Hatıra yazma geleneği maalesef giderek azalmakta. Aslında hatıralar ve anıların edebiyat tarihimizde önemli yeri var. Giderek bu gelenek yok olmakta. Keşke herkes hatıralarını kaleme alsa. Örneğin eski Bakan Nihat Ergün’ün yazdığı hatıralar çok büyük olay olmuştu. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Basın Müşaviri Ahmet Sever’in hatırları ise bugün halen tartışılıyor.
Bende artık yavaş yavaş hatıralarımızı yazma vaktinin geldiğine inanıyorum. Gazetecilik mesleğimde 40 yılı geride bıraktık. Bunun 35 yıllık süresi profesyonel olmak üzere, son 20 yıldır da uluslararası belgesel yapımı yaparak birçok ulusal ve bölgesel televizyon kanalında yayınlamaktayım. Gazetecilik ile ilgili birçok hatıram var ancak siyasete de ufak tefek bulaşmam yüzünden siyasi hatıralarımda var. Bugün sizlere siyasi hatıralarımdan bir demet sunmak istiyorum.
SİYASETE NE ZAMAN İLGİ DUYMUŞTUM?
Zannediyorum 1965 yıllarıydı. Henüz 5 yaşındaydım. Merhum babam ve annemin peşine takılarak oy vermeye gitmiş, annemin peştamalından tutunarak oyunu kırat amblemli Adalet Partisi’ne verdiğini dün gibi hatırlıyorum. Sonra siyasetteki gelişmeler, 71 muhtırası, CHP-MSP koalisyonu döneminde yaşananlar halen hafızamda bir silik hatıra gibi duruyor.
1977 seçimlerinde İstanbul’da kaldığımız eğitim kurumlarından bizleri toplayarak henüz 17 yaşında Taksim’de Demirel’in mitingine gittiğimizi, Demirel’in kendisine özgü konuşma stilini dinledikten sonra Kuran-ı Kerim ve Bayrağı’nı öperek aldığı halen gözümün önünde. O gün neden bizi mitinge götürmüşlerdi, neden Adalet Partisi’ne destek olunmuştu. Bunu halen anlamış değilim. Demirel’in son dönemdeki uygulamaları ise bu milletin nasıl kandırıldığını üzüntü ile bir kez daha anlamış olduk.
ANAP’TAN MECLİS ÜYELİĞİ ADAYLIĞI
1980 ihtilalinin ardından askeri görevimi yerine getirip Gebze’de gazetecilik hayatına başlamıştım. Yine siyasete ilgi duyuyor, Anavatan Partisi İlçe Başkanı merhum Niyazi Koca’dan gelen kurucu üyelik teklifini kabul ederek, siyasete girmiştim. 1984 yılında ANAP’tan Kocaeli İl Genel Meclis Üyeliği’ne aday olmuştum. O dönem seçilme yaşı 25 olduğu için benim adaylığım kabul edilmemişti. Aktif siyasetteki ilk moral bozukluğunu böyle yaşamıştım.
Hem gazetecilik hem siyaset gerçekten ip üzerinde cambaz misali yürümek gibi oldukça zor. Biz gazetecilikle siyaseti birbirine katmamaya özen gösterirken, kendi partimiz ANAP’ın merhum İlçe Başkanı Enis Öztürk ile yazdığımız haber ve yazılar yüzünden gergin dönemler yaşamış, birbirimizi kırmıştık. Daha sonraki dönemlerde de bunları değişik zamanlarda yaşadığımdan siyaset ile gazeteciliğin bir arada gitmeyeceğini çok iyi anlamıştım. Ama iş işten geçmişti.
MERHUM KURT İLE NEDEN KAVGA ETTİK?
Bugün bile Gebze’ye yaptığı hizmetler ile anılan, İzmit lobisine rağmen Gebze’nin hakkını Ankara’da çok iyi arayan, deprem şehidi merhum Alaettin Kurt ile çok iyi dostluğumuz vardı. Bu dostluk Alaettin Kurt’un iktidar partisi milletvekili olduğu dönemde aramız yazdığımız haberler nedeniyle bozulmuştu. Kurt’un eleştiriye tahammülü yoktu. CHP’nin o dönem merhum ilçe başkanı Sedat Tüzen’in kamu kuruluşlarına alınan elemanlar ile ilgili yaptığı açıklamayı gazetemizde yazdık diye Kurt’un bazı yakınları gazetemize saldırmış ve mahkemelik olmuştuk. Uzun süre Merhum Kurt ile konuşmamış, dargın kalmıştık.
REFAH PARTİSİ’NDEN MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI
Siyaset gerçekten bir veba hastalığı gibi. Bulaştımı bir daha ondan uzaklaşmak çok zor. Geçtiğimiz günlerde Kocaeli siyasetinde anlı, şanlı bir isim üstelikte bakanlık yapmış bir dost ile sohbet ederken, siyasete yeniden döner misiniz soruma ‘Elbette dönerim. Benim bu memlekete yapacağım hizmetler var’ diyerek siyasete girme sinyallerini çok iyi anlıyorum. Siyaset kanımıza girmiş 1995 yılında Refah Partisi’nden milletvekili aday adayı olmuş, bu kez gözümüzü Ankara’ya dikmiştik. Ne büyük bir mücadele. Hele Mart ayının karlı kışlı bir gününde Ankara’ya giderek, Refah Partisi Genel Merkezi’nde mülakat katılmamız, o gün yaşadıklarım, aday adayları arasındaki kulisler ve daha neler neler… Bizim aday adayı olmamızı isteyen, bizim için çalışacağını açıklayanlar ortalıkta yoktu. Herkes torpilli adamlarını bulmuş, ben yalnız kalmıştım. Tabi listeler açıklandı. Listenin hiçbir yerinde yoktum.
1999 YILINDA FAZİLET PARTİSİ’NDEN ADAY OLDUM
Siyaset vefasız bir meslek. Siyasette hiçbir yere güvenmek ve birine bel bağlamak olmaz. Tam kazandım derken kaybetmeyi de göze alacaksın. Ne kazandım diye sevinecek nede kaybettim diye üzüleceksin. Henüz 39 yaşında dinamik bir gazeteci olarak bu kez Fazilet Partisi’nden milletvekili aday adayı oluyorum. Türkiye bu kez 1999 seçimlerine hazırlanıyor. Siyaset karmakarışık. 28 Şubat darbesi yapılmış, partiler kapatılmış, siyasetçilere yasak gelmiş, siyasetin karmaşık olduğu bir dönemde biz yeniden Fazilet Partisi’nden aday adayıyız. Bu kez işi şansa bırakmıyorum. Geçmiş tecrübelerime dayanarak sıkı bir çalışma ve kulis faaliyetlerine başlıyorum.
Kocaeli’den 10 milletvekili çıkacak. Anketlerde Fazilet Partisi’nin ancak 3 milletvekili çıkartacağı tahmin ediliyor. Büyük mücadeleler sonucu Fazilet Partisi’nin 3. Sırasına yerleşerek kendinden emin bir şekilde sanki milletvekili seçilmiş havasına da girerek, listelerin Yüksek Seçim Kurulu’na verileceği saatini bekliyorum. Ne olduysa son dakika da oluyor ve benim çok iyi milli görüşçü olmadığım ileri sürülerek o dönemdeki derin milli görüşçüler tarafından son dakika da listenin 5. Sırasına kaydırılıyorum. Benim yerime listenin 5. Sırasında yer alan ve çok iyi milli görüşçü olduğu gerekçisi ile Mehmet Batuk’u getiriyorlar. Son dakikaya kendimi üçüncü sırada zannediyordum. Liste açıklanınca 5. Sıraya indiğimi görünce feryat ediyorum ama sesimi kimse duymuyor. Üstelik siyaseten çok yakın işbirliğimiz olan o dönem Fazilet Partisi’nin ilçe başkanı bile bize sahip çıkmıyor. Müthiş bir vefasızlık ve büyük bir hayal kırıklığı. Yapılan bu haksızlığa isyan ederek, listenin 5. Sırasından istifa edip Fazilet Partisi’ndeki siyasetime nokta koyuyordum. O dönem seçimlerde Kocaeli’den 3 DSP, 3 FAZİLET, 2 MHP, 1 DYP, 1 ANAP partisinden milletvekili çıkmıştı. Ben bir müddet kendime fahri milletvekili sıfatı takarak gazetede yazılar bile yazmıştım.
AK PARTİ’DE NASIL KURUCU ÜYE OLDUM?
Siyasete bulaşmayanlara bir tavsiyem var. Aman buluşmayın, bir bulaşırsanız ömür boyunca kurtulamazsınız. Siyasette yeni bir dönem başlamıştı. Tayyip Erdoğan rüzgârı esiyordu. Toplantı üzerine toplantılar yapılıyor, illerde teşkilatlar oluşuyordu. Tarihler 2001. AK Parti kurulmuş, Kocaeli’de teşkilat oluşturuyor. Bir zamanların Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe beni telefon ile arayarak AK Parti Kocaeli kurucular kurulu üyesi olmamı teklif ediyordu. Siyasetten iyice yılmıştım. Siyasete bir daha dönmemeyi düşünüyordum. Ancak alışkanlık. Osman Pepe’den bir gün düşünmek için süre istedim. İkinci gün teklifi kabul ettim. AK Parti’nin 50 kişilik Kocaeli kurucular kurulu üyesinden biri olarak yeniden aktif siyasetin içine girdik. Gebze teşkilatının oluşmasında çok büyük emek sarf ettik. Toplantılar, çalışmalar, yoğun faaliyetler. Yine seçim dönemi gelmişti. 3 Kasım 2002 milletvekilliği seçimlerinde aday adayı olmak için hazırlanırken, yine vefasızlıklar, müthiş siyasi kavgalar aday adayı olmamaya tövbe ederek siyasete nokta koydum.
Daha sonra birçok dost tarafından her milletvekilliği seçimi öncesi bir daha dene diye teklifler geldi ama hiç birine itibar etmedim. Çünkü siyasetin çok büyük bir kazığını yemiştim. Birçok dost tarafından vefasızlığa uğramıştık. Son anda ters giden bir şey olmuştu. Siyaset yapma yerine uluslararası belgeselcilik yapmaya karar verdim. Bugün aktif siyaset yapan dost ve arkadaşım iyi ki belgeselcilik yapıyorsun. Aktif siyaset yapsaydın, milletvekili olsaydın kimseyi memnun edemezdin. Hakkında kötü sözler söylerler aleyhinde konuşurlardı. Ancak belgesellerinle şimdi dua alıyorsun. İyi ki belgeselcilik yapıyorsun diye bana moral veriyorlar. Bende bundan pişman değilim. İyi ki belgesel yapıyorum.
Evet, dün siyasette önemli bir gündü. Milletvekili aday listeleri Yüksek Seçim Kurulu’na verilmişti. CHP ve MHP’nin aday listeleri belliydi. AK Parti henüz açıklama yapmamıştı. Bu yazıyı böyle bir ortamda kaleme alıp, siyasi hatıralarım sayfasına kaydetmek istedim. Tarihe not düşüp zamana noterlik yaptığımı düşünüyorum. Baki kalan kubbede hoş seda bırakmak.