FİNLANDİYA'DA 100 YIL ÖNCE KARADENİZ GEMİSİNDE AÇILAN TÜRK FUARI
İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi ( www.iktav.com ) olarak, her gün birçok TV kanalında yayınlanan "Devri Alem Belgesel TV Programı" için İskandinavya ve Baltık ülkelerinde belgesel çekimleri yapmaktayız. Tarihe not düşmek ve zamana tanıklık etmek amacıyla Finlandiya, İsveç ve Estonya'daki çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Türkiye-Finlandiya Diplomatik İlişkilerinin Tarihi
Türkiye ile Finlandiya arasındaki diplomatik ilişkilerin tarihi, Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. 1917'de Rusya'dan bağımsızlığını kazanan Finlandiya'dan bir heyet, 1918'de İstanbul'a gelerek Padişah Sultan Vahdettin ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile görüşmüş ve Finlandiya'nın bağımsızlığının Osmanlı Devleti tarafından tanınmasını talep etmiştir. Osmanlı Devleti, Finlandiya heyetine büyük ilgi göstermiş, ancak savaş nedeniyle görüşmeler yarıda kalmıştır.
Türkiye ile Finlandiya arasındaki diplomatik ilişkiler, Kurtuluş Savaşı'nın ardından Atatürk'ün talimatıyla 1924'te başlamış ve 1926'da, Finlandiya'nın Helsinki limanının da dahil olduğu 15 Avrupa limanında, "Karadeniz" adlı gemiyle Türkiye tanıtım sergisi ve fuarı açılmıştır. Bu konuyla ilgili bilimsel ve akademik araştırmalar yapılmış, tezler hazırlanmış, kitaplar yazılmış ve belgeseller çekilmiştir. Konuyla ilgili yapılan akademik çalışmalarla ilgili bir söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum: https://www.youtube.com/watch?v=G-uB3EMfZZQ
Türkiye-Finlandiya İlişkileri Tarihine Akademik Bakış
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1546603
Helsinki Limanı'ndan Canlı Yayın
7 Nisan 2025 tarihinde, Finlandiya'nın başkenti Helsinki limanından "Devri Alem Belgesel TV Programı" olarak canlı yayın yaptık: https://www.facebook.com/share/v/17qahX2yWc/?mibextid=wwXIfr
Finlandiya-Türkiye Diplomatik İlişkilerinin Tarihçesi (1914-Günümüz)
Finlandiya'nın Ankara Büyükelçiliği tarafından, diplomatik ilişkilerin 90. yıl dönümü anısına hazırlanan kitapçıktaki bilgi notunu sizlerle paylaşıyorum:
"Ülkelerimiz, Avrupa'nın en güney ve en kuzey uçlarında yer almasına ve bu nedenle aralarında uzak bir mesafe olmasına rağmen, halklarımız arasında her zaman dostluk ve karşılıklı takdir duyguları olmuştur. Dillerimizin benzerliği hakkındaki fikirler bile tarihimizden kaynaklanmaktadır. Fakat her şeyden önce bizi birbirimize bağlayan en önemli şey; halklarımızın ruhu, kendimize duyduğumuz inanç ve bize ait olana sahip çıkma eğilimimizdir."
1971'de Ankara'da düzenlenen Finlandiya ve Türkiye arasındaki ilk cumhurbaşkanı düzeyindeki toplantının ardından, o dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a hitaben yaptığı konuşmada, Finlandiya Cumhurbaşkanı Urho Kekkonen, Finlandiya ve Türkiye arasındaki ilişkiyi işte bu sözlerle tanımlamıştı. Bu tanımlama, Finlandiya ve Türkiye arasındaki ilişkinin temellerini atan uzak akrabalık kavramını çok güzel biçimde anlatıyor. Bu temellere dayanarak Finlandiya ve Türkiye, diplomatik ilişkilerin başladığı 1920'den günümüze kadar dostluk ve giderek artan bir işbirliği ilişkisi kurmuştur.
Bu iki genç cumhuriyet, 1924 yılında bir dostluk anlaşması imzalamıştır. Finlandiya-Türkiye dostluk anlaşmasının ilk taslağı aslında 1918 ve 1919 yıllarında hazırlanmıştır. O dönemde Finlandiya ve Türkiye arasındaki ikili ilişkiler Berlin'den idare ediliyordu ve Fin ve Türk temsilciler burada resmi ilişkilerin başlaması için ilk adımları attı. Fakat Birinci Dünya Savaşı sonrasında her iki ülke de ciddi iç sorunlarla karşılaştığı için bu çabalar yetersiz kaldı. O dönemde Finlandiya bir iç savaşa sürüklenmişti ve Türkiye de İtilaf kuvvetlerine karşı bağımsızlık mücadelesi veriyordu.
Nihayetinde dostluk anlaşması 1924'te imzalandı. Bağımsız Finlandiya ve Türkiye cumhuriyetleri arasındaki bu ilk anlaşma, diplomatik ilişkilerin başlamasından önce imzalanmıştır. Diplomatik ilişkiler iki yıl sonra 1926 yılında kuruldu. Bu nedenle 2014 yılı, Fin-Türk ilişkileri için bir kutlama tarihidir: ilişkileri başlatan dostluk anlaşması tam olarak 90 sene önce imzalanmıştır!
Bu kısa hikâye, 90 yıllık geçmişe sahip Fin-Türk ilişkilerini ana hatlarıyla anlatmaktadır. Hikâyede politika, ticaret ve kültür gibi alanlarda ilişkilerin kurulması ve gelişimi mevcuttur. Ayrıca, iki ülke arasındaki ilişkinin dönüm noktaları ve bu dostluğu tanımlayan özellikler de açıklanmaktadır. Avrupa'nın iki ucu arasında karşılıklı saygı, fikir ve uygulama paylaşımı ve hareketlilik canlı ve zengin olmuştur.
Bu yayın, 90 yıl boyunca Finlandiya Büyükelçiliği tarafından hazırlanan raporlar esas alınmaktadır. Fin bakış açısından Finlandiya ve Türkiye ilişkilerinin resmini çizmeyi hedeflemektedir. 1989 yılına kadar olan belgeler, mektuplar ve zabıtlar Helsinki'de Fin Dışişleri Bakanlığı'nın arşivlerinde bulunmaktadır. Bu yayını hazırlarken kıvançla dolmamıza neden olan ilginç detaylara ve arşiv malzemelerinden elde edilen genel görüntüye ek olarak Ankara'daki elçilik personeli de yeri doldurulamaz bilgileri ve iş görüşleriyle katkıda bulunarak bu projenin tamamlanmasına destek vermişlerdir.
Genç Cumhuriyetler: Finlandiya ve Türkiye Cumhuriyeti
Finlandiya ve Türkiye Cumhuriyeti, Birinci Dünya Savaşı ile birlikte kurulmuştur. Finlandiya, Rusya'daki Bolşevik devrimi sırasında 1917 yılında bağımsızlığını kazandı. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından kuruldu. Finlandiya ve Türkiye birbirini vakit kaybetmeden tanıyan iki ülkedir. Bu anlamda Türkiye, Finlandiya'yı tanıyan on ikinci devlettir ve Finlandiya, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni 1924'te tanımıştır.
Karşılıklı saygı ve takdir o dönemde de varlığını güçlü bir şekilde hissettirmiştir. Sonuçta her iki ülke de bağımsızlıkları için savaşmış ve kendi devletlerini ve ulusal kimliklerini inşa etme sürecinden geçmiştir.
1923 yılında Ankara'da Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı.
Bu kardeşlik ve takdir duygusu Osmanlı İmparatorluğu döneminde de vardı. Örneğin, 1918'de yeni bağımsızlıklarını ilan ettikleri devletlerinin başka ülkeler tarafından tanınması amacıyla Türkiye'yi ziyaret eden Fin heyeti de bu duygularla karşılanmıştı. Bu heyetin üyelerinden Profesör J.J. Mikkola ziyareti şu sözlerle anlatmıştır:
"Bize gösterilen misafirperverlik ve dostluk peri masalı gibiydi. Padişahtan gazetecilere kadar herkes biz Fin heyetine sanki Türklerin binlerce yıl ayrı kalıp da tekrar kavuştukları kuzeyden gelen kıymetli akrabaları gibi davrandı."
İki dünya savaşı arasındaki dönemde Finlandiya ve Türkiye arasındaki temsiliyet, üçüncü tarafların akreditasyonu ve yardımlarına dayanıyordu. O dönemlerde ilişkilerin oturmasına daha yıllar vardı. Finlandiya bağımsızlığını kazandıktan sonra ilişkiler yarı resmi olarak Bükreş'teki Finlandiya büyükelçisi Vaino Tanner aracılığıyla yürütüldü. Bu dönemde Türkiye, yıkılan Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul'da padişahlığın sona ermesi ve 1923'te cumhuriyeti ilan eden Türkiye Cumhuriyeti arasında bir ara dönem yaşıyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilk yıllarında, yani 1924 ve 1930 yılları arasında bir sonraki Fin Büyükelçi Pontus Artti göreve başlayana kadar Finlandiya'da Türkiye'yi temsil eden bir görevli yoktu. Fakat Artti Roma'da ikamet ediyordu. Bu nedenle Finlandiya İstanbul'daki İsveç temsilcilerinin yardımına ihtiyaç duyuyordu. Buna ek olarak, 1920'lerde Finlandiya Fahri Konsolosu olarak İstanbul'da İtalyan kökenli Marzio Darr görev yapıyordu. Nihayet 1940 yılında Finlandiya Büyükelçiliği Ankara'da açıldı. Türkiye'nin Finlandiya'da temsil edilmesi görevi ise 1961'de Helsinki'de Türkiye büyükelçiliği açana kadar Stockholm'de ikamet eden akredite Türk diplomatlar aracılığıyla sürdürüldü.(Yazının kaynağı Finlandiya-Türkiye Diplomatik İlişkilerinin Tarihçesi ile ilgili 1914 yılın Finlandiya’nın Ankara büyük elçiliği tarafından hazırlanan kitapçık)
Gebze Gazetesi Helsinki'den Canlı Haber
İskandinav ve Baltık ülkelerinde belgesel çeken gazetemizin kurucusu ve TGRT Belgesel TV Devri Alem Program Yönetmeni www.ismailkahraman.net an itibari ile Finlandiya Helsinki'den İsveç'e giden gemide Baltık Denizi'nden canlı yayında bilgi veriyor: https://www.facebook.com/share/v/16MsB6LF8T/?mibextid=wwXIfr
Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk PR Çalışması: Karadeniz Gemisi
Türkiye Cumhuriyeti ilan edildikten 2 yıl sonra Avrupa’nın büyük bir kısmı hala Osmanlı Devleti’nin devam ettiğini düşünüyordu ve demokratik yeni Türkiye rejimini bilmiyordu. Ayrıca genç Türkiye devletinin dış ticaretini de geliştirilmesi gerekiyordu. Türkiye’nin değişen çehresi, devrim sonrası yapılan tüm yeniliklerin Dünya basınında yer alması, tüm dünyanın çağdaş Türkiye’yi tanımasının yanı sıra sanayi ve tarım ürünlerimizin de tanıtılması gerekiyordu ve Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir fikir geliştirdi.
Türkiye’nin ilk PR çalışması diyebileceğimiz bu fikir bir seyyar gemiydi. Karadeniz Vapuru ismindeki bu gemi, seksen altı gün boyunca, birçok sanatçı, gazeteci, milletvekili, öğretmen, müzisyen ve denizciden oluşan 285 kişilik bir ekiple 14 ülkenin 16 limanını gezdi. Tam bir yıl boyunca hazırlıklarının sürdüğü bu gemi 12 Haziran 1926’da 86 günlük yolculuğuna başladı.
Gittiği her limanda toplamda 60 bin kişiyi ağırlayan gemide Türkiye’nin sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve sanat ürünlerinin yanı sıra balolar, kutlamalar ve özel davetler de düzenlendi. Bu seyyar geminin bir amacı ticareti geliştirmek olsa da asıl büyük amacı Türkiye Cumhuriyeti’ni tüm dünyaya göstermekti.
Vapurda Türkiye’ye ait ürünlerin sunulduğu bir sergi bölümü yapıldı. Bu bölümde, Kütahya çinilerinden, Hacıbekir Lokumlarına, Bursa Hereke kumaş ve halılarından, tekel ürünlerine, kehribar ve kıymetli taşlarla yapılmış süslemelere kadar birçok ürüne yer verildi. Hatta dondurulmuş Ankara Tiftik keçisi bile vapurda yerini aldı.
Şimdiki adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Sanayi-i Nefise mektebi öğrencilerinin yaptığı heykel ve resim gibi sanat ürünleriyle vapur süslendi ve üzerilerine dört dilde bilgi veren etiketler yerleştirildi.
Karadeniz vapuru, Cezayir’de Bone, İspanya’da Barcelona, Fransa’da La Havre ve Marsilya İngiltere’de Londra, Hollanda’da Amsterdam, Almanya’da Hamburg, İsveç’de Stockholm, Finlandiya’da Helsinki, Sovyet Rusya’da Leningrad, Polonya’da Gdansk ve Gydania, Danimarka’da Kopenhag, Belçika’da Anvers, İtalya’da Cenova ve Napoli limanlarına uğrayan uzun bir yolculuk yaptı.
Gittiği her ülkede büyük bir ilgi gören gemi dünya basınında uzun süre yer edindi. Ünlü ressam İbrahim Çallı’nın yaptığı Mustafa Kemal’in yağlı boya resmi salonun baş köşesinde yer alırken, gemide İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Bey’in de başında olduğu Cumhurbaşkanlığı Orkestrası da gidilen yerlerde konserler vermek için yerini aldı..
Doğudan gelen bir gemi olduğu için oryantalist esintiler barındıracağı düşünülen bu gemide modern görünümlü Türk kadınları, smokinli ve takım elbiseli Türk erkekleri herkeste şaşkınlık uyandırdı.
Tanıtılan birçok ürün için ticari anlaşmaların yapıldığı ve büyük ilgi uyandıran Karadeniz vapuru 86 günlük yolculuğunun ardından ülkeye döndü. Cumhuriyet tarihinin ilk PR çalışması olarak hafızalara kazınan bu seyahat medyanın henüz bu kadar aktif yoğun olarak kullanılmadığı 1920’lerde büyük başarı elde etti. (Kaynak https://boosmart.com/cumhuriyetin-ilk-pr-calismasi-karadeniz-gemisi/ )