banner1098
GÜNDEM:
ESKİ TÜRKİYE'DE AHLÂK (1)

27 Ağustos 2018 Pazartesi 11:06

 Bir iğne ustasız olmadığı, bir köy muhtarsız düşünülemeyeceği gibi, insanın içine yerleştirilen huylar, tabiatlar da başıboş bırakılmamıştır. Nasıl ki, gözün iradî yani istekli olarak bakacakları var, bakmayacakları varsa. Nasıl ki, kulağın duyacakları var, istekli olarak kulak kabartmaması gerekenler varsa. Nasıl ki, düşündüklerimiz var, iradî / istekli olarak düşünmememiz icap edenler de varsa.
Aynen onun gibi, huy ve tabiatlarımızdan da, istenenler var. İstenmeyenler var.
İsteneni yapmakla ahlâklı oluruz. İstenmeyeni yapmakla da, ahlâksız sayılırız.
Zaten ahlâklı oluş, mânevî bir nizama bağlı oluştur. Ahlâksız oluş ise bu nizamı tanımamak. Hiçbir sınırlamaya tâbi tutmadan istediğimiz gibi hareket etmek. Başıboş kalmak. Yani serseriliği tercih etmek. Serseriliği onaylamaktır.
Oysa ahlâk, her bakımdan bize bir çerçeve sunmakta. Bir rota çizmekte. Zira bunlara uymak; rahat, huzur ve selâmetin tâ kendisi olmakta. Uymamak ise, trenin yanlış raya girmesi gibi bir felâkete yol açmakta. Sonuçta bizleri büyük acılarla başbaşa bırakmaktadır.
En büyük ahlâksızlık, ahlâkı koyanı tanımamak. En büyük ahlâksızlık ahlâkı koyanı kabul etmemektir. Ahlâkın koyucusu, yaratıcısı ise Allahtır. Ahlâkı koyduğu mahzen, kaynak ise Kurân-ı Hakîmdir.
Bu ahlâkın nasıl uygulanacağı ise Son Peygamber, Ulu Önder Hazret-i Muhammed Mustafâ aleyhissalâtü vesselâm tarafından gösterilmiş. Zaten gönderiliş sebebi de bu değil miydi?
Edeb kaynağı Kur’an-ı Hakîm’den süzülen ahlâk, insanın insanla ilişkilerinde takınması gereken hâllerdir.
Edeb kaynağı Kur’an-ı Hakîm’den süzülen ahlâk, insanın insanla ilişkilerinde yapması ve uyması gereken fiiller, hareketler ve eylemlerdir.
Edeb kaynağı Kur’an-ı Hakîm’den süzülen ahlâk, insanın söylemesi, sarfetmesi gereken sözler bütünüdür.
Öyleyse, bu hâller neler? Bu fiiller hangileri? Bu sözler, ne gibilerden oluşmakta?
İşte Hazret-i Peygamber bizzat gösterdiği hâller, yaptığı fiiller, söylediği sözlerle en açık seçik şekilde, ahlâkın her türlüsünü ortaya koymuş.
Bütün bunların hareket ve çıkış noktalarını Yüce İslâm Dîni apaçık belirtmiş. Peygamber-i Zîşan Efendimiz ise en güzel biçimde bizlere göstermiş.
Evet inancın kuvveti nisbetinde, yaptırım gücü kuvvetli olan ahlâk, maddî-mânevî kalkınmamızın da, bir numaralı itici gücünü oluşturmakta. Hani hepimizin bildiği bir deyim vardır: “Hakka kulluk, halka hizmetten geçer.” Çünkü âhiretin yatırımı burada, yani dünyada oluyor. Ne kadar inancın güçlü ise, o kadar çok hayır ve hasenat yaparsın.
Çünkü ahlâka yön veren en büyük faktör inançtır. Dolayısıyla sosyal hayatı dengeli bir şekilde yürütecek olan bu îman, bu inançtır. İnanç ise ahlâkı gerektirmekte.
İşte İslâm Medeniyet Tarihi, Müslümanların inançlarının taşlaşmış şekillerinden başka nedir ki?
İnanç taşlaşmış Selâtîn Câmileri olmuş. İnanç taşlaşmış Medreseler olmuş. İnanç taşlaşmış Köprüler, Kervansaraylar, Çeşmeler, İmaretler, binbir vakıf eserleri olmuş. Velhasıl dünden bugüne ayakta kalmanın bu şekilde en güzel, en faydalı, en doğru yolunu bulmuşuz.
Bakın, bu mânayı içlerine çok iyi sindirmesini bilen ecdâd, nasıl bir ahlâka bürünmüş. Ve bu uğurda inançları onlara neler yaptırmamış ki, koca Osmanlı diyarını bir baştan bir başa bayındırlık eserleriyle donatmışlar.
Tâ on yedinci asrın ortalarından, on dokuzuncu asrın sonlarına kadar, iki buçuk asırlık uzun bir devrin çeşitli yıllarında; Türkiye’yi inceleyen ve araştıran Batı’lı yazarlar çoktur. Onların maddî-mânevî eserlerimiz ve ahlâkımız karşısında kaleme aldıklarıa çeşitli yazı, düşünce, tesbit ve saptamaları ise şunlardır (İsmail Hâmi Dânişmend, Garb Menbalarına Göre ESKİ TÜRK SECİYE VE AHLÂKI, İstanbul-1961 s. 16, 26):
banner982
Anahtar Kelimeler
Muhsin BozkurtMakale
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

GÜDEF, Üniversite Öğrencileri ile Tanışma...
Gümüşhane Dernekler Federasyonu (GÜDEF), Gümüşhane kökenli üniversite öğrencilerini bir araya getiren...

Haberi Oku