TDED Kocaeli Şube Başkanı Musa Yaşaroğlu’nun sunduğu; Kardelen Acar, Yahya Çerkez ve Fevzi Acar’ın konuk olduğu “Yunus’un Dilinden” başlıklı Edebiyat Sohbetleri, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Youtube kanalından canlı olarak yayınlandı. Söyleşide gençler, Musa Yaşaroğlu’nun soruları eşliğinde Yunus’un geçmişten bugüne kesilmeyen ayak seslerini ve asırlar geçmesine rağmen hâlâ taptaze hissedilen şiirini günümüz dünyasına göre değerlendirdi.
ANADOLU’DA TÜRKÇENİN YERLEŞMESİNE ÖNCÜLÜK ETTİ
Çukurova Üniversitesi Matematik Öğretmenliği bölümü öğrencisi olan Kardelen Acar, Yunus Emre’nin hayatı hakkında bilgilendirmede bulundu ve şunları söyledi:
“Hayatı üç aşamadan oluşuyor. Oduncu Yunus, Derviş Yunus, Bizim Yunus. Tapduk Emre Dergâhı’nda 40 yıl boyunca odun ve çay taşıdı. Gün gelir, eğri odun girmeyen bu dergâh kapısından ayrılır ve Anadolu’yu diyar diyar gezer. Bu seyahatleri sırasında şiir ve ilahileriyle ayrılık acısını dile getirir. Yunus Emre kelimelerden bir Süleymaniye kurmuş büyük bir dil mimarıdır. Aslında halk şairi değil, halkın şairi, halkın içinden yetişmiş bir şair. Anadolu’da Türk dilinin yerleşmesine de öncülük etmiştir.”
YUNUS İDEAL TOPLUM DİLİNİ YANSITIYOR
Yeditepe Üniversitesi öğrencisi Fevzi Acar, Yunus Emre’nin şiirindeki sıcaklığın ve samimiyetin bugünün insanına iyi geldiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yunus Emren’nin güçlü şiirinin altında yatan sıcaklık ve samimiyet güven verici. Bu bakımdan sıkıntılı ve bunaltıcı anlarda Yunus Emre’ye yönelmek bana hep rahatlatıcı gelmiştir; bu yüzden de onu bir baba figürü gibi algılarım. Yunus’un dili, ideal toplumun dilini yansıtıyor. Kelimelerin duygusal yapılarını çok güzel odaklanmıştır. Bir kelimeyle birden fazla duyguyu temsil edebilmiştir. Hâliyle bunu aktardığında toplum o zamanlardaki hâline göre bu kelimelerle çok iyi bir bağ kurmuş ve bir etkileşim içine girmiş. Bu teknik açıdan da incelenebilir bir durum değil, kelimelerin temsil ettiği duygularla ilgili.”
GÖNÜL DİLİ ZAMANA KARŞI BİR DİRENİŞTİR
Uludağ Üniversitesi Sosyoloji bölümü birinci sınıf öğrencisi Yahya Çerkez, Yunus Emre’nin hem Türkçenin hem de gönül dilinin şairi olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti:
“Yunus’a kadar toplumun benimsediği sanat dili Farsça, ilim dili de Arapça. Ahmed Yesevi, Yusuf Has Hâcib, Kaşgarlı Mahmud gibi isimler Türkçenin giderek kısıtlandığını fark eden öncü kişiler. Bunlardan biri de Yunus Emre. Sanki bir dil devrimi yapmaya çalışmışlar. Yunus Emre şiirini sevgi pınarından oluk oluk akıtan bir şairdir. O ilk sevda, ilk ana, ilk şiir bizim için Yunus Emre’dir. Yunus dili, sevgi, cesaret, ahlak yani gönül dilidir. Gönlünden zuhur eden şeyler karşı tarafta çok çabuk yer bulduğu için Yunus Emre bu topraklardan silinmemiş. Gönül dili zamana karşı bir direniştir. Yunus da bu direnişi en güzel şekilde ifade etmiştir.”