Muhsin BOZKURT
Aklı olmayan insan; nasıl insan oluştan düşüyorsa, mânası olmayan şeyler de var oluştan düşüyor, yok hükmüne geçiyor.
Öyleyse mâna varlık sebebi. Öyleyse mâna yokluğu, yokluk delili.
Elhasıl varı var kılan mânadır. Varı yok kılan mâna yokluğudur.
Demek ki mâna en büyük sevinç, en büyük sürur ve gerçek lezzet menbaıdır.
İşte bu lezzet alış cennette sürecek fakat cennetin dünyaya nazaran muhteşemliği gibi, cennetteki lezzet alış da o nisbette dünyadakinden kat be kat yüksek olacaktır.
X
Mâna, okumaktan geçer. Hem bildiğimiz kitapları, hem de kâinat kitabını okumaktan geçer.
Hz. Muhammed neyi okudu dersiniz?
O “Ben okuma-yazma bilmem!” dedikçe, ısrarla O’ndan neyi okuması, neyi anlaması, neyi mânalandırması istenmişti acaba?
Öyleyse Peygamberimize “Oku!” emrini, bir de bu açıdan düşünmemiz gerekmez mi be dostlar? Ne dersiniz?
Evet, mâna dünyada, okumaktan geçtiği gibi, cennette de okumaktan geçecek. Öyleyse “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu?” meâlindeki âyeti kerimeyi, bir de “Anlayanlarla anlamayanlar, mânalandıranlarla mânalandıramayanlar hiç bir olur mu?” diye düşünmemiz gerekmez mi? Gerekmez olur mu hiç be dostlar?
Çünkü mâna Halktan Hakk’a işaret eder. Halktan Hakk’a yükseltir. İnsan olan insanı. Mânasızlık ise Halktan Hakk’a yükselmezliktir. Halkta Hakk’ı görmezliktir.
X
“Dünyada kör olan Öteki Dünya’da da kör olacaktır!” hükmü gözümüzü açmalıdır.
Öyleyse burada yani dünyada gözümüzü açmaya bakalım. Bir bakıma burada okumasını yani bakmasını bilelim. Düşünmeyi akıl edelim. Çünkü bakmak da okumaktır. Çünkü düşünmek de okumaktır. Ve okumak insanın dünyada en asîl, en soylu eylemidir.
Zaten bunun için dünyaya getirilmişiz.
“Hazırlık Okulu” denen dünya mektebindeyiz.
Hazırlık sınıfında başarılı olamayan, asıl sınıfta hiç olamaz!
O hâlde dünyadan getirdikleri görgü, bilgi, anlayış ve kavrayış yükseltileri nisbetinde cennettekilerin gözleri aydın olacaktır.
Çünkü onlar yakîn yani kesin görüş, biliş ve duyuş; kısaca gerçek okuyuş sahibi olarak cenneti teşrif etmişler, cenneti şereflendirmişlerdir. Bunlar Allahı ve Peygamberi tasdik ve kabul eden aydın, münevver, nurlu ve imanlı / inançlı kimselerdir.
X
İlimler, varlığa mâna veriştir. Varlığın mânasını anlamaktır. Gül ile kokusu arasında nasıl bir münasebet varsa; madde ile mânası arasında aynı ilişki vardır.
Bu, aslında kolay değildir. Öyle olsaydı, çeşit çeşit bu kadar çok okul açılır mıydı?
Bu kadar çok üniversite kurulur muydu?
İşte okullar hattızâtında mâna üreten fabrikalardır.
Maddeden, varlıktan, varlığın ağacından, taşından, toprağından mâna üretirler. Varlığın böceğinden, kurdundan kuşundan; kısaca yaratılmış her şeyden anlam çıkarırlar.
Demek okullar insana mâna üreten fabrikalar mesabesinde ve yerindedirler.
Fabrikaya gönderilmeyen ham maddeler nasıl ki değersizse, cansız hükmündeyse; okullarda ele alınmayan varlığın, oluşun her cinsi; toprak gibi kalmaya mahkûmdur.
Çünkü cevher denen mâna; curûf denen maddesinden henüz ayrılmamıştır.
Ağaç nasıl ki yapraklanmasıyla güzeldir. Meyve vermesiyle hoştur.
Dünya ve içindekiler de mânalarıyla güzeldir.
Delâlet ettikleri anlamlarıyla hoştur.