banner1098
KÜLTÜR VE SANAT:
Ünlü yazar Mustafa Paşa Külliyesini yazdı

03 Aralık 2016 Cumartesi 10:10

Derin Tarih isimli önemli tarihlerinden birisi olan ve Usta Kalemler adlı köşesinde her ay makale yazan Prof. Dr. Semavi Eyice, geçen Kasım ayınki köşesinde Çoban Mustafapaşa Külliyesi ile ilgili bir makale yayınladı. Makalenin tamamını yayınlıyoruz.

Gebze’yi Bekleyen Memlük Çoban Mustafa Paşa Külliyesi

Çoban” lakabı ile nam salan Mustafa Paşa Bosnalı bir devşirme olduğundan “Boşnak”, Yavuz Sultan Selim’in kızı Hafsa Sultan ile evliliğinden mütevellid “Damat”, bazı yerlerde ise “Koca” lakabı ile anılır. Piri Mehmed Paşa tarafından yetiştirilen Mustafa Paşa, Yeniçeri ocağından sonra kapıcıbaşı ve Rumeli beylerbeyi görevini üstlenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman devrinin ilk yıllarında ikinci vezir olduğuna dair umumi bir görüş de mevcut. 1529 yılında vefat eden Çoban Mustafa Paşa, Anadolu içlerinden doğu istikametine uzanan büyük sefer yolunun üzerinde bulunan menzil noktasındaki Gebze’de yaptırdığı külliyede medfundur.

Oldukça gelişmiş bir yerleşme düzenine sahip olan bu külliyenin cami tezyinatının Memlük sanatından dikkat çekici güzellikte izler taşıdığını belirtelim. Birçok evkafı olan Çoban Mustafa Paşa’nın 1522’de donanmanın başında serdar olarak Rodos seferine çıktığı biliniyor. Kuşatma sırasında vefat eden Mısır valisi Hayır Bay’ın görevini devraldıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu topraklarına yeni katılmış olan Mısır’da 6,5 ay kadar kalır. Bu tecrübe, yaptırdığı külliyedeki caminin bazı süsleme özelliklerini izah edebilmemiz bakımından önemlidir.

Kapısının üzerindeki Arapça kitabeye göre 1523/4 (H. 930) yılında yaptırılan cami ve etrafını saran külliye binaları Mimar Sinan’ın eserlerini ihtiva eden Tezkiret’ül Ebniye listesinde mevcut. İsmi bu listede geçse de, yapım tarihi onun hassa mimarbaşılığından önceki yıllara denk geldiğinden Mimar Sinan’ın külliyenin inşasına katkısı tartışmalıdır. Bazılarına göre eserin tasarımı zamanın Hassa Mimarbaşısı Acem Ali’ye mâl edilir. Kimi kaynaklarda ise Mimar Sinan’ın kalfalarından Hüsam’ın adı geçer. Tetkiklerimiz sonucu Sinan’ın eserin yapım aşamasında bizzat başında olmadığını, sadece kalfa gönderdiğini anlıyoruz.

Osmanlılar döneminde İstanbul’dan yola çıkan kervanların, bazıları Üsküdar’da bazıları Kadıköy taraflarındaki menzil noktasında konaklardı. Belli aralıklarla sefer yolu boyunca yolcuların ve atların ihtiyaçlarına göre durak alanları yapılmıştı. Bu sebeple stratejik kavşaklarda kurulan menzil külliyelerinin şehir içinde yapılanlara kıyasla ayrı bir işlevi ve mimari tarzı vardır. Yolcuların dinleneceği, hayvanların barınacağı, hatta bakımlarının yapılacağı mekanlardır bunlar. Ayrıca burada ordunun toplanıp istirahat etmesi de mümkündür. 

Menzil durakları belirli, bir nizama göre belirlenirdi. Durak noktaları, yola çıkan bir kervanın ne kadar sürede, ne kadar yol aldığı, hesaplanarak ayarlanırdı. Hesaplamalarda yolun durumundan ordunun hareket kabiliyetine, topografyadan iklime kadar pek çok ayrıntı dikkate alınırdı. Bu sebeple durak noktaları arasındaki mesafeler farklılık göstermekteydi.

Gebze de bir menzil noktasıydı. Çoban Mustafa Paşa burada yaptırdığı eser menzil külliyelerinin en önemli örneklerinden birini teşkil eder. Külliyede merkezdeki camiyle aynı parsel üzerinde türbe güneş saati, şadırvan, kervansaray, tekke, semahane, misafirhane, darüşşifa, medrese, imaret, ahşap ev ve kütüphane yer alır.

Evliya Çelebi’nin ifadesine göre Mimar Sinan’ın baş kalfası Hüsam tarafından yapılan bu caminin yanında 3 bin insanın ve 2 bin at alan bir kervansaraydan başka bir de develik vardır. Ayrıca buradaki aşhaneden her gün, yatsıdan sonra handa oturanlara bakır sinilerle yemek, birer nanpare (bir parça ekmek her odaya bir mum, her ata da yem verilirdi.

Paşa odaları bile mevcut

Külliyenin kuzey tarafında dış avlunun caddeye açılan kubbeli kapısının iki yanında, ortadan birer sıra paye ile uzunlamasına çifter sahna bölünmüş tonozlu iki kervansaray kanadı bulunur. Bu kervansarayın tahdit ettiği , (sınırlandırdığı) şadırvan avlusunun sağ yanında eşit kubbeli hücreler halinde önü revaklı bir kısım uzanmaktadır ki, bunlara halk tarafından “paşa odaları” denirdi. Yüksek rütbeli kimseler misafir edildikleri için bu şekilde adlandırılmıştı. Aynı avlunun sol tarafında ise birbirine bitişik olarak yine önlerinde revaklı küçük avlular bulunan eşit hücrelerden ibaret bir tekke uzanmaktadır. Evvelce burası Nakşibendi tekkesi olarak kullanılıyordu.

Şadırvan avlusunun ortasından yükselen caminin önünde beş kubbeli son cemaat yeri vardı. Tek kubbeli kare planlı camide, kıbbeye geçiş, köşelerde alt kısımları mukarnas dolgulu üçgenlerden oluşan dilimli tromplarladır. Trompların bulunduğu geçiş bölgesi dışarıdan sekizgen bir kasnak ile çevrelenerek kubbe eteğini oluşturur ve kubbe kasnak üzerinden yükselir. Beş kubbeli son cemaat yerinde mukarnas başlıklı altı mermer sütun birbirine sivri kemerlerle bağlanarak geçiş bölgesinde pandantif bulunan kubbeleri taşımaktadır.

Türbe caminin güneyinde, külliyenin diğer yapılarından bir bahçe duvarı ile ayrılan hazire avlusundadır. Medresesi klasik Osmanlı şemasına göre yapılmış olup külliyenin batı kanadının güney yarısındadır. Yemek hazırlama ve pişirme hizmeti veren bu bölüm diğer yapılardan ayrılmış bir şekilde müstakil olarak konumlandırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesindeki camii, Paşa’nın Mısır’dan gönderdiği bilinen Memluk üslubunda oyma mermer kaplamalarla süslenmiştir. Bu örneklerden birebir benzerlerine Kahire’deki Memluk yapılarında rastlamak mümkündür. Paşa’nın buraya yine Mısır’dan halı, rahle, fener, Kur’an muhafazası vakfettiği de bilinir. Bunlardan zamanımıza kadar gelebilen birkaç parça eşya halen İstanbul’da Türk-İslam Eserleri müzesinde sergilenmektedir. İçinde çok kıymetli el yazmaları olan kütüphanenin kitapları kısmen dağıldıktan ve hayli tahribe uğradıktan sonra  İstanbul’a nakledilmiştir.

Mısır Memluk sanatının muhteşem eserleri ile adeta, bir müze gibi, süslenen Çoban Mustafa Paşa Camii, gerek kendisinde, gerek türbesindeki ahşap, mermer, alçı işleri ve bilhassa nadir numuneleri kalmış olan tahta üzerine kalem işi nakışlarıyla Türk sanatının değerli misallerine sahiptir. Menzil külliyelerinin en kıymetlerinden olan böylesine zengin bir mimari anlayışa sahip Mustafa Paşa Camii müştemilatının azami bir dikkat ve titizlikle muhafazasını temenni ediyorum.  Mustafa Ulaş GEÇAL

banner982
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981

Meslekte yarım asrı devirmiş bir belgeselciyi anlatan...
Ödüllü yönetmen Uğur Tatar, bu kez biyografik bir belgesel ile sinemaseverlerin karşısına çıkacak.

Haberi Oku