Salona gelişinde kendisini dışarıda bekleyen vatandaşlara seslenen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bir kez daha hatırlatmak isterim ki şehitler tepesi boş değil ve boş kalmayacak. Bay Kemal'in 'şehadet', 'şehitlik' diye bir derdi olmayabilir fakat 'Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu partinin genel başkanıyım' havasında gezinen Bay Kemal'e ben sadece bir şey hatırlatacağım.
O da Çanakkale'deki tüm askerimize Gazi Mustafa Kemal'in hitabıdır, 'Ben size ölmeyi emrediyorum' demiştir. Bay Kemal, tarihinden uzak, şehadetten uzak, şehadet nedir bilmeyen, bunun cahili olan bir kişi... İnanıyorum ki CHP'ye gönül veren kardeşlerim, vatandaşlarım da böyle bir şahsın arkasından gitmeyecek, onu da hesaba çekeceklerdir."
Toplantıda partililere hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine, Türkiye'nin bağımsızlığı, milletin birliği, vatanın bütünlüğü, bayrağın gururla dalgalanması, ezanların ilanihaye semâlarda yankılanması için toprağa verilen tüm şehitlere Allah'tan rahmet dileyerek başladı.
İdlib'de şehit düşenlerin şehadetlerinin mübarek, şehitlik mertebelerinin âli olmasını dileyen Erdoğan, şehit yakınlarına ve Türk milletine başı sağ diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hamdolsun, bir gül bahçesine girercesine toprağa düşen hiçbir şehidimizin kanını yerde bırakmadık, mücadelesini akamete uğratmadık. İdlib'deki operasyonlarımızı, meselenin sağduyu ve sulh yoluyla çözülmesini arzu ettiğimiz için sınırlı şekilde sürdürüyorduk. Bu amaçla diplomasi kanallarını son ana kadar etkin bir şekilde işletmek için çalıştık, çabaladık." diye konuştu.
Meselenin Türkiye açısından taşıdığı önemi, bu uğurda neleri göze aldığını muhataplarına her seviyede tekrar tekrar ifade ettiklerine değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak bizim bu hüsnü niyetimizin yanlış anlaşıldığını gördük. Bunun üzerine operasyonlarımızı, 34 askerimizi şehit verdiğimiz 27 Şubat tarihi itibarıyla rejimin tüm unsurlarını hedef alacak şekilde kapsamlı hale getirdik. Bu operasyona da 'Bahar Kalkanı Harekatı' adını verdik.
Daha önce Fırat Kalkanı Harekatı'yla, Zeytin Dalı Harekatı'yla, Barış Pınarı Harekatı'yla neyi amaçlıyorsak, bu harekatla da aynı gayeyi güdüyoruz. Sınırlarımızın terör örgütleri ve gözünü ülkemizin topraklarına dikmiş zalim bir rejim tarafından kuşatılmasına, milyonlarca sığınmacının yükünün kalıcı bir şekilde üzerimize yıkılmasına izin vermemekte bundan böyle kararlıyız. Daha İdlib şehitlerimizin cenazelerini kaldırmadan, Rejime tarihinin en ağır kayıplarını verdirerek 'Bismillah' dedik."
"Müsebbibi gölgesini cüsseleri sanarak bize meydan okuyanlardır"
Kan dökülmemesi, can yanmaması, acı yaşanmaması konusundaki hassasiyetini zafiyet veya çekingenlik olarak görenlere, gerçek güçlerini göstermeye daha yeni başladıklarının altını çizen Erdoğan, "Şu ana kadar rejimin verdiği insan ve araç-gereç kayıpları, sadece bir başlangıçtır. Ülkemizi, etrafta çokça var olan 'adı var kendi yok' devletçiklerden biri sananlar olduğu anlaşılıyor. Biz bu gafillere, Türkiye'nin gerektiğinde 'baş veren ama baş eğmeyen" büyük bir devlet olduğunu gösteriyoruz." ifadesini kullandı.
İşlerin bu noktaya gelmiş olmasından dolayı üzüntülü olduklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunun müsebbibi, arkalarına aldıkları güçlerin gölgesini kendi cüsseleri sanarak bize meydan okuyanlardır. Her biri canımızdan birer parça olan askerlerimizin hayatına kast edenleri yerle yeksan etmek boynumuzun borcudur. Yaşananlardan ibret almayanların bizi hala gözlem noktalarımıza saldırmakla tehdit etmeleri, akıllarının başlarına gelmediğine işaret ediyor. Şayet bir an önce Türkiye'nin belirlediği sınırların dışına çıkmazlarsa, bir süre sonra omuzlarının üzerinde o başlar da kalmayacak."
"Hiçbir Avrupa ülkesi somut destek vermedi"
Rusya ve İran'a bir kez daha seslenen Erdoğan, "Suriye'de bizim sizinle herhangi bir derdimiz yok. Türkiye'nin Suriye'deki mücadelesi ne toprak kazanma ne stratejik veya mezhebi üs edinme gayretidir. Biz Suriye'de, hem bu ülkeden kaçarak ülkemize yönelen milyonlarca kişinin yol açtığı insani krizi çözme hem de topraklarımızın güvenliğini sağlama mücadelesi yürütüyoruz. Her iki mesele de bizim için hayati öneme sahiptir." dedi.
"Topraklarında 3,7 milyon, sınırları dibinde 1 milyonu aşkın kişiyi barındıran ne İran'dır ne Rusya'dır ne de diğer ülkelerdir." diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu yükü tam 9 yıldır tek başına Türkiye üstleniyor. Batı'nın, sadece göçmen korkusuyla söyledikleri süslü sözler, gerçek hayatta somut karşılık bulmuyor. Biz yıllarca, 'Suriye'de güvenli bölgeler oluşturalım, rejimden kaçan insanları burada iskan edelim' çağrısı yaptık. Bu çağrımıza hiçbir Avrupa ülkesi somut destek vermedi, katkıya yanaşmadı. Sınırlarımızı açtığımız saatten beri Avrupa'ya yönelenlerin sayısı 100 bini aştı. Bu sayı yakında milyonlu rakamlarla ifade edilecek. Şimdi hepsi de sınırlarımızı açtığımız için feryat ediyorlar.
Bugüne kadar aklınız neredeydi? Ya bu insanları kendi topraklarında onurlu bir hayata kavuşturacağız ya da herkes bu yükten payına düşeni alacak. Artık tek taraflı fedakarlık dönemi bitti. Lafa gelince ülkemize destek beyanında bulunan diğer kimi devletlerin de aslında kıllarını bile kıpırdatmadan gelişmeleri takip ettiklerini biliyoruz. Güya uluslararası düzeyde barışı, huzuru, güvenliği tesis için kurulmuş yapılar da toplantı yapmak, bildiri yayınlamak, kınamak dışında, sadra şifa hiçbir işe yaramıyorlar."
Türkiye'nin, mücadelesini herhangi bir ülkeye veya kuruma güvenerek değil, kendi yüreğine, kendi bileğine, kendi insanına, kendi imkanlarına dayanarak yürüttüğünü kaydeden Erdoğan, Yahya Kemal Beyatlı'nın 'Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi' şiirini okuyarak, "Gerisinde Allah'ın desteği, yüz milyonlarca dostumuzun duası, milletimizin yüreği olan bu fırtınanın nelere kadir olduğunu herkes görüyor, görecek." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin şu ana kadar Suriye'de ne Rusya'yı ne de İran'ı doğrudan hedef aldığını belirten Erdoğan, "Harekatımızda sadece askerlerimizin kanını döken rejim unsurlarını imha ediyoruz. Bu hassasiyetimize de saygı gösterilmesini bekliyoruz. Türkiye, her meselesini olduğu gibi Suriye'deki sorunu da kendi imkanlarıyla çözecek iradeye ve kapasiteye sahiptir. Böyle günler, aynı zamanda gerçek dostların ve sinsi düşmanların ayırt edildiği dönemlerdir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, bu ayrımı daha da netleştirecektir." diye konuştu.
Mücadelenin şahsi tercihle değil milletin topyekün iradesiyle yürütüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Suriye'de oynanan oyunu milletimizle birlikte gördük, teşhis ettik ve karşı hamlemizi yaptık. Bu millet, 15 Temmuz'da niye sokağa çıkmışsa bugün de Türkiye aynı sebeple Suriye'dedir. Bu millet, PKK'nın ve DEAŞ'ın saldırılarına karşı nasıl göğsünü siper etmişse bugün de Türkiye aynı sebeple İdlib'dedir, Suriye'nin diğer bölgelerindedir. Türkiye için Ege'deki haklarını korumak ile Libya'da başlattığımız inisiyatifle Akdeniz'deki haklarımızı müdafaa etmek arasında hiçbir fark yoktur. Ekonomik tuzaklara karşı verdiğimiz mücadele ile sınırlarımızı terör koridoruyla kuşatma girişimlerine karşı verdiğimiz mücadele aynıdır.
Suriye meselesinde, milletimizin birlik ve beraberliğini bozmak, ülkemizin mücadelesine zarar vermek, düşmanlarımızı sevindirmek için aleni veya örtük şekilde yürütülen faaliyetleri sizler de takip ediyorsunuzdur. Kimsenin 'Suriye'de Rusya'nın ne işi var, Amerika'nın ne işi var, İran'ın en işi var, Fransa'nın ne işi var' dediğini duydunuz mu? Duymadık. Ama iş Türkiye'ye gelince, hemen 'Suriye'de ne işimiz var' yaygarasını basıyorlar. Kimler olduğunu biliyorsunuz."
Şehidin "Tam da olmamız gereken yerdeyiz" mesajı
Birileri dönüp dolaşıp "Suriye'de ne işimiz var" ifadesini tekrarlarken şehitlerden birinin şehadetinden önce "Sizden ricam, sakın Suriye'de ne işimiz var diyenlerden olmayın. Gittim gördüm, tam da olmamız gereken yerdeyiz" mesajı verdiğini aktaran Erdoğan, "Meydanı, zahirde şehitler için üzülüyor gibi gözüküp, ağzını açtığında şehadet kavramına ve şehitlerimizin aziz hatıralarına hürmetsizlik yapan gafillere bırakmayız, bırakamayız." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ülkede maalesef 'Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim, şehitler ölmez vatan bölünmezden tiksindiğim kadar' diyebilecek derecede alçalabilen ve maalesef şu anda CHP milletvekili sıfatıyla Mecliste yer alabilen kişiler var. Aynı kişi, 'Bugün Suriye'ye savaş açsak banko Esad'ı tutarım' diyerek, ülkemizin yürüttüğü mücadeledeki safını yıllarca önce belli etmişti. 'Esed ülkesini savunuyor' diyebilecek bir noktaya savrulan CHP Genel Başkanı'nın 'Söz veriyorum, biz gelirsek şehitler tepesi boş kalacak' ifadesi de bu zihniyetin bir yansımasıdır.
Bu kişinin şehitlik kavramı ve şehitler tepesinin ne anlama geldiğini bilmediğini ümit ediyoruz. Çünkü bilmeden söylüyorsa, en fazla cehaletini sergilemiş olur. Fakat, şehitliğin ne olduğunu, şehitler tepesinin neyi ifade ettiğini bilerek bu sözü söylüyorsa, ortada gerçekten vahim bir durum var demektir."
Erdoğan, ülkenin ve milletin bağımsızlığı, onuru, güvenliği, geleceği için mücadele ederken hayatını kaybedenlerin ve özellikle de cephede son nefesini verenlerin şehit olduğunu söyledi.
Darı bekaya uğurlanan asker, polis, jandarma, güvenlik güçleri ve bütün kamu görevlilerinin şüheda makamına yükseldikleri konusunda en küçük bir şüphesi olmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tabii 15 Temmuz'da milletimiz sokaklarda şehit olurken, darbecilerin açtığı yoldan tankların arasından gittiği bir evde, kahvesini yudumlayıp televizyon seyreden birine bunları anlatmak elbette zordur. Ama şimdi ben burada bir şey daha söylüyorum; Bay Kemal sen kendi partinin geçmişini dahi bilmiyorsun. İki de bir 'Bu partinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk' diyorsun. Şimdi sana sesleniyorum; Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale'de askerlerimize ne diyordu? 'Ben sizlere ölmeyi emrediyorum' diyordu...
Bay Kemal, sen, partinin geçmişinden bile bihabersin. Biz bu şehitleri Bedir'de, Uhud'da, Huneyn'de, Hendek'te, Selçuklu'da, Osmanlı'da, Cumhuriyet döneminde, Çanakkale'de verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz Bay Kemal, ama sen şehadeti bilmezsin, sen şehitliği bilmezsin. Bunu anlaman da mümkün değil. Çünkü sende o iman, o inanç yok. Bak rahmetli Arif Nihat Asya ne diyor 'Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor Şiiri'nde? Nasıl o duyguları dile getiriyor? Şehitler tepesinin niçin boş kalmayacağını anlatmak onun için pek mümkün değil. Şimdi burada, bu anlamlı şiiri bir kez daha tekrarlayalım ki nasır tutmuş yürekler titresin, milletimizin kalbi ferahlasın, şehitlerimizin ruhları şad olsun."
"Gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asya'nın "Şehitler tepesi boş değil. Toprağını kahramanlar bekliyor." dizelerinin yer aldığı "Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor" şiirini okumasının ardından, sözlerine şöyle devam etti:
"Bize düşen görev tuttuğu bayrak belli olmayan, bastığı toprağı kirleten, kimin kılıcını çaldığını hepimizin gördüğü, şehadet nedir, şehit kimdir bilmeyenlerin gerçek yüzlerini hep beraber milletimize anlatmalıyız. Bunlara verilecek en güzel cevabın, devlet ve millet olarak tüm gücümüz ve imkanlarımızla yürüttüğümüz mücadeleyi zafere ulaştırmak olduğunu biliyoruz. Ülkemize göz diken DEAŞ'ı, PKK'yı, FETÖ'yü, tüm terör örgütlerini nasıl durdurduysak, zalim rejimi de aynı akıbete uğratacağız."
Bunun olması için hep birlikte gece gündüz çalışmaya devam edeceklerinin altını çizen Erdoğan, "Türkiye'nin ikinci büyük şehri ve başkenti olan Ankara'yı ne kadar sağlam tutarsak, diğer şehirlerimizde o kadar rahat oluruz. Bu yüzden sizlerden çok daha fazla gayret göstermenizi istiyorum ve üye kaydında da sizlerden çok daha fazla üye kaydı bekliyorum. Bu bir yarış, bunları yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmasının son bölümünde Fetih Suresi'nin ilk 4 ayetinin Türkçe mealini okuyan Erdoğan, Allah'tan kahraman Türk ordusunu muzaffer kılmasını, Türkiye'ye güç vermesini ve milleti korumasını diledi.