İnşallah Ağustos sonuna kadar 30 bin kişilik Kocaeli Stadı'nı bitiriyoruz.
Yeniden ayağa kalkması lazım Kocaeli'nin. 1,5 katrilyon liralık yatırımın resmi açılışını gerçekleştirmiş oluyoruz. Hayırlı olmasını diliyorum.
Burada ifade edilenler dışında çok daha fazla hizmetin şehrimize kazandırıldığını da biliyorum. Kocaeli artık temizliği tescil edilmiş sahillere sahip bir şehrimizdir. Bir de müjde vermek istiyorum; Kandıra Kerpe Sahili için de mavi bayrak alındı. Böylece Kocaeli üç mavi bayraklı sahili olan bir şehir haline geldi.
1999 depremiyle büyük acılara ve büyük bir yıkıma maruz kalan Kocaeli'ni ayağa kaldırmak için her alanda kapsamlı çalışmalar yaptık. Bu yıl 4 bin 544 kişilik 4 adet, önümüzdeki iki yıl içinde de 5 bin kişilik 2 adet olmak üzere toplam 6 yurdu şehrimize kazandırıyoruz.
Sağlık alanında yaklaşık 1400 yatak kapasiteli 7 hastaneyi, 39 aile sağlığı merkezini ve çeşitli sağlık ünitelerini hizmete açtık. TOKİ'nin bugüne kadar hak sahiplerine teslim ettiği konut sayısı 14 bini buldu. Yapımı devam eden 2 bin 600'e yakın konut var.
Geçtiğimiz haftalarda Osmangazi adını verdiğimiz Kocaeli Körfez Geçişi Köprüsü'nün son tabliyesini Başbakanımız Sayın Davutoğlu, Ulaştırma Bakanımız Binali Bey ile yerleştirdik. Bu köprü sayesinde Kocaeli-İzmit çevresindeki trafik yoğunluğu büyük ölçüde azalacak. Laf üretmiyoruz. İş üretiyoruz.
Ağva, Kandıra, Kaynarca bölünmüş yolunun ihalesine yakında başlanacağının müjdesini de buradan veriyorum. Önümüzdeki yıl Köseköy Lojistik Merkezi'nin açılışı yapılacak.
Buralara kolay kolay gelmedik. Çıktı ana muhalefetin başındaki, Türkiye'de başkanlık sistemiyle ilgili "kan dökülür" diyor. Kardeşlerim bunlar siyasi sapkınlık içinde. Bunlar siyaseti bilmiyor. Bunlar siyaset cahili. Siyasi literatür cahili. Yani ABD başkanlık sistemine geçerken kan mı döktü? Bunların hiçbiri yok. Bu kararı kim verir? Millet. Senin öyle bir yetkin yok. Öyle bir gücün de yok. Eğer benim milletim bu ülkede "evet biz başkanlık sistemine geçiyoruz" derse sen de kuzu kuzu takip edersin.
10 Ağustos'ta millete gittik mi gittik, 4 parti bir araya geldiler mi geldiler. Siz ne yaptınız yüzde 52 ile bu kardeşinizi desteklediniz. Yarın olacak olan da budur. Biz kanı sadece Kızılay'a veririz. Olay bu kadar basit.
Ben bu zatın ismini ağzıma almam. Ve biz kan veririz. Kanı biz nerede veririz? Vatanımızın kurtuluşunda veririz. Teröre karşı veririz. Şu anda tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyenler bu işin mücadelesini veriyor. Kardeşlerim biz inanarak, dimdik ayakta durarak bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Ve bu ay çok ilginç bir aydır. Bu ana muhalefet, geçmişi itibariyle doğru, hep kan döktüler. Bu ayın içinde iki gün var ki çok önemli, biri yarın 14 Mayıs, diğeri de iki hafta sonra ulaşacağımız 27 Mayıs. Bu tarihlerden biri demokrasimiz için ak bir gün, diğeri ise kara bir gün.
14 Mayıs 1950 tarihi ülkemizde gerçekten ilk defa çok partili seçimin yapıldığı gündür. 27 Mayıs 1960 iste darbe ve vesayet dönemlerinin sembolüdür.
1950 seçimlerinde milletimiz tek parti devrine karşı hakiki temsilcileriyle iktidara el koymuştur. Rahmetli Menderes ve arkadaşları güçlü bir şekilde Meclis'e gönderilmiştir. Ne demiştir o zaman Menderes: Yeter söz milletindir. Biz ne dedik, yeter, söz de karar da milletindir.
O gün iktidarı kaybedenler bir daha iktidara gelemeyeceklerini gördükleri için darbecilerle iş birliği içine girmişlerdir. Millet yerine bu CHP hep darbecilerin kapısını çalmıştır. Aradan geçen 66 yıla rağmen tarzlarını hiç değiştirmediklerini görüyoruz. Tek parti dönemindeki siyasi kurumun mirasını yaşatma iddiasındaki zatın hezeyanlarını hep birlikte takip ediyoruz. Bunların ağababalarının 14 Mayıs'taki hissiyatları, 27 Mayıs'taki sevinçleri neyse şimdikilerin de duyguları aynı.
Yaşadıklarından ders almadıkları gibi, kinlerini sürekli biledikleri anlaşılıyor. Hangi aklı başında insan siyasi meseleyi içinde kan geçen cümlelere sıkıştırır? Sen millete ait olan egemenlik hakkını ne zamandan beri eşkıyalara veriyorsun? Kanı kim döker? Çete döker, eşkıya döker, terörist döker. Bunlar şimdi terör örgütünün ağzıyla konuşmaya başladılar.
Gençler, 2053 inşallah sizlerin olacak ama farklı olacak. İnşallah Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile, Marmaray ile, bu yıl sonu bitecek olan Avrasya Tüneli ile, Osmangazi Köprüsü ile, Çanakkale Köprüsü ile, yüksek hızlı trenlerle farklı olacak. Bizim derdimiz bu, onların derdi farklı. Nereden geldiğimizi unutursak, nereye gittiğimizi bilemeyiz. Eskiler derler ki, doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşırmış. Bu zat akşam başka konuşur, sabah başka konuşur. Bunda doğru bir ifade bulamazsınız, şizofrenik bir vakadır bu.
Bunlara şunu telkin etmemiz lazım; eğer kendinize güveniyorsanız merak etmeyin 2019'da cumhurbaşkanlığı seçimi de var, ama önce millet başkanlığa karar verirse hodri meydan deriz.
MHP diyor ki teröre karşı iktidarın yanındayız, ama ana muhalefet diyemiyor, çünkü bunlarla gizli ortaklıkları var. Bugün 8 şehidimiz var, 12 sivil vatandaşımız, 4 ayrı 16 tane, bunlar şehit oldular. Milletimizin başı sağ olsun. Bunlarla mücadelemiz, bunları sıfırlayana kadar devam edecek. Milletimizin huzuru için devam edecek. İşte kan denilen olay orada ve oraya gidenler, biz şehit olmak üzere gidiyoruz diyorlar.
DAİŞ terör örgütünün her gün sınırlarımızdan içeri attığı roketlere ses çıkarmayanlar, bizim vatandaşlarımızın can güvenliğini koruma çabamıza engel olmaya çalışıyor. Çünkü kimsenin DAİŞ'le mücadele derdi yok. Avrupa'nın, Batı'nın böyle bir derdi yok. DAİŞ bir maymuncuk işlevi görüyor, herkesin karşısında gibi göründüğü bu örgütle gerçek mücadeleyi Türkiye veriyor.
Biz kapılarımızı Batılılar gibi kapatamayız, mültecilerin denizlerde boğulmasına göz yumamayız. 110 bin insanı kurtardık. Biz buyuz. Daha da iyi olacak. Ve sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Allah'ın izniyle durmak yok, yola devam.
Şu anda Halep'i düşürmeye çalışanlara karşı, aynı kararlılıkta mücadelemizi sürdürüyoruz. Kimsenin dönüp de Halep'teki gelişmelere baktığı, rejimin ve destekleyen Rusya'nın, İran'ın, DAİŞ'in baskılarına karşı harekete geçtikleri yok. Niye? Çünkü kimsenin Suriye diye, oradaki mağdurlar diye bir derdi yok. Batılı devletlerin de diğer ülkelerin de alınlarına kara bir leke olarak iki yüzlülük kazınmaktadır. Mazlumun ahı yerde kalmaz. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.
Bangladeş'te olanı gördünüz değil mi? Nizami, 45 yıl önce oradaki bağımsızlık mücadelesi sebebiyle yargılanan, orada da CHP benzeri bir siyasi parti var, onun başındaki hanım da ne yazık ki Nizami'yi verdikleri bir kararla idam ettiler. Yaş 73. 45 yıl önce, ona bir gerekçe uydurdular ve idam ettiler. Bu bir ilim insanı, aynı zamanda eski bakanlardan. Fazla söze gerek yok, zalimler için yaşasın cehennem.
Kimsenin sesi çıktı mı? Demokrasiye inandıklarını söyleyenlerin sesi çıktı mı? Batı'da olsa kıyamet kopar. Ama orada ölen bir Müslüman lider olduğu için hepsi güldüler ve Suriye'de olduğu gibi alkışladılar. Türkiye'de idam olmadığı halde, yargının verdiği kararlarla ilgili ensemizde boza pişirenler, Bangladeş'i görmezden geliyor. Bunun adı vicdansızlıktır.
Hayatım boyunca ne düşünüyorsam onu söyleyen, ne söylüyorsam onu yaşayan bir insan oldum. Batı'da eşcinsel evlilik konusundaki tartışmalarda gösterilen sözüm ona özgürlük, hak, hukuk, hassasiyeti, kendilerine yardım eli uzatan çocuklardan, kadınlardan esirgeyenlere yazıklar olsun. Denizlerdeki balinaların yaşam alanları konusundaki duyarlılığı 23 milyon Suriyeliden esirgeyenlere yazıklar olsun. Kendi güvenliklerini, diğer insanların hayatta kalma mücadelesinin önünde tutanlara yazıklar olsun. Ülkelerine gelen mültecilerin önce ziynetlerine göz diken, kölelik döneminin kalıntısı zihniyetlere yazıklar olsun. Her gecenin bir sabahı, her yokuşun bir sonu olduğu gibi, bu sıkıntıların da biteceği günler elbette gelecektir. Önemli olan milletçe bu imtihanı müsterih bir şekilde verebilmektir.
Herkesin kökenine, meşrebine bakmaksızın bağrına basan bu şehir bize yine rehberlik ediyor. Kilis'teki kardeşlerim, biliyorum sıkıntınız büyük ama unutmayın, sabreden zafere ulaşacaktır. Hiç endişeniz olmasın.
Şundan emin olun, yapılan hiçbir fedakarlık boşa gitmemiştir, gitmeyecektir. Bizden sonraki nesillere daha büyük, daha güçlü bir Türkiye bırakma yolunda atılmış adımlardır.
Nasıl bugün 14 Mayıs 1950 tarihini yazanları rahmetle yad ediyorsak, inşallah bu sıkıntılı günlerde milletine hizmet edenler de aynı şekilde anılacaktır.
Önce hep birlikte şehitlerimize birer Fatiha okuyalım.
Biz biliyorsunuz Rabia'yı unutmayacağız. Bizi bölmek isteyenlere karşı ne diyeceğiz; tek millet. 79 milyon, tek millet. İki, bu milletin tek bayrağı var. Rengi, şehidimizin kanı. Hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin ta kendisi. Üç, bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Vatan lafla olmaz. Vatan arazi, tarla değildir. O şehit kanlarıyla yoğrularak vatan olur. Bizim topraklarımız da böyle vatan olmuştur. Üçüncüsü, tek vatan. Dört, tek devlet. Devlet içinde devlet olmaz. Neymiş o, paralel devlet! Bu paralel devletin başı nerede? Diğerleri niye gitmiyor onun yanına? Oraya gitsinler. Orada tedavi olsunlar. Kimi kaçıyor, kimi cezaevinde.
Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan.