Gelecek Partisi ‘Çevre ve İklim Değişikliği Gelecek Eylem Modelini’ Cumhuriyetimizin 100. Yılında 100 Çevre ve İklim Politikası ile Hizmete Hazırız’ vurgusuyla yayımladı. Eylem planında çevre eğitim seferberliğinden, nimet ve külfetlerin adil paylaşımına, iklim değişikliğinden su yönetimine, sürdürülebilir kalkınmaya kadar hemen her konuda önemli politikalar var.
Gelecek Partisi Çevre Şehircilik ve İklim Politikaları İzleme Kurulu Başkanı Meryem Türktekin öncülüğünde hazırlanan Eylem Planı’na göre, kamu politikalarının tamamı çevre ve iklim değişikliği ile uyumlu hale getirilecek. Her eve doğalgaz kurulum desteği verilecek. Her köye bir ziraat mühendisi atanacak. Maden ocakları gibi tehlikeli işyerlerinin çevre mühendisleri tarafından sürekli denetimi sağlanacak. Konutlarda kendi elektriğini üretmek isteyen kişilere faizsiz kredi desteği sağlanacak. Tüm il ve ilçelerde ‘Gelecek Ormanları’ kurulacak, her yıl partiye katılan üye sayısı kadar ağaç dikimi yapılarak ülkenin dört bir yanında orman alanları artırılacak.
Gelecek Partisi, şehirlerin betonlaşmasının önüne geçecek. Yeni yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklarda güneş enerjili aydınlatma direklerinin kullanımından, tüm konut ve işyerlerinde sensörlü musluk kullanımına geçilmesine kadar pek çok alanda düzenlemeler getirecek. Bisiklet yollarını ve park alanlarını yaygınlaştırarak toplumda bisiklet kullanımını yaşam tarzı haline getirecek.
ANLIK MÜDAHALE EKİPLERİ KURULACAK
Gelecek Partisi, çevre sorunlarına duyarlılık getirecek. Çevre sorunları geciktirilmeyecek, ötelenmeyecek. Çevre sorunlarına derhal müdahale edilebilmesini sağlamak için Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı tüm il müdürlüklerinde ‘Anlık Müdahale Ekibi’ kurulacak. İl Emniyet Müdürlükleri’nde ‘Çevre Büro Amirlikleri’ kurulacak. ‘Çevre İhtisas Mahkemeleri’ kurulacak.
ÇAMURDAN ENERJİ ÜRETİLECEK
Su tasarrufu Gelecek Partisi’nin öncelikleri arasında yer alıyor. Tüm şehirler şebeke suları ileri filtrasyon sistemleri ile arıtılacak. Temel insan hakkı olan suyun vatandaşlara en güvenli/en kaliteli/en ucuz şekilde ulaşması sağlanacak. Atıksu arıtma tesislerinin tüm yerleşim yerlerinde yapılması sağlanacak. Atıksu arıtma çamurlarından enerji üretilecek.
ÇEVRE -EKONOMİ DENGESİ KURULACAK
Kentsel model ve uygulamalardan ekim/dikim alanlarına kadar, her alanda çevresel ve iklimsel koşullara uygun kurallar getirilecektir. Şehirler yerel ekonomisi güçlü, rekabet gücü yüksek ancak doğal ve kültürel mirasına sahip çıkan, modern ile gelenekselin uyum halinde olduğu, teknolojik gelişmelerin ve ekolojik yapının dengeli şekilde bir arada olduğu bir yapıya kavuşturulacaktır.
ÇED RAPORLARINA HALKIN DOĞRUDAN ETKİSİ SAĞLANACAK
Yapılacak yatırımlara uygun alanlar önceden belirlenecektir! Stratejik Çevre Etkisel Değerlendirmesi (ÇED)’nin sektörel bazda uygulanması ve verilen taahhütlerin denetlenmesi sağlanacaktır. ÇED süreçlerinde yapılan halkın katılımı toplantılarından çıkan sonuçların ÇED kararlarına doğrudan etkisini sağlayacak düzenlemeler getirilecektir. ÇED raporlarına sıkı denetim getirilecek.
İKLİME ADAPTE OLABİLEN BİTKİ VE HAYVAN IRKLARI GELİŞTİRİLECEK
Gıdanın sürdürülebilirliği konusundaki uğraş ve etkinlikler çevresel bir anlayışla yeniden planlanacak. Köylere ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler atanarak tarımsal ve hayvansal üretim faaliyetleri ekosisteme zarar vermeyecek şekilde geliştirilecek. Tarım arazilerinin korunması, mera ve çayır alanlarının ıslahı sağlanacak. Çiftçilere ürün rotasyonu uygulaması çevre ve iklim koşullarına göre doğal üretim yapması, iklime adapte olabilen bitki ve hayvan ırklarını geliştirmesi yönünde teşvik ve destekler verilecek, arz-talep miktarı dengelenecektir.
HAVAİ FİŞEK GÖSTERİLERİ YASAKLANACAK
Gelecek Partisi, gürültü, görüntü ve hava kirliliğini de önleyecek önemli önlemler alıyor. Eylem planına göre, düğünlerde ve kutlamalarda havaya kimyasal parçacıklar yayılmasına neden olan havai fişek gösterilerine izin verilmeyecek. Biyolojik atıkların çıktıları üretime dönüştürülecek. Türkiye’nin başına bela olan Avrupa’dan ithal edilen çöplere son verilecek. Tek kullanımlık plastik ürünlerin imalatına ve satışına izin verilmeyecek. Plastik atık ithalatına tamamen son verilecek.
MİLLİ PARK ALANLARI ARTIRILACAK
Sit alanlarını koruma ve kullanma koşulları yeniden belirlenerek bu alanlarla ilgili etkin koruma kuralları ve sıkı denetim mekanizmaları getirilecek. Milli park alanlarımız artırılacak. Koruma alanlarının tanıtımından sorumlu Alan Başkanlıklarının yetkileri yeniden düzenlenecek.
ORMAN YAKMA VATANA İHANET KABUL EDİLECEK
Kasten orman yakma suçu, vatana ihanet suçu kabul edilecek ve cezası ortaya çıkan zararın büyüklüğüne göre müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak düzenlenecek.
BARINAKLAR ÖLÜM KAMPI OLMAYACAK
Sahipli, sahipsiz bütün hayvanlara zarar verenlerin cezalandırılması için yasal düzenlemeler yapılmasına gidileceği belirtilen eylem planında, “Barınaklar ölüm kampı olmamalıdır” denildi.
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI AYRILACAK
Gelecek Partisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın şehircilikten ayrılarak iki ayrı bakanlık olarak yapılandırılmasını öngörürken, İklim Değişikliği Kanunu ile Su Kanunu’nu ivedilikle çıkartmayı düşünüyor.
‘ÇEVRESEL ADALETİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ’
Gelecek Partisi Çevre ve İklim Politikaları Başkanı Av. Meryem Türktekin, çevre ve iklim sorunlarının sınır tanımadığını ve ülke ayrımı da yapmadığını söyledi. “Mümkün olabilen en kısa süre içinde ekolojik bir toplum oluşturacağız, herkes için sağlıklı ve dengeli bir çevre inşa edeceğiz” diyen Türktekin,“Bunu toplumda nimet ve külfetlerde sağladığımız eşitlik ve oluşturduğumuz çevre bilinci ile başaracağız! Aziz milletimizin ruhunda ezelden var olan ‘o eşsiz dayanışma ruhunu’ yeniden uyandırarak başaracağız! Çevresel adalet hayalimizi halkımızla birlikte gerçekleştireceğiz!” dedi.
Gelecek Partisi’nin Çevre ve İklim Değişikliği Politikaları şöyle:
ÇEVRE VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARIMIZ
Günümüzde çevre ve iklim değişikliği sorunları ‘Dünya’ gezegeninin geleceğini tehdit eder hale gelmiştir. Dünyada, başta iklim değişikliği olmak üzere, ozon tabakasının incelmesi, kuraklık, ormansızlaşma, çölleşme, biyolojik çeşitliliğin kaybolması gibi sorunlar şu an küresel çevre sorunlarına dönüşmüş konulardır. Ülkemizde de çevre ve iklim kaynaklı sorunlar kuvvetli bir şekilde yaşanmaktadır, çevre sorunlarımızın listesi bir hayli kabarıktır; su kaynaklarının azalması, kuraklık, çölleşme, denizlerin yükselmesi, ormansızlaşma, heyelanlar, su-toprak-hava kirliliği, atık sorunu, biyolojik çeşitliliğin azalması, denizlerdeki müsilaj sorunu gibi birçok önemli çevresel sorunumuz vardır.
Ancak ülkemizde de etkileri gittikçe artan iklim değişikliği sorunu, özellikle son on- on beş yıl içinde sebep olduğu felaketler nedeniyle dünyada binlerce kişinin yaşamını kaybetmesine, milyonlarca kişinin iklim şartları nedeniyle göç etmesine neden olmuş ve küresel bir sorun olmaktan öteye geçerek küresel bir krize dönüşmüştür. Bu nedenle iklim krizi 2022/Kasım ayında Mısır’da yapılan COP27-İklim Zirvesi’nde doğru bir tespitle ‘İnsanlığın Hayatta Kalma Mücadelesi’ olarak tanımlanmıştır.
Ülkemiz göç yolları üzerinde olması ve iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek Akdeniz havzası içinde yer alması nedeniyle iklim krizinden en çok etkilenecek ülkeler arasındadır. Günümüzde iklim krizi nedeniyle büyük felaketlerin eşiğine gelinmiştir. Önlem alınmadığı taktirde muhtemelen bu yüzyılın sonuna kalmadan dünyada doğal yaşam büyük oranda sona erecek, pek çok canlı türü yok olacak ve milyonlarca insan yaşamını kaybedecektir.
Gecikmeksizin ekolojik bir toplum oluşturmak zorundayız!
Bunun için gerekli olan bilgi ve teknolojiye sahibiz. İhtiyacımız olan tek şey, bu konuda değişime kararlı bir toplum ve bu sorumluluğu üstlenecek siyasetçilerdir.
Biz Gelecek Partisi olarak bu sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Tüm bu sorunları, güçlü, gerçekçi ve vizyoner bir siyasi iradeyle çözeceğimize inanıyoruz.
Bu kapsamda, çevre ve iklim politikalarımızın belirlenmesinde temel ilkelerimiz; ekolojik yaklaşım, sürdürülebilirlik, katılımcılık ve çevresel adalet düşüncemiz olmuştur. Yasal çerçevelerin belirlenmesinde ve uygulamaya geçirilmesinde de bu ilkeler temel referanslarımız olacaktır:
a) KAMU POLİTİKALARININ TAMAMINI ÇEVREYLE UYUMLU HALE GETİRECEĞİZ
BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden 13 hedef doğrudan çevre ve iklim politikaları ile alakalıdır. Pek çok politika alanının uyguladığı politikaların çevre ve iklim sorunları üzerinde olumlu veya olumsuz sonuçları olduğundan tüm politika alanları çevre ve iklim politikaları ile entegre ve uyumlu olmak durumundadır:
- Gelecek Partisi olarak, yaşanabilir bir çevre hedefimiz ile; sosyal adalet, ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerimiz arasında bir uyumsuzluğa müsaade edilmeyecektir. Kamu politikalarının tamamı çevre ve iklim değişikliği ile uyumlu hale getirilecektir.
- Çevre ve iklim değişikliği kamu politikalarının oluşturulmasında ve hayata geçirilmesinde üniversiteler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ile iş birliği ve eşgüdüm içinde çalışılacaktır.
- Çevre ve iklim sorunlarının çözümünde bölgesel ve küresel düzlemlerde uluslararası iş birlikleri en yüksek seviyeye çıkartılacaktır. Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen çalışmalar göstermiştir ki, çevre sorunlarının çözümünde soruna taraf olan herkesin iş birliği ve dayanışma bilinci içinde hareket etmesi önem arz etmektedir. Bu nedenle Çevre hakkının dayanışma hakları içinde olduğu kabul edilerek, bu hak 1982 yılında 3. kuşak insan hakları listesine eklenmiştir.
b )KURUMSAL YENİLİKLER YAPACAĞIZ
Ülkemizde denetim, izlem ve gözlem mekanizmalarının yetersizliği, çevre yönetimi anlayışının benimsenmemiş olması ve kurumsal örgütlenmede doğru bir yapılanmaya ulaşılamamış olması büyük bir sorundur:
- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı şehircilikten ayrılarak iki ayrı bakanlık olarak yapılandırılacaktır. Çevre ve iklim değişikliği hususunda olumsuz sonuçlar doğurabilen şehircilik politikalarının aynı bakanlığın yetki alanından ayrılması, çevre ve iklim politikalarının çevresel korumayı tüm politikaların merkezine alan sistemli çalışmalarla ve bütüncül bir planlama ve koordinasyonla ele alınması gerekmektedir.
- Çevre sorunları geciktirilemez, ötelenemez! Çevre sorunlarına derhal müdahale edilebilmesini sağlamak için Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı tüm il müdürlüklerinde ‘Anlık Müdahale Ekibi’ kurulacaktır.
- İl Emniyet Müdürlükleri’nde ‘Çevre Büro Amirlikleri’ kurulacaktır. Emniyet Müdürlüklerinde birçok suç için özel büro amirlikleri mevcut olmasına rağmen çevre suçları için bir büro amirliği bulunmamaktadır. Çevre ve iklim sorunlarının büyüklüğü ve bu suçların halk sağlığını tehdit etmesi, birçok kişi üzerinde mağduriyet yaratması nedeniyle çevresel zararın azaltılması/atlanmaması/ve caydırıcılığın sağlanması için bu suçlarda tecrübeli kişilerin çalışması önem arz etmektedir.
- Sayıca az olan ‘Çevre ve İklim Değişikliği Politikaları, Uygulama ve Araştırma Merkezleri’nin tüm şehirlerimizde yaygınlaştırılarak birbirleri arasında koordinasyon kurulması sağlanacaktır.
- Çevre ve doğal yaşama karşı işlenen suçlar için ‘Çevre İhtisas Mahkemeleri’ kurulacaktır. Bu mahkemelerde tecrübeli ve çevre hukuku alanında uzmanlaşmış hakimlerin görev yapması sağlanacaktır.
- Nükleer enerji santralleri, termik santralleri, taş ocakları, maden ocakları gibi çevresel yüksek risk taşıyan, büyük çevre sorunları ve can kayıpları ortaya çıkabilen işletmelerde sürekli ve yerinde denetim sağlamak amacıyla ‘Bakanlık Denetim Ofisleri’ oluşturulacaktır. (Aşağıda ilgili kısımda açıklandığı üzere bu ofislerde çevre mühendisleri ‘Çevre Denetim Müfettişleri’ olarak çalıştırılacaktır.)
c ) SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR KALKINMA SAĞLAYACAĞIZ
Sürdürülebilir kalkınma yerine, doğayı ve doğanın insanlığa sunduğu hizmetleri yok sayan sadece büyüme odaklı bir kalkınmayı esas alan anlayış yaşamın sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Doğal yaşam çevreleri bir sektör değildir, bilakis her türlü iktisadi, sosyal, kültürel politikaların ve yatırımların temel parametresidir.
Çevreyi kalkınmanın sadece kaynağı değil, aynı zamanda sınırı gören bir kalkınma sağlanacaktır:
- Katılımcı demokrasiye işlerlik kazandırılacaktır! Bir kentin kültürünün, kimliğinin, değerlerinin sadece siyasetçiler ve planlamacılar tarafından değil, o kentte yaşayanların da katılımıyla geliştirilmesi gerekir. Şehir karar mekanizmalarına sivil toplumun aktif katılımı sağlanacak, yerel yönetimlerde karar alma ve uygulama süreçleri tamamen şeffaf hale getirilecektir.
- Şehirlerimiz yerel ekonomisi güçlü, rekabet gücü yüksek ancak doğal ve kültürel mirasına sahip çıkan, modern ile gelenekselin uyum halinde olduğu, teknolojik gelişmelerin ve ekolojik yapının dengeli şekilde bir arada olduğu bir yapıya kavuşturulacaktır.
- Çevre-ekonomi dengesi kurulacaktır! Kentsel model ve uygulamalardan ekim/dikim alanlarına kadar, her alanda çevresel ve iklimsel koşullara uygun kurallar getirilecektir.
- Yapılacak yatırımlara uygun alanlar önceden belirlenecektir! Stratejik Çevre Etkisel Değerlendirmesi (ÇED)’nin sektörel bazda uygulanması ve verilen taahhütlerin denetlenmesi sağlanacaktır. ÇED süreçlerinde yapılan halkın katılımı toplantılarından çıkan sonuçların ÇED kararlarına doğrudan etkisini sağlayacak düzenlemeler getirilecektir. ÇED raporları sıkı denetim altına alınacaktır.
- Biyoçeşitlilik krizini önlemek için biyoçeşitlilik sıcak noktalarının araştırma merkezleri tarafından tanılanması ve bu alanların korunması sağlanacaktır.
- Milli park alanlarımız artırılacaktır. Koruma alanlarının tanıtımından sorumlu Alan Başkanlıklarının yetkileri yeniden düzenlenecektir. Sit alanlarını koruma ve kullanma koşulları yeniden belirlenerek bu alanlarla ilgili etkin koruma kuralları ve sıkı denetim mekanizmaları getirilecektir.
- Şehir planlamalarında kuşların göç yollarının dikkate alınması sağlanacaktır. Ülkemizde son 40 yılda tüm kuş türlerinin popülasyonunda yüzde 50 azalma olmuştur. Kuşların ekosistem alanlarının eski hale getirilebilmesi, iklim değişikliğine uyumlu bitkiler yetiştirilmesi, kuş avcılığının yasaklanması gibi kuş popülasyonunu artıracak düzenlemeler yapılacaktır.
- İzinsiz avlanmanın önüne geçecek tedbirler alınarak koruma altındaki hayvan türlerinin etkin şekilde korunması sağlanacaktır.
d )İKLİM KRİZİNİ ‘İNSANLIĞIN KURTULUŞ MÜCADELESİ’ OLARAK GÖRECEĞİZ
Önümüzdeki yıllarda yapacağımız seçimlerin, insanlığın geleceği üzerinde yüzyıllar boyu sürecek sonuçları olacaktır. Zira bilim insanları küresel sıcaklığın 2025 yılına kadar 1.5 dereceye ulaşma ihtimalinin son yıllarda yüzde 20’den yüzde 40 çıktığını ifade etmekte, önlem alınmadığı takdirde bu yüzyılın sonuna kalmadan iklim krizinin dünya üzerinde görülmemiş yıkıcı sonuçları olacağını, milyonlarca insanın yaşamını kaybedeceğini ifade etmektedir. Tüm bilimsel verilerde bu tezi teyit etmektedir. Bu nedenle iklim kriziyle mücadele; insanlığın kurtuluş mücadelesidir. Küçük veya büyük olsun bu yönde yapılacak her şey tüm insanlığa hizmettir.
Bu konuda vakit kaybetmeksizin, sistemli ve bütüncül bir yaklaşımla, etkin politikalar ortaya konulması gerekmektedir:
- Merkezi ve yerel yönetimlerde çevresel ve iklimsel hedeflerin bütçeye eklenmesi yönünde gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır.
- Öncelikli hedefimiz emisyonlarda 25 yıl içinde net sıfır hedefine ulaşmaktır. Bu bağlamda, sanayide, endüstride, tarımda minimum karbon salımı modelleri geliştirilecek her kentin karbon ayak izi envanteri çıkartılacaktır.
- Enerji üretiminde jeotermal enerji, güneş ve rüzgar enerjisi gibi potansiyel yenilenebilir enerji kaynakları artırılacaktır. Yenilenebilir enerji kaynakları ve depolama kapasitesi arttıkça net sıfır hedefimizle doğru orantılı olarak fosil yakıt kullanımından uzaklaşılacak, fosil yakıtlardan enerji üretimi minimize edilecektir.
- Yenilenebilir enerji üretimini artırmak amacıyla jeotermal enerji, güneş ve rüzgar enerjisi gibi enerji yatırımlarına verilen teşvikler genişletilecektir. Kamu kurum ve kuruluşlarında yenilenebilir enerjiye geçilmesi yönünde düzenlemeler yapılacaktır. Yenilenebilir enerji kullanımına geçilmesi için özel sektörde bazı kesimlere verilen teşvikler başta sanayi sektörü olmak üzere tüm özel sektör kesimlerini kapsayacak şekilde genişletilecektir.
- Tüm konutlarda yenilenebilir enerji kullanımına geçilmesi yönünde düzenlemeler yapılacak, teşvikler getirilecektir. Konutlarda kendi elektriğini üretmek isteyen kişilere faizsiz kredi desteği sağlanacaktır.
- Enerji çeşitlendirmesini artıracak yeşil hidrojen gibi yatırımlara teşvikler getirilecektir. Karbon depolama/kullanma/yakalama gibi işlevler sağlayacak teknolojik yatırımlar öncelik verilerek desteklenecektir.
- Emisyonların takip edilmesi ve verilerin kamuoyu ile şeffaf şekilde anlık olarak paylaşılması için belirli mekanizmalar kurularak raporlama şartları getirilecektir.
- İklim krizinin toplumun tüm kesimleri üzerinde doğuracağı etkiler kapsamlı şekilde araştırılarak analizler sonucunda tespit edilen uyum politikalarının tamamı ivedilikle hayata geçirilecektir.
- Küresel ısınmaya uyum politikaları kapsamında erken uyarı sistemleri yatırımları ve iklim değişikliği kaynaklı felaketlerin yol açtığı zararları azaltabilecek AR-GE çalışmaları öncelikli olarak desteklenecektir.
- Emisyonların azaltımı konusunda uluslararası alanda Ar-Ge iş birlikleri her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Ülkemizde, iklim değişikliği Ar-Ge harcamalarının sera gazlarına göre harcama oranları bilinmemektedir; Ar-Ge harcamalarını sera gazlarına göre ayrı ayrı izleme imkanı sağlayacak bir kayıt sistemi kurulacaktır.
- Yerleşim yerinde doğalgaz alt yapısı olduğu halde ekonomik imkanı olmadığı için doğalgaza geçemeyen vatandaşlarımıza doğalgaz tesisatı kurdurması için faizsiz kredi desteği sağlanacaktır.
- Emisyonları azaltmak için ulaşımda toplu taşımacılık ağları geliştirilerek metro ve hafif raylı sistemler yaygınlaştırılacaktır.
- Elektrikli araçlara geçiş için gerekli alt yapı tamamlanacak, kamuda elektrikli araçların kullanılmasına geçilecektir. Özel sektörde de elektrikli araçlara geçilmesi yönünde düzenlemeler yapılacak, teşvikler getirilecektir.
- Emisyonların azaltımı konusunda işletmelere bilgi/teknoloji/kredi destekleri sağlanacaktır. Fabrika bacalarının çevreye yaydığı gazları filtrelemeyen, ölçüm cihazı takmayan işletmelere ağır idari ve cezai yaptırımlar getirilecektir.
- İklim krizinin yol açtığı felaketlerde zarar gören vatandaşlarımızın acil ihtiyaçları için ‘İklim Krizi Acil Fonu’ kurulacaktır.
- Sınırlarımız sıkı koruma altına alınacaktır! Dünyada 2008-2018 yılları arasında 265 milyon kişi iklim değişikliğinin yol açtığı sebeplerle göç etmiştir. Uzmanlar iklim göçlerinin her geçen gün artacağını ve göç yolları üzerinde olmamız nedeniyle iklim göçlerinden en çok etkilenecek ilk üç ülkeden biri olacağımızı ifade etmektedir. Dolayısıyla sınırlarımızın tamamı yüksek güvenlikli duvarlarla kapatılacak, termal kameralar, optik kuleler ve erken uyarı sistemleri gibi dijital sistemlerle sınırlarımız koruma altına alınacaktır.
e )GELECEK ORMANLARI OLUŞTURACAĞIZ
Ormanlar iklim kriziyle mücadelede anahtar role sahiptir. Karbon depolama, besin döngüsü, su ve hava temizleme, su temini, sel ve taşkınları önleme, kuraklık etkilerini azaltma, biyoçeşitliliği koruma gibi önemli ekolojik işlevleri vardır ve en önemli yutak türüdür.
Diğer yandan bir orman on yıl içinde dört defadan fazla kuraklık veya yangın geçirdiğinde saf karbona dönüşebilmektedir. Ayrıca ağaçlar üzerine yapılan yeni bir çalışma, geniş çaplı yaşlı ağaçların, küçük çaplı ağaçlara göre, çok daha fazla karbon depoladığını ortaya koymuştur. Keza bazı ağaçların daha az metan gazı ürettiği anlaşılmıştır. (Metan gazı ısı depoladığından aynı miktardaki karbondioksite göre iklimi daha fazla etkilemektedir.)
Dolayısıyla orman oranının yanı sıra, ormanlardaki ağaçların türü ve ormanların korunması da iklim krizi ile mücadelede büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, ormanların etkin şekilde korunmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması ve hızlı bir şekilde hem orman alanlarımızın artırılması hem de ağaç türlerimizin floraya uygun olacak şekilde yeni araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre artırılması gerekmektedir:
- Önümüzdeki sekiz yıl içinde yurdun dört bir yanını yeşile boyayacağız! Tüm il ve ilçelerimizde ‘Gelecek Ormanları’ oluşturacağız. Her yıl partimize katılan üye sayısı kadar ağaç dikimi yapacağız; herkesin adı yer alacak diktiği bu ağaçlarda ve belki de binlerce yıl yaşayacak bir çınar ağacında. Hepimizin bir dikili ağacı olacak şu dünyada!
- Üretime dahil edilemeyen terk edilmiş tarım arazileri ivedilikle orman alanlarına dönüştürülecektir.
- Yanan orman alanlarına verilen yasaya aykırı imar izinleri iptal edilecektir. Orman alanları oluştururken yangına hassas çam ağaçları yerine mevcut floraya uygun, karbon depolama kapasitesi yüksek/metan gazı salımı az olan türde ağaçlandırma çalışmaları yapılacaktır.
- Kasten orman yakma suçu, vatana ihanet suçu kabul edilecek ve cezası ortaya çıkan zararın büyüklüğüne göre müebbet hapis/ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak düzenlenecektir.
f) SU TASARRUFUNA GEÇECEĞİZ
Türkiye kişi başı kullanılabilir su miktarı açısından su sıkıntısı yaşayan bir ülkedir ve on yıla kalmadan su fakiri ülkeler arasına girecektir. Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i tarımda, yüzde 22’si sanayide, yüzde 8’i evlerde kullanılmaktadır. Su kıtlığı yaşamamızın temel nedeni, kuraklık ve yağışların azlığından ziyade kullanım ve planlama hatalarından kaynaklanmaktadır.
Öte yandan Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki bazı havzalar hariç su kaynaklarımızın hemen hepsi plansız sanayileşme, kentsel, tarımsal ve endüstriyel faaliyetler sebebiyle kirlenmiştir. Eskiden içme suyu temin edilen Ergene, Menderes, Sakarya, Kızılırmak ve Ceyhan gibi bazı nehirlerimizdeki kirlenme artık tahammül edilemez boyuta ulaşmıştır. Örneğin geçen ay Ceyhan nehrinde haftalarca ölü balık aktığı hususu kamuoyunun bilgisine yansımıştır. Bazı deniz ve göllerimizde de ağır şekilde müsilaj sorunu yaşanmaktadır:
- Sürdürülebilir bir su yönetimi anlayışı ile hareket edilecektir. Su kaynaklarımızın etkin şekilde korunması sağlanacaktır. Tüm şehirlerimizde göl, gölet, nehir, deniz gibi su kaynaklarımızın ekolojik durumlarını tespit/takip/ve iyileştirilmesi amacıyla özel idareler, üniversiteler, yerel yönetimler ve STK temsilcilerinden oluşan ‘Su Kaynaklarını Rehabilite Komisyonları’ kurulacaktır.
- Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın biyolojik ve kimyasal kalitesinin düzenli olarak kontrol edilmesi sağlanacaktır.
- Su hayattır, israfı haramdır! Su ve enerji tasarrufu sağlayan teknolojik projelere teşvikler getirilecektir. Yeni yapılan binalarda sensörlü musluk kullanılması yönünde düzenlemeler yapılacaktır. Kamuda sensörlü musluklara geçilecek, konut ve işyerlerinde de sensörlü musluklara geçilmesi teşvik edilecektir.
- Su kullanımında tüm belediyelerin kademeli fiyat tarifesine geçmesi yönünde düzenleme yapılacaktır.
- Su sıkıntısı yaşanan bölgelerde kuraklığa uygun tarım desenleri oluşturulacaktır. Asbest içeren ve %30’dan fazla su kaçağı kaybına neden olan eski alt yapı sistemleri değiştirilecektir.
- Tüm şehirlerimizde şebeke suları ileri filtrasyon sistemleri ile arıtılacaktır. Temel insan hakkı olan suyun vatandaşlarımıza en güvenli/en kaliteli/en ucuz şekilde ulaşması sağlanacaktır.
- Su tasarrufu sağlamak için tarım ve peyzaj alanlarında damlama ve yağmurlama sistemlerine geçilecektir. Yağmur sularının atık sulara karışmadan depolanması ve kullanıma sokulması sağlanacaktır.
- Sanayi, endüstri ve vd. alanlarda “Su Ayak İzi” hesaplamalarını dikkate alan projelere teşvik verilecektir.
- Deniz ve göl sularının arıtımını sağlayan yatırım projelerine öncelik verilerek desteklenecektir.
- Endüstriyel ve evsel atık suların biyolojik arıtma sistemleriyle çevreye zararsız forma dönüştürülmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Banyo ve mutfaklarda kullanılan gri sular arıtılarak belirli alanlarda kullanıma sokulacaktır.
- Atıksu arıtma tesislerinin tüm yerleşim yerlerinde yapılması sağlanacaktır. Bu tesislerin yapılması, mevzuata uygun, etkin ve verimli şekilde işletilmesi devlet politikası haline getirilecektir. Atıksu kanal projelerine arıtma tesisi olmadan onay/kredi verilmeyecektir. Atık su arıtma çamurlarından enerji üretilecektir.
- Atıksuların denizlere tahliyesini sağlayan ‘derin deniz drenajı’ projeleri, kirli suların rüzgar ve akıntılarla tekrar kıyılarımıza dönmesine neden olduğundan bu projelerin yapılmasından vazgeçilecektir.
- Su yönetim kurulları yeniden düzenlenecektir! Su yönetimde havza bazlı taşra teşkilatı oluşturulacak, havzaların ve sulak alanların etkin şekilde korunması sağlanacaktır. Havzalarda yönetim planları güncellenecek/tamamlanacaktır. Sınır aşan sulara sahip havza yönetim heyetlerinde dışişleri bakanlığı temsilcisi bulundurulacaktır. Su yönetiminde STK’ların etkin rol alabilmeleri yönünde düzenlemeler yapılacaktır.
- Sanayileşmede dağınıklığa izin verilmeyecektir! Tüm şehirlerimizde ve sanayinin yoğun olduğu ilçelerimizde organize sanayi bölgeleri kurulacaktır. Yeni kurulan sanayi bölgelerinde, sanayi içindeki firmaların atıklarını geri dönüştürebilecek işletmeler olması yönünde düzenlemeler yapılacaktır. Mevcut sanayi bölgelerinde de bu tür işletmelerin kurulması yönünde teşvikler getirilecektir.
- Yeraltı su kaynaklarına nitratlı bileşiklerin sızmasının önlenmesi için tarım arazilerinde nitratlı gübre kullanımından tamamen vazgeçilecektir.
- Denizlerimizdeki istilacı balık türleri ile mücadele edilecektir. Gemi balast sularının boşaltımı ile ilgili düzenlemeler getirilecektir. Müsilaj sorunu yaşayan Marmara denizi gibi hassas alanların eylem planlarının etkin şekilde uygulanması sağlanacaktır.
- Göl, gölet, nehir, deniz gibi su kaynaklarımıza fiziksel, kimyasal, biyolojik kirleticiler tahliye edilememesi için teknolojik sistemlerle sürekli takibi sağlanacaktır.
- Atıklarını biyolojik arıtma sistemleriyle arıtmadan su kaynaklarımıza boşaltan işletmelere ağır idari ve cezai yaptırımlar getirilecektir.
g) HER KÖYE BİR ZİRAAT MÜHENDİSİ ATAYACAĞIZ
İklim değişikliğinin olumsuzluklarından en fazla etkileneceğimiz sektörlerden biri tarım, bir diğeri de hayvancılıktır. Son yıllarda çevre kirliliği ve iklim krizi hayvancılık, tarımsal üretim ve gıda güvenliği gibi konularda önemli sorunlara yol açmaya başlamıştır. Bu durum bir yandan insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirmekte ve doğal ürünlere olan ilgiyi artırmakta diğer yandan üreticilerin üretimi artırmak için daha fazla kimyasal kullanmasına, suyun ve toprağın daha fazla kirlenmesine yol açmaktadır.
Bu nedenle tarımda suyun tasarruflu kullanımı, su kaynaklarının kirletilmeden kullanılması, tarım arazilerinin korunması, mera ve çayır alanlarının ıslahı, erozyonla mücadele, bitkisel ve hayvansal üretimde kuraklığa dayanıklı türlerin seçimi ve geliştirilmesi ile ilgili stratejilerin geliştirilmesi, toplumda bilinçli üretim ve tüketim alışkanlıklarının oluşturulması önem arz etmektedir.
Diğer yandan iklim krizi önümüzdeki on yıllar içinde küresel gıda krizlerine yol açacaktır. Bu durum doğal ürünler üreten ülkeler için büyük pazar alanlarının doğmasına neden olacak, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı sağlayabilecek ve yoksulluğu ortadan kaldırabilecek bir fırsat yaratacaktır.
Tüm bu nedenlerle, gıdanın sürdürülebilirliği konusundaki uğraş ve etkinliklerimizi çevresel bir anlayışla yeniden planlamamız; insan kaynaklarımızı doğru kullanarak tarımsal ve hayvansal üretim faaliyetlerimizi ekosisteme zarar vermeyecek şekilde geliştirmemiz gerekmektedir:
- Yeni istihdam alanları yaratılacaktır! Bakanlık kadrosunda tam ve kısmı süreli sözleşmeli olarak çalışmak üzere çevre mühendisleri, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler istihdam edilecektir. (Şuan ülkemizde işsiz; 82 bin ziraat mühendisi, 37 bin veteriner, 15 bin çevre mühendisi bulunmaktadır.)
Çevresel yüksek risk taşıyan işletmelerde çevre mühendisleri bulundurulacaktır. Yol açtığı çevre kirliliği sorunlarıyla tarım ve mera alanlarımıza ve insan sağlığına zarar verme potansiyeli taşıyan işletmelerin sıkı şekilde denetim altına alınması gerekmektedir. Bakanlık kadrosunda istihdam edilecek çevre mühendisleri çevresel yüksek risk taşıyan işletmelerde açılacak Bakanlık Denetim Ofislerine ‘Çevre Denetim Müfettişleri’ olarak atanacaktır. Böylece hem iş bulamayan yetişmiş önemli bir kesime istihdam alanı yaratılacak hem de büyük çevre sorunlarına ve can kayıplarına yol açabilen iş kollarındaki işletmelerin yerinde ve sürekli olarak denetimi sağlanacaktır.
- Tarım ve hayvancılığın ekosisteme zarar vermeden yapılması sağlanacaktır! Besicilik ve çiftçilik faaliyeti yoğunluğuna göre her köye bir ziraat mühendisi ve/veya veteriner hekim atanarak hem ülkemizin iş bulamayan yetişmiş iki önemli kesimine istihdam alanı yaratılacak hem de tüm bölgelerimizin çevresel ve iklimsel koşullarına uygun ürün deseni ve üretim alanları tespit edilecektir.
Ayrıca bu veteriner hekimler ve ziraat mühendislerince yürütülecek eğitim ve denetim faaliyetleri vasıtasıyla;
Çiftçi ve besicilerimize çevreye zararlı kimyasal üretim prosesleri yerine mikroorganizma temelli üretim programları uygulamaları, en az su/ en az enerji/ve en sağlıklı gübre ile en fazla üretimi elde etme yöntemleri öğretilerek tarım arazilerinin korunması, mera ve çayır alanlarının ıslahı sağlanacaktır.
Çiftçi ve besicilerimize verilecek devlet destekleri ile iklim krizi nedeniyle ekstrem koşullara adapte olabilen bitki ve hayvan ırklarını biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmesi sağlanacaktır.
Çiftçilerimize çevresel ve iklimsel koşullara göre doğal üretim yapması ve ürün rotasyonu uygulaması yönünde teşvikler verilecek, bu teşviklerin doğru kullanılması sağlanarak arz-talep miktarı dengelenecektir.
- Doğal gübre kullanımıyla yapılan üretim projelerine verilen teşvikler genişletilecektir. Biyolojik ajanlarla etkin şekilde mücadele edilecektir.
- Pestisit kullanımı sıkı denetimlere tabi tutulacaktır. Seralarda cam seraların kullanılması teşvik edilerek plastik kullanılması minimize edilecektir.
- Tohum koruma bankaları kurulacaktır. Toprağın verimini düşüren ve hava kirliliğine neden olan anız yakılmasına karşı ağır idari ve cezai yaptırımlar getirilecektir.
h )ŞEHİRLERİMİZDE YEŞİL DÖNÜŞÜM SAĞLAYACAĞIZ
Şehirler iş yaşamı, seyahat, ticaret, eğlence, kültürel etkinlikler, sosyal bütünleşme gibi toplumsal yaşamın tüm yönlerini kuşatan faaliyetleri kapsar. Bu bağlamda şehirlerimizde iklim değişikliğine uygun, çevrenin korunması çözümlerini içeren yeşil bir dönüşümün planlanması gerekmektedir:
- Merkezi ve yerel çalışmalarla belirlenen projeler kapsamında tüm şehirlerimizde eşzamanlı olarak yeşil dönüşüm başlatılacaktır. Şehirlerimizde betonlaşmanın önüne geçilecektir. Yeni yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklarda güneş enerjili aydınlatma direklerinin kullanımı yönünde düzenleme getirilecek, mevcut yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklarda aşamalı olarak güneş enerjili aydınlatma direklerinin kullanımına geçilmesi sağlanacaktır.
- Mahalle düzeyinde farklı arazi kullanım türlerinin entegrasyonu sağlanarak yerleşim alanları yakınında kent bostanları kurulacaktır. Halk üretime dahil edilerek yeşil alanlar yaygınlaştıracak ve yeni karbon yutak alanları oluşturulacaktır.
- Sosyal kapsayıcılık bağlamında şehirlerimizde tüm kentlilerimizin ihtiyaçlarına cevap veren uygulamalar geliştirilecektir. Dezavantajlılar başta olmak üzere çocuklar/ gençler/ yaşlılar/ kadınlar/engelliler vs. herkes için erişimi kolay peyzajı alanları, yürüyüş alanları oluşturulacaktır. Nitelikli toplu taşıma sistemlerine, doğal kaynaklara yürüme mesafesinde erişim imkanı sağlanacaktır.
- Bisiklet yaşam tarzı haline getirilecektir! Yerleşim yerlerinde bisiklet park alanları ve bisiklet yolları yaygınlaştıracaktır. Sağlıklı yaşam, ulaşım etkinliği ve enerji tasarrufu sağlamak için toplumda bisiklet kullanma kültürü geliştirilecektir. Bisikletli gençler/bisikletli kadınlar-erkekler/bisikletli yaşlılar gibi tüm kesimler için ödüllü bisiklet yarışları düzenlenecektir.
- Yeşil alan yaratılmadan inşaat yapılmasına izin verilmeyecektir. Sürdürülebilir binalar yapılması yönünde teşvikler ve düzenlemeler getirilecektir.
- İnşaata açılması planlanan tüm arazilerin toprak verim/kalite analizleri yaptırılacak, doğal üretim yapılabilecek verimli toprakların inşaata açılmasına izin verilmeyecektir.
- Fay hatları (sıcak noktalar), eski dere yatakları ve heyelan bölgeleri üzerine yerleşim yerleri kurulmasına müsaade edilmeyecektir. Araştırma sonuçları iklim değişikliğinin depremleri tetiklediğine dair bulgular olduğunu ortaya koymaktadır. Depremlerde yaşanacak insani ve ekonomik tahribatları en aza indirmek için deprem mühendisliği laboratuvarlarının ülke genelinde yaygınlaştırılması sağlanacaktır.
- Yangın, tufan, sel gibi afetlerde meydana gelen hasarlar ekolojik dengeyi bozabildiğinden bu tür afetlerde, acil eylem planlarının uygulanması, doğan hasarların gecikmeksizin düzeltilmesi sağlanacaktır.
- Havaya kimyasal parçacıklar yayılmasına neden olan havai fişek gösterilerine izin verilmeyecektir.
- Şehirlerimizde hava ölçüm istasyonları ve hava kalitesini izleme ekranları artırılacaktır. Sanayinin yoğun olduğu tüm ilçelerimizde hava ölçüm istasyonları ve hava kalitesini izleme ekranları kurulacaktır.
- Akıllı uygulamalarla vatandaşlarımızın GSM hatları üzerinden yaşadığı yerdeki çevre ve iklim parametrelerine, soluduğu havadan içtiği suyun kalitesine kadar tüm verilere anında ulaşması sağlanacaktır.
- Tüm il ve ilçelerimizde ‘Gönüllü Çevre Timleri’ kurulacaktır. Bu timler o il ve ilçenin yeşil dönüşümünü sağlamak adına ortaya konulabilecek projeleri tespit etmek/geliştirmek gibi çalışmaların yanı sıra çevre sorunlarını takip etmek/ çözümler üretmek/ kamuoyunda farkındalık oluşturmak gibi çalışmalar ortaya koyacaktır.
- Tüm şehirlerimizde gürültü haritalandırılması yapılacaktır. Gürültü kirliliğine yol açan işletmeleri sıkı denetime tabi tutulacaktır. Sürekli gürültüye maruz kalmak insan sağlığını bozmaktadır. Son araştırmalar karayolu ve demiryollarından gelen trafik gürültüsünün Alzheimer ve Demans hastalığı riskini artırdığını ortaya koymuştur. Yerleşim alanlarında bulunan demiryollarının ve ana ulaşım yollarının etrafına gürültü duvarları yapılacaktır. Duvar yapılması görüntü kirliliğine neden olacak yerlerde gürültüyü engelleyici ağaçlandırma çalışmaları yapılacaktır.
- Yerleşim yerlerinde görüntü kirliliğine izin verilmeyecektir. Cadde ve sokaklarda görüntü kirliliğine yol açan tabelalar, reklam afişleri, çatılardaki güneş enerjisi panelleri, TV antenleri, binalardaki klima üniteleri, harabeye dönmüş dış cephe görüntüleri şehirlerimizin estetiğini bozduğu gibi vatandaşlarımızın psikoloji üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu hususlarda etkin idari yaptırımlar ve düzenleyici kurallar getirilecektir.
- Çevre dostu özel sektör yatırımları ve çevre temizliği ile öne çıkan illerimiz ödüllendirilecektir. Kamu yatırımlarında bu illerimize öncelik tanınacaktır.
i )ATIK SORUNUNU SONA ERDİRECEĞİZ
Ülkemizde atıklar ayrıştırılamadığı ve tam olarak toplanamadığı gibi, toplanabilen atıkların sadece yüzde 13’ü geri dönüşüm tesislerine gönderilebilmektedir. Türkiye kendi atıklarıyla baş edemezken yılda yaklaşık 15 milyon ton da Avrupa’dan atık ithal etmektedir. Gelişmiş ülkelerin bu ithalattaki amacı geri dönüşüm maliyetinden kaçınmak değildir. Zira bu ülkeler atıklarını çok daha ileri düzeyde teknolojik imkanlarla geri dönüştürme imkanına sahiptir, gayeleri bizim gibi çevreyle ilgili mevzuatı yetersiz olan ve denetim zafiyeti yaşanan ülkelere ticaret adı altında atıklarını göndererek çevrelerini zararlı atıklardan korumaktır. Bu konuda, Çin’in yaşadığı kötü tecrübeler göz önüne alınarak atık sorununa köklü çözümler getirilmesi gerekmektedir:
- Endüstriyel ve evsel atık çöplerin tasnifi ve toplanmasıyla ilgili yasal düzenlemeler getirilecektir. Ülkemizde toplam atıkların %42.8’i evsel atık olduğundan çözüme evlerden başlanacaktır. Eğitim çalışmaları ile, toplumda geri dönüşüm ve çöp üretme alışkanlığı konusunda davranış değişiklikleri oluşturulacaktır. Örneğin plastik ürünler yerine cam ürünlerin, tek kullanımlık ürünler yerine uzun ömürlü olanların tercih edilmesi, çevreye zararsız formların kullanılması, plastik, cam, metal, kağıt, yağ, gıda gibi atıkların cinslerine göre tasniflenmesinin alışkanlık haline getirilmesi sağlanacaktır.
- Evlerde ve işyerlerinde atıkların geri dönüştürebilmesini sağlayan sistemlerin kullanımı teşvik edilecektir. Atık çöplerini tasnif eden vatandaşlarımıza çevre vergisi sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.
- Çöp depolama alanları yerleşim yerlerinden, tarım ve orman arazilerinden uzak alanlara taşınacaktır. Çöp depolamada kapalı sisteme geçilecektir.
- Geri dönüştürülebilir çöpler ile dönüştürülemeyen çöplerin belediyelerce farklı günlerde toplanmasını sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.
- Biyolojik atıkların çıktıları üretime dönüştürülecektir. Geri dönüşüme uygun biyolojik atıkların (tavuk tüyü, tarım atıkları vs.) mikrobiyal proseslerle geri dönüşümüne yönelik projeler desteklenecektir.
- Tek kullanımlık plastik ürünlerin imalatına ve satışına izin verilmeyecektir. Plastik atık ithalatına son verilecektir. Tek kullanımlık plastik atık imalatı veya plastik atık ithalatı yapan firmalar çevreye zararsız ürünler üretmeye teşvik edilecek, bu yönde destekler ve vergi indirimleri getirilecektir.
- Toplumda atıkları ayrıştırarak toplama alışkanlığı geliştirilerek katı atık ithalatından aşamalı olarak vazgeçilecektir. Geri dönüşümü mümkün olmayan atıkların enerji üretiminde kullanılmasına yönelik yatırımlara teşvikler getirilecektir.
- Endüstri ve sanayii tesislerinin tamamı havaya, suya ve toprağa bıraktığı kirleticileri ölçümlemeye ve bu verileri şeffaf şekilde kamuoyu ile anlık olarak paylaşmaya zorunlu kılınacaktır. Verileri paylaşmayan/ veya veriler üzerinde tahrifat yapan/atıklarıyla çevreyi kirleten işletmelere ağır idari ve cezai yaptırımlar getirilecektir.
j )DÜNYANIN SAHİBİ DEĞİLİZ PAYDAŞIYIZ PAYLAŞMALIYIZ
Ülkemizde yürürlükte olan hayvanların korunmasına dair 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu son derece yetersiz kalmaktadır. Her alanda olduğu gibi toplumumuzda, hayvanlara karşı işlenen şiddet olayları da artmaktadır. Güvenli bir yaşam sürmek her canlının hakkıdır ve hayvanların hepsi ‘can’dır. Dünyanın sahibi değiliz; paydaşıyız, paylaşmayı öğrenmeliyiz:
- Sahipli, sahipsiz bütün hayvanların yasada ‘can’ olarak tanımlanması, hayvana zarar verenlerin cezalandırılması sağlanacaktır.
- Sahiplenilen hayvanların sokağa terkedilmesi bu toprakların vicdani kültürüne aykırıdır. Çocuklarımızda bir canlı sahiplenildiğinde, onun oyuncak olmadığı, bir ‘can’ olduğu bilinci oluşturulacaktır.
- Hayvan rehabilitasyon merkezlerinin sayısı artırılacaktır. Özel hayvan kliniklerine ve hastanelerine işletmenin büyüklüğüne göre her yıl belli sayıda sahipsiz hayvanın tedavisini üstlenme sorumluluğu getirilecektir.
- Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat! Sokaklarda yaşamak zorunda kalan, terkedilen hayvanların popülasyonunu kontrol altında tutabilmek için hayvanların aşılatılması ve bu canların alışkın oldukları yaşam ortamlarında korunması sağlanacaktır. Vakum etkisinin önüne geçmek için belediyelerin sokak hayvanlarını kısırlaştırdıktan sonra geri aldıkları noktaya bırakması için düzenleme yapılacaktır.
- Bazı belediyelerin bütçelerinde yer alan ‘kısırlaştırma’ bütçesini kullanabilmek amacıyla kısırlaştırılmış olan canların, küpelerini söküp; başka bölgeye terk edip, tekrar yakalayıp kısırlaştırma işlemine takip tuttukları, hayvansever grupları tarafından defalarca tespit edilmiştir. Hepsinin çiplenmesi sağlanarak bu tür vakaların önüne geçilecektir.
- Sahipsiz hayvanların etkin şekilde korunabilmesi için belediyeler ile gönüllü hayvanseverler arasında kalıcı, sürekli ve güçlü ilişkiler kurulması, sahipsiz, düşkün ve engelli hayvanlar için her mahallede beslenme ortamları oluşturulması, lokantalarla işbirliği yapılarak artan yemeklerin her gün bu alanlara taşınması yönünde düzenlemeler yapılacaktır.
- Barınaklar ölüm kampı olmamalıdır! Barınakların gönüllülerle işbirliği halinde; aktif, temiz, steril, kısırlaştırma merkezlerine dönüştürülmesi sağlanacaktır. Barınaklar gönüllülerin denetimine açılacak ve barınaklarda yaşayan hayvanların sahiplenilmesi yönünde teşvikler getirilecektir.
- Sahiplerince kötü muamele edildiği tespit edilen hayvanlar koruma altına alınacak, hayvana eziyet suçlarının cezaları artırılacaktır. Hayvan satışı yaptığı tespit edilen şahıs ve Petshoplar’la ilgili etkin idari, cezai ve hukuki yaptırımlar getirilecektir.
k)YILLARDIR YAPILAMAYAN YASALARI YAPACAĞIZ
Günümüzde çevre kirliliğine bağlı gelişen hastalıklar aşırı oranda artmıştır. Doğal çevre, endüstriyel ve sınai faaliyetler, kentlerin büyümesi, tarımda kullanılan aşırı kimyasallar, alt yapı sistemlerinin yeterli olmaması, atık sorunları gibi nedenlerle her geçen gün daha da kirlenmektedir. Bu kirliliğe karşı çıkartılması gereken bazı yasalar halen çıkartılmamış olduğu gibi, çoğu mevzuat hükmü güncelliğini kaybetmiştir. Getirilen kurallar ve cezai müeyyideler ise, çok cüzi ve eksik kaldığı için önleyici olamamaktadır.
Oysa çevre hakkı insan hakkıdır ve anayasal düzeyde koruma altındadır. Üstelik çevre hakkının ihlali sınırlı sayıda kişiye değil, tüm insanlara ve canlılara zarar vermektedir. Dolayısıyla çevre suçlarının cezai müeyyidelerinin eylemin yol açtığı ve ilerde açabileceği zararla doğru orantılı olması gerekmektedir:
- Çevre suçlarını yeniden düzenleyeceğiz! Çevre kirliliğine ve iklim krizine yol açan tüm eylemleri/idari ve cezai yaptırımlar gözden geçirilerek bu suçların tanımı ve müeyyideleri yeniden belirlenecektir; kasten işlenen, halkın yaşam ve sağlık hakkını riske eden çevresel eylemler insanlığa karşı işlenen suçlar olarak nitelendirilecek ve ülke güvenliğini ihlal eden suçlarla eşdeğer cezalar getirilecektir. Ayrıca bu suçların işlenmesinin önlenebilmesi ve derhal durdurulabilmesi için bu suçlarla ilgili kapsamlı ihtiyati tedbir kuralları getirilecektir.
- İklim Değişikliği Kanunu çıkartacağız! İklim krizinin dünyada yol açtığı felaketler karşısında taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereğince ülkemizde 2021 yılında iklim yasası ile ilgili çalışmalar başlatılmış olmasına rağmen halen çıkartılmamıştır. Bir an önce iklim yasasının çıkartılması, çalışmaların yasal boyutunun belirlenmesi, belirlenen hedefler doğrultusunda hareket edilmesi ve doğabilecek zararlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
- Su Kanunu çıkartacağız! Ülkemizde su kaynakları halen yaklaşık bir asır önce; 1926 yılında çıkartılmış 9 maddelik bir kanunla yönetilmektedir. Oysa, karşı karşıya olduğumuz kuraklık/su sıkıntısı tehlikesinin yanı sıra iklim krizi, hızlı nüfus artışı ve iklim göçleri karşısında suya erişmek dünyada her geçen gün daha da stratejik bir hal almaktadır. Bu itibarla BM tarafından 2010 yılında suyun temel bir insan hakkı olduğu açıklanmış ve herkes için temiz, güvenli ve erişilebilir su sağlamak devletlerin asli görevleri arasında sayılmıştır. Buna rağmen ülkemizde 2011 yılında hazırlanmaya başlanan Su Kanunu Taslağı 12 yıldır halen çıkartılmadığı gibi, Su Kanunu Taslağı’nda, suyun temel insan hakkı olduğuna dair bir ibareye yer verilmemiş ve su ticari bir meta gibi değerlendirilmiştir. Biran önce, suyun stratejik önemine uygun ve temel insan hakkı olarak nitelendirildiği, su yönetiminin bürokrasiye boğulmadığı yeni bir su kanunu çıkartılması gerekmektedir.
- Yeni Çevre Kanunu yapacağız! 2872 sayılı Çevre Kanunu’muz 1983 yılında yürürlüğe girmiştir; zaman içinde birçok değişiklik ve ekleme yapılmış olmasına rağmen halen birçok eksiklik içermektedir. Çevre hukukunun gelişimi ve çevre sorunlarının hızlı artışı karşısında yetersiz kalmış olan bu kanunda yeni eklemeler ve değişikler yapılması kanunun sistematiğini tamamen bozacaktır. Bu nedenle günümüz sorunlarını kapsayan yeni bir çevre kanununun hızlıca yürürlüğe konulması gerekmektedir.
- Ayrıca 6831 sayılı Orman Kanunu ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nu başta olmak üzere çevre ve iklim politikaları ile örtüşmeyen, güncelliğini kaybetmiş tüm mevzuat hükümleri yeniden gözen geçirilerek gerekli tüm güncelleme/eksiklikler tamamlanacaktır.
l )NİMET VE KÜLFETLERDE EŞİTLİK SAĞLAYACAĞIZ
Çevre kirliliğine ve doğanın tahribine yol açan nedenler hukuk devleti ve tüm canlıların doğal hakları temelinde anlaşılmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Halkımızın yaşam kalitesini artırmak ve gelecek nesiller için doğal kaynaklarımızı korumak amacıyla çevresel adaletin sağlanması gerektiğine inanıyoruz:
- Anayasamızın 56. Maddesinde açıkça ‘Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.’ denilmiştir. Çevre yaşamın devamlılığı açısından hayati öneme sahip olduğu içindir ki, korunması konusunda başta devlet olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlara ve bireylere sorumluluklar yüklenmiştir. Öte yandan çevre ve iklim sorunları sürdürülebilir yaşamı tehdit etmesinin yanı sıra, sosyal adaleti de açık şekilde zedelemekte ve tehlikeye atmaktadır. Bu nedenle, hiçbir gerekçe ve bahaneye sığınmaksızın çevresel nimet ve külfetler toplumun her kesimine adil bir şekilde paylaştırılacaktır.
- Çocuklarımızda iklim değişikliği farkındalığını artırmak, doğa ve hayvan sevgisini geliştirmek amacıyla okul öncesi dönemden itibaren eğitim müfredatlarına ‘Çevre Bilinci ve Etiği’ dersleri konulacaktır. Toplumda bu bilincin artırılması amacıyla yaşlı/genç/kadın-erkek tüm kesimlere yönelik çevre eğitim seferberliği başlatılacaktır.
- Türkiye Radyo ve Televizyon kurumunda her gün gündüz ve akşam kuşağında, çevre bilinci ve etiği konusunda toplumsal farkındalık oluşturacak programlar yapılacaktır. Bu konuda yazılı ve görsel tüm medya kuruluşlarının katkı sunmasını sağlayacak düzenleme ve teşvikler getirilecektir. Bu bilinci işleyen sinema/dizi/ve tiyatro eserlerine teşvikler verilecektir.
- Kamuoyunda çevre ve iklim krizi konusunda gönüllü ve kapsamlı çalışmaları ile rol model olarak tanınmış, toplumsal duyarlılığı yüksek kişiler ‘Çevre ve İklim Elçisi’ ilan edilecektir. Bu kişilerin her yıl halka açık yerlerde büyük konferanslar vermesi ve halkın çevre sorunlarını dinleyip kamu politikalarının oluşturulmasında yetkili kurumlara görüş ve çözüm önerilerini iletmesi sağlanacaktır.
SONUÇ
İklim krizinin ve çevre sorunlarının çoğu insanlığın kendi eseridir. Çevre ve iklim sorunları sınır tanımamakta, gelişmiş/gelişmemiş/veya az gelişmiş ülke ayrımı yapmamaktadır.
İnsanların yüzyıllardır doğaya hükmetme çabası ortak evimiz dünyayı yok oluş riskiyle kaşı karşıya getirmiştir. Oysa insan ve doğa sürekli değişen ve gelişen yapılarıyla bir bütünün parçalarıdır. Hepimizin kaderi birbirine bağlıdır!
Bizler ortaya koyduğumuz bu politikalarla ve ilerde değişen çevre ve iklim koşullarına göre geliştireceğimiz yeni politikalarla, halkımıza ve tüm insanlığa karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmeye kararlıyız!
Mümkün olabilen en kısa süre içinde ekolojik bir toplum oluşturacağız, herkes için sağlıklı ve dengeli bir çevre inşa edeceğiz.
Bunu toplumda nimet ve külfetlerde sağladığımız eşitlik ve oluşturduğumuz çevre bilinci ile başaracağız!
Aziz milletimizin ruhunda ezelden var olan ‘o eşsiz dayanışma ruhunu’ yeniden uyandırarak başaracağız!
Çevresel adalet hayalimizi halkımızla birlikte gerçekleştireceğiz!
Atalarımızın ‘Kurtuluş Mücadelesinde’ yazdığı destanlar gibi, bizde ‘İnsanlığın Kurtuluş Mücadelesinde’ destanlar yazacağız…
Yine, dünyaya ilham kaynağı olacağız..!