Cezaevinin idari binaları birer sanat merkezi haline getirilmiş. Binanın duvarına Necip Fazıl ve Nazım Hikmet’ten şiirler yazılmış. Bu mekânda insan farklı duygular yaşıyor. 19 kişinin idam eğildiği birçok ünlü ismin tutuklu kaldığı kapalı cezaevi müze haline getirilmiş. Burayı gezerek belgesel çekiyorum.
Kan, Göz Yaşı ve Acıların Yaşandığı Yerde Belgesel Çekmek
Elimde kameram, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen sürekli basın kartımı göstererek müze yapılmış kapalı cezaevi bölümüne giriyorum.
Ulucanlar Cezaevi, 81 yıllık faaliyet süresi içinde İskilipli Atıf Hoca, Deniz Gezmiş, Necdet Adalı, Hüseyin İnan ve Mehmet Pehlivanoğlu'nun da bulunduğu 19 kişinin idam edilmesiyle, işkencelerle hafızalardaki yerini aldı. Altındağ Belediyesi, çoğu kişinin hatırlamak dahi istemediği bu mekânı, aslına uygun olarak dizayn ederek ''hoparlörlerinden çığlık seslerinin'' duyulduğu, koğuşlarda balmumundan mahkumların bulunduğu, o günleri yaşamak isteyenlere bir süre için de olsa ''mahkumluğu yaşatacak'' tecrit odalarının yer aldığı müzeye dönüştürdü.
Ceza Evi Ortamı Canlandırılmış
Aslına uygun şekilde düzenlenen cezaevi koğuşlarına ve tecrit odalarına balmumundan yapılan 22 mahkûm heykeli yerleştirilirken, müzenin koridorlardaki hoparlörlerinden tecrit odalarındaki işkenceleri yansıtan çığlık sesleri yankılanıyor. Cezaevi avlusundaki mahkumların dilek ağacının dallarına ise bir dönem Ulucanlar'da tutuklu kalan Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet Ran, Muhsin Yazıcıoğlu, Osman Bölükbaşı, Osman Yüksel Sedengeçti, Bülent Ecevit, Fakir Baykurt, Hüseyin Cahit Yalçın, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Ali Bülent Orkan, Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Cevat Şakir Kabağaçlı, Yılmaz Güney, Necdet Adalı, Erdal Eren'e kadar birçok ismin fotoğrafları asıldı. Aslen Giresun Şebinkarahisarlı olan Erdal Eren’in fotoğrafının asılı olduğu ranzanın başında belgesel için anons yaptıktan sonra darbeci Evren’in “idam etmeyip te beslese miydik” dediği “bir sağdan bir soldan astık” diyerek sözde adalet sağladığı acımasız günleri hatırlıyoruz. Yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’i tanıyan Giresun Şebinkarahisarlı bir ziyaretçi hanımla tanışıp söyleşi yapıyoruz.
Duygu Dolu Anlar Yaşıyorsunuz
Ziyaret edenleri özellikle idamların, işkencelerin yaşandığı dönemlere götüren türkülerin yankılandığı müzede, Muhsin Yazıcıoğlu'nun seccadesi ve süveteri, Hüseyin İnan'ın idamdan sonra üzerinden çıkarılan fanilası, Deniz Gezmiş'in sigarası, ders notları gibi kişisel eşyaları da sergileniyor.
Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde bulunan, ''Cebeci Tevkifhanesi, Cebeci Umumi Hapishanesi, Cebeci Sivil Cezaevi, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi ve son olarak Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi'' olarak adlandırılan cezaevi, kurulduğu 1925 yılından kapatıldığı 2006'ya kadar Türk demokrasi tarihine ve pek çok önemli döneme şahit oldu.
Ünlü Bir Çok Kişi Tutuklu Kaldı
81 yıllık süreçte gazetecilerin, yazarların, politikacıların, aydınların yaşamlarına, hikayelerine, idamlarına, isyanlar ve isyanların bastırıldığı operasyonlara tanıklık eden Ulucanlar, Altındağ Belediyesi tarafından meşakkatli bir sürecin ardından ''Ulucanlar Cezaevi Müzesi Kültür ve Sanat Merkezi'' yapıldı.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit'ten Osman Bölükbaşı'na, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Deniz Gezmiş'ten Muhsin Yazıcıoğlu'na pek çok ismin yolunun geçtiği, Türkiye'nin çalkantılı dönemlerine şahit olan Ulucanlar, ziyaretçilerini tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.
Cezaevinin kontrol noktasından müzeye giren ziyaretçiler, Adnan Menderes Bulvarı'ndan geçerek mahkumların manzarasından dolayı ''Hilton Koğuşu'' adını verdikleri, 9. ve 10. koğuşlara geliyor. Ranzalar ve biyografilerin yer aldığı Bülent Ecevit ve Osman Bölükbaşı'nın kaldığı bu koğuştan çıkan ziyaretçiler, daha sonra ağır suçluların cezalandırıldıkları tecrit odalarının bulunduğu alana ulaşıyorlar.
MAHKUMLARIN EŞYALARI
Özel seslendirme ve ışıklandırmayla; işkenceler ve mahkumların çığlıklarının, gardiyanların bağırma seslerinin yankılandığı, balmumu heykellerinin gerçeklerini aratmadığı odaları görme fırsatı bulan ziyaretçiler, ardından yine balmumu heykellerle çay ocağından ağasına kadar, tüm unsurlarının yer aldığı 4. koğuşa geliyor.
Ardından 5. koğuşa gelen ziyaretçiler, Ulucanlar'da kalan tanınmış isimlerin ranzalara asılan biyografilerini görebiliyor. 6. koğuşta ise yine biyografiler ile Yılmaz Güney'in kravatı, Bülent Ecevit'in şapkası ve kravatı, idam edilen Fikri Arıkan'ın elbisesi, Mehmet Pehlivanoğlu'nun kardeşine yazdığı, AK Parti Grup konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu orijinal mektup, ayakkabısı, takım elbisesi, Deniz Gezmiş'in kendi el yazısıyla Roma Hukuku ders notları, sigarası ve üzerinden çıkan paraları, Yusuf Aslan'ın kaşkolu, Hüseyin İnan'ın idamın ardından üzerinden kesilerek çıkarılan fanilası, Muhsin Yazıcıoğlu'nun namaz takkesi, seccadesi, süveteri gibi kişisel eşyaları yer alıyor.
6. koğuşun duygusal ortamından çıkan ziyaretçiler, mahkumların cezalandırıldıkları zindanlardan geçerek büyük avluya çıkıyorlar. Büyük avluda mahkumların banyo yaptıkları hamamın ardından, Ulucanlar'da kalan kişilerin resimlerinin yer aldığı ağacı görebiliyor.
İdam Sehpası ve İdam Edilen 19 Kişinin Adı
Ziyaretçiler, İskilipli Atıf Hoca, Necdet Adalı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mehmet Pehlivanoğlu'nun da aralarında bulunduğu 19 kişinin idam edilerek cezaevinden çıkabildiği ''Dar ağacı''nı da görerek müzeden ayrılırken Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildiği haberini ilk kez okuduğum gazeteyi hatırlıyorum.
Giresun Espiye ilçesi Kurugeriş yayla yolundaki Düdül’deki kahvenin duvarına asılmış Günaydın Gazetesi’ndeki o acı idam haberini okuduğum manşeti aradan geçen uzun yıllara rağmen hiç unutmadım ve unutamıyorum.
Gençleri Saygı ve Rahmetle Anıyorum
68 ve 70 kuşağı gençler hatırıma geliyor. O günün gençleri sağcı ve solcusu ile memleket meselesine ilgi duyup fikir üretip kendi ideolojileri çerçevesinde mücadele ederken dış ve iç güçler, hain çevreler, emperyalistler gençleri sağcı, solcu diye birbirine öldürtüyor, sabah sağcı öldüren silah öğleden sonra solcu öldürüyordu.
Ulucanlar Ceza Evi Müzesini gezerken 1968 ve 1970 kuşağı gençlerin fotoğrafları ceza evi duvarlarında bizlere çok şey söylüyor.
İstanbul Dolmabahçe sahilinde Amerikan 6. Filoya karşı çıkan 68 kuşağı gençleri düşünüyor, düşünceleri uğruna canlarından olan gençler gözümün önüne geliyor, o gençleri saygı ve rahmetle anıyorum.
Bu Günkü Gençlik Ne Yapıyor
68 ve 70 kuşağı gençlerle bu günkü gençler arasında bir bağ kurmaya çalışıyorum. Bu günkü gençlik ülke meseleleri ile fazla ilgilenmiyor, tarihi geçmiş ve kültürel bilinç konusunda duyarsız ve ilgisiz.
Darbecilerin Görev ve Misyonu
Bu yazıma nokta koyarken, geçtiğimiz aylarda Van Erciş’te elim bir trafik kazasında vefat eden Kültür Bakan Yardımcısı 20 yıldır kendisini yakından tanıdığım Kocaeli ve Giresun’dan hemşerim merhum Haluk Dursun’dan yıllar önce dinlediğim bir bilgiyi sizlerle paylaşıyorum.
Haluk Dursun Şunları Söyledi
(..)Hürriyet Gazetesi adına, Evren Paşa emekliye ayrılıp Marmaris’e yerleştikten sonra söyleşi yapmak üzere Evren Paşa’nın evine gittik, uzun bir söyleşi yaptık. Darbe ile ilgili birçok şey anlattı, en önemlisi İhtilal Heyeti olarak bizim önemli görev ve misyonumuz, gençleri siyaset ve ideolojiden uzak tutmak, ülke meseleleri ile ilgilenmelerinin önüne geçmek, gençler siyasetle uğraşma yerine müzikle sporla ilgilensinler eğlenip gezsinler (...)
Evet, yorumu sizlere bırakıyorum…