Bizim kültürümüzde Fırat nehrinin çok önemli yeri var. Hz. Ömer Asırlar önce “Fırat kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, Ömer sorumludur” buyurarak adaletini gösteriyordu.
Tarihin sıfır noktası, yani başlangıcı Urfa yakınlarında göbekli tepe ile başlar. Bir çok kadim uygarlık, Fırat nehrinin suladığı bölgede gelişip yaşamış. Fırat nehrini anlamadan Mezopotamya medeniyeti anlaşılmaz. Nemrut Dağı efsanelerine konu olan Komegene uygarlığı bilinmez.
Urfa yakınlarındaki Göbeklitepe 12 Bin yıllık tarihi geçmişi ile Tarihin başladığı yerdir. Göbeklitepe’yi gezerken, insanın inanmaya ne kadar muhtaç olduğunu anlıyorsunuz.
Anıtlar, tapınaklar, sunaklar ve heykeller buranın nasıl gün yüzüne çıktığının araştırıp belgesel çekiyoruz.
DÜNYA’NIN İLK TAPINAĞI’NIN BULUNDUĞU GÖBEKLİTEPE
Göbeklitepe günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş. Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemine (M.Ö 9.600 – 7.300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulundu. 1995 yılında arkeolog Prof. Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapılar yerleşim amaçlı kullanılmamışlar. Göbeklitepe’de bulunan henüz sadece altı tanesi gün ışığına çıkarılmış, toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor, yani bu yapılar dünyanın ilk tapınakları. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyorlar.
Arkeologlar boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyorlar. Bunun sebebi T biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri. Ayrıca bu sütunlar üzerine işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut semboller var.
Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleri. Taşlar üzerine kazılan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de bulundu. Bunlardan en önemlisi T biçimindeki sütunun yan tarafından aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartması.
Göbeklitepe’nin günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde kalması da arkeologları şaşırtan bir diğer konu. Yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamıyla gömüldüğü bilinen Göbeklitepe’nin niye gömüldüğü de cevabı bilinmeyen sorular listesinde yer alıyor.
Stilize edilmiş insanları tasvir eden T biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında değişiyor. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi. İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 12.000 yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı.
ADIYAMAN TUT İLÇESİNDEN GÜNEYDOĞU’YA VEDA EDİYORUZ
Güneydoğu ve Fırat nehri kenarları gezilip görülmesi gerekiyor. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun organizasyonu ve Adıyaman Gazeteciler Cemiyeti’nin ev sahipliğinde Güneydoğu ve Fırat kenarlarına yaptığımız tarih ve kültür turunun sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Adıyaman’a veda etmeden adını Dut’dan alan Tut ilçesi belediye başkanın misafiriyiz. 3 ay boyunca burada dut oluyor. Sayın başkan bize Dalından dut ziyafeti sunmakla kalmıyor, yamaç paraşütü ile Küçük de olsa bir uçuş denemesi yapıp, tarihe not düşüyoruz.
Türkiye petrolleri Adıyaman Bölge Müdürlüğü tesislerinde gala ve veda yemeğinde Aslen Giresun Şebinkarahisarlı olan Adıyaman Valisi’nin isteği ve TGF Genel başkanı Yılmaz Karaca beyin daveti ile Araştırmacı Gazeteci ve belgeselci gözü ile bir veda konuşması yaparak, geldiğimiz gibi Gaziantep’den güneydoğu Anadolu bölgesine veda ederken, bu güzel organizasyona emeği geçen herkese
www.agrt.net
www.devrialem.tv
www.gebzegazetesi.com olarak teşekkür ediyorum