaynak tarafından işletilmektedir. “Tarihi Tabakhane Kahve Evi”, sizi tarihi ve kültürel bir yolculuğun yanında eşsiz bir manzara ve lezzetli bir deneyim fırsatı da sunmaktadır.
Tabakhane Loncası’nın tarihini anlatırken Safranbolu’nun dericilik konusunda önemli bir yer olduğunu belirten Tarihi Tabakhane Kahve Evi’nin işletmecisi Hasan Özkaynak, “Burası Safranbolu Dericiler Loncası diye geçer. Buraya ulaşılırken geçtiniz köprü Romanlılar tarafından yapılmış. Aşağı tabakhane ile yukarı tabakhaneyi birbirine bağlayan 800 yıllık bir köprü. Kastamonu kayıtlarında burada 300 tane deri dükkanın olduğu ifade edilmektedir. 1400 kişinin çalıştığı, bunun 1050 tanesini sabit 350 tanesinin de çarşıdan tuz getir, gaz getirip gibi geçici işler yaptığı belirtilir. Peki, 300 dükkan nerededir? Bulunduğumuz bölgede 7-8 tane ev kalmıştır. Bunlar da dükkandan çevrilmiş evlerdir. Safranbolu’da dericilik yapan kişiler, burada dericilik faaliyetleri bittince buradaki dükkanları satmışlardır. Başka insanlar da buradaki dükkanları alarak ev yapmışlardır. Netice itibariyle benim kayınbabam da bu binayı almıştır.” ifadelerini kullandı.
Safranbolu’daki en çok üyeye sahip loncanın tabakhane loncası olduğunu belirten Hasan Özkaynak, lonca binasının restorasyonu konusunda ise şu şekilde konuştu:
“Büyüklerimiz vefat edince biz burayı eski resimlerine bakarak tekrar eski haline getirdik. Burası orijinal bir bina. Duvarları taş dolgudur. Şu an dışarısı sıcak olmasına rağmen içeride serin bir hava vardır. Biz burada 2014 ile 2017 arasında restorasyon yaptık. 2017 Mart ayında burayı Tarihi Tabakhane Kahve Evi olarak işletmeye açtık. Ama Google’dan girdiğiniz zaman burası Safranbolu Dericeler Loncası olarak çıkar önünüze. Safranbolu’da 3 tane Lonca bulunmakta. Bir tanesi Arasta Çarşısı, biri Demirciler Çarşısı, bir tanesi de burası. Biz insanlara Safranbolu’da böyle bir yerin olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ziyaretçiler buraya geldiklerinde ev ortamında olduğu gibi rahat bir şekilde dinlenebilir, çay kahvelerini içebilir yemeklerini yiyebilir. Onları en iyi şekilde ağırlamaya çalışıyoruz. Ama her şeyden önemlisi buranın hikayesini anlatıp ne kadar önemli bir ortamda olduklarını anlamalarını sağlıyoruz.” (UĞUR TATAR)